Bu nasıl bir ‘vergi yükü’, bu nasıl bir orantısızlık!
Bir gün arayla her ikisi de “Vergi Düzenlemesi” amaçlı iki ayrı karar yayınlandı.
Biri "KKTC", diğeri Türkiye'de...
“Vergi Matrah Dilimleri ve Oranları” yeniden belirlendi.
Vergi en üst oranı her iki ülkede de % 40 olarak saptandı.
Tek farkla!
Türkiye'de % 40 dilimi yıllık geliri brüt 3 milyon TL'yi geçenleri kapsayacak.
"KKTC" ise bu rakam 420 bin TL!
Biri ÜÇ MİLYON, öteki DÖRT YÜZ YİRMİ BİN TL!
Bu nasıl bir fark, bu nasıl bir vergi yükü?
Olabilir mi?
Türk Lirası kullanıyor iki ülke de…
Bu fark neyin nesi?
Orantısızlık
UBP-DP-YDP Hükümeti, yıllık geliri brüt 420 bin TL'nin üzerinde olanları "en üst vergi dilimi"ne aldı ve bu kesimi en yüksek orandan vergilendirecek.
Bu rakam yaklaşım aylık 35 bin TL brüt maaşa denk geliyor.
Yeni artışlarla ile birlikte neredeyse asgari ücretin biraz üzerinde maaş alanlar da en üst vergi dilimine girecek.
Türkiye’de ise aylık brüt 250 bin TL maaşın üzerinde olanlar % 40 vergi yüküyle karşılaşacak.
Böylesi bir “orantısızlık” var ortada!
Maliye’nin gelirleri böyle mi artacak?
Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni vergi düzenlemesinin tek odağı var, kamu görevlilerinin maaşları üzerinden Maliye’nin gelirlerini artırmak.
Bununla birlikte dolaylı olarak kayıt dışılığı büyütmek!
Maliye gelirlerini kamu görevlileri üzerinden artıracak ve sonra bu geliri yine çoğunluğu kamuya maaş olarak ödeyecek.
Üstelik daha fazla kazansa bile örneğin “emekliler” vergi ödemeyecek.
Bu kadar absürt “maliye” politikası!
İşin aslı özel sektörde yıllık geliri 420 bin TL’nin üzerinde çok az çalışan var.
Patronlar yalnızca!
Ya da kimi istisnalar…
Şimdi onlar da “gelir bildirimlerini” artırılmış vergi yükünden kaçmak üzerine düzenleyecek.
Yeni vergi düzenlemesi “özel sektör çalışanını çok da ilgilendirmez” diyebilirsiniz.
Öyle değil!
Çünkü zaten “asgari ücret” kazanan özel sektör çalışanı, bu rakamın üzerine çıktığında dahi “vergiden kaçmak” için sosyal güvenlik yatırımlarını asgari ücