Bu memleket kimin?
Suçlar, kamu düzenini, toplumun huzur ve güvenliğini bozan fiillerdir. Bu nedenle, bireylere karşı işlense bile aslında toplumun genelini ilgilendirir. Cezalandırma sürecinde, suç işleyen kişinin ıslahının yanı sıra topluma da bir ders verilmesi amaçlanmaktadır. Ülkemizde, devlet yalnızca suç işlendikten sonraki aşamada devreye girmektedir. Mahkemelerdeki ceza davalarında yaşanan yoğunluk ve yeni yapılan cezaevinin kapasitesini kısa sürede aşması, bu durumu kanıtlar niteliktedir. Suçun önlenmesi konusunda ihmale varan bir boşluk bulunmaktadır. Oysa asıl önemli olan, suçun ortaya çıkmadan engellenmesidir. Bu noktada, özellikle yoğun bir biçimde işlenen suçların nedenleri üzerine saptamalar yapmak ve gerekli sosyal politikaları hayata geçirmek gerekir.
Örneğin, Mahkeme’nin yayınladığı 2023 istatistiklerine göre uyuşturucu maddelerle ilgili suçlar birinci sırada, resmi evrakta sahtecilik, sahte resmi belge düzenleme ve başkasının kimliğine bürünme gibi suçlar ise ikinci sırada yer almaktadır. Fiziksel ve cinsel şiddet gibi suçların da önemli bir seviyeye ulaştığı görülmektedir. Devlet bu gerçeğin farkında değil mi? Tabi ki farkında. Hatta mevcut hükümetin, devlet idaresine atadığı birçok kişi bile sahtecilik suçlarından yargılanmayı bekliyor.
***
Elbette suçtan arınmış bir toplum yoktur; ancak bu kadar küçük bir adadaki suçluluk oranları, daha fazla zaman kaybetmeden mercek altına alınması gereken bir boyuttadır. Önemli olan, suça iten sebepleri tespit edip, bunları mümkün olduğunca ortadan kaldırmaktır. Özellikle Sosyal Hizmetler Dairesi’nin güçlendirilerek, suçların yoğun olarak meydana geldiği fiziksel ve sosyal ortamların tespit edilmesi ve her bölgenin kendi koşulları çerçevesinde özel çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Son zamanlarda dikkatimi çeken bir diğer husus, bazı bölgelerde farklı toplumsal grupların gettolaşmasından kaynaklanan sorunlardır. Ekonomik ve sosyal farklılıkların ötesinde, kültürel anlamda da değişken bir yapıya doğru evriliyoruz. Bu yapılar arasında bir entegrasyon sağlanmaz ve gettolaşan bölgelerde hizmet veren devlet kurumları feodal ilişkilerin etkisi altına girerse, sorunlar daha da büyüyecektir. Bu durum, adalet mekanizmasının işleyişini engelleyecek, hak ihlallerini artıracak ve yabancı düşmanlığını körükleyerek toplumsal gruplar arasında ciddi çatışmalara yol açacaktır.
Bu yük sadece bir Sosyal Hizmetler Dairesi’nin omuzlarına bırakılacak kadar hafif değildir. Bu nedenle, İçişleri, Eğitim ve Sağlık Bakanlıklarını da işin içine katarak ortak çalışma mekanizmaları oluşturmak faydalı olabilir. İçişleri Bakanlığı, belediyeler aracılığıyla yerel merkezin sunduğu hizmeti ulaştırma konusunda yetkilidir. Okullar ve hastaneler (veya sağlık ocakları), gerek suç işleme gerekse suça maruz kalma hususunda yüksek riskli bireyleri tespit edebilmek için işlevsel ortamlardır. Ayrıca, erken yaşta müfredata dahil edilecek insan hakları ve aktif yurttaşlık dersleri de önleyici politikalar içerisinde değerlendirilebilir.
***
Suçun önlenmesi konusunda, polis teşkilatının yanı sıra devletin denetim yapacağı sivil mekanizmaların da daha aktif bir biçimde faaliyet göstermesi gerekmektedir. Ülkede ciddi bir kayıt dışı yaşam sorunu bulunmaktadır ve bu durum, suçun ortaya çıkması için elverişli bir ortam sağlamaktadır. Sosyal korumanın dışında kalan bireyler suça itilmekte, cezaevindeki kişilerin %80’i yabancı olup, bunların büyük çoğunluğu kayıt dışı bir şekilde ülkede yaşamaktadır. Genellikle öğrenci vizesi veya işçi ön izni ile gelip kayıt dışına düşen kişileri kastetmekteyim. Bu noktada üniversite yönetimleri ve işverenlere de büyük sorumluluklar düşüyor.
Ülkeye Giriş, Çıkış ve Kalışlar Gerektiği Gibi Takip Ediliyor mu?
Muhaceret Yasası, sınır kapılarındaki memurlara geniş ve net yetkiler tanıyor. Bu nedenle, giriş ve çıkışlardaki keyfi işlemlerin uygulamadan kaynaklandığını söylemek mümkün. Bu noktada en büyük sorumluluk ise, yasada belirtildiği üzere, baş muhaceret memuru olarak İçişleri Bakanı’na ait. Ülkemizin sınırları, suç örgütlerine hizmet edenlere açıkken, savaş ve zulümden kaçan sığınmacılara karşı kapalı olabiliyor. Uluslararası mekanizmalar tarafından aranan kaç suçlunun KKTC'de tespit edildiği incelendiğinde, bu durum daha net anlaşılıyor. Hatırlarsanız, 6 Şubat depremi sonrası yıkılan binaların bazı sahipleri de hızla Kıbrıs’a kaçmıştı. Acaba suçlular tarafından bir sığınak olarak mı görülüyoruz? Bu mesele ciddiyetle ele alınmalı ve incelenmelidir.
Ülkeye öğrenci, işçi veya turist olarak gelen kişilerin ülkede kaldıkları süre boyunca takibini yapacak, girişten itibaren adres değişikliklerinin zorunlu bildirilmesini sağlayacak bir otomasyon sistemi kurulmalı. Ayrıca, girişlerde verilen izin türüne göre daha ayrıntılı sorgulamalar yapılarak süzgeç daraltılabilir. Bu noktada, ciddi bir nüfus politikasına ihtiyaç olduğu aşikar. Çünkü ülkedeki işçi ve üniversite ihtiyacı konusunda net bir bilgiye sahip değiliz. Bu belirsizlik, keyfi uygulamalar ve suiistimallerin önünü açıyor. Keza mevcut durumun ihtiyacın çok üstünde olduğu da açık.
İstisnai Vatandaşlık Ne Kadar İstisna?
Bir diğer önemli sorun ise vatandaşlık politikası. Yurttaşlık Yasası’ndaki "istisnai vatandaşlık" düzenlemesi, sistematik şekilde siyasi rant aracı olarak kullanılıyor. Resmi Gazete'de bu vatandaşlıkların gerekçeleri yayınlansa da, "istisnai" olarak çok nadir verilmesi gereken vatandaşlık, oldukça basit gerekçelerle dağıtılabiliyor. 21 Eylül 2024 Cumartesi günü yayımlanan Resmi Gazete'ye göre, tam 118 kişiye "istisnai yurttaşlık" verildi. Bu kararlar, 18 Eylül 2024 tarihinde alındı ve dikkat çekici bir şekilde UBP Kurultayı'nın yapıldığı gün yayımlandı.
Bir diğer örneğe göre, Ağustos başında mahkemeye yansıyan bir olayda, 4 ay önce vatandaş yapılan bir kişi, 20 yaşındaki bir kadına cinsel saldırıda bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bilinçsizce kontrol edilmeyen nüfus hareketleri ve kim olduğu belirsiz kişilere verilen vatandaşlıklar, toplumun kalabalıklaşmasına yol açıyor. Bu durum, kamusal hizmetlerin sunulmasını zorlaştırdığı gibi, ülkedeki yaşam koşullarını kötüleştiriyor, siyasi egemenliğe müdahale ediyor ve insanların suça maruz kalmasına neden oluyor.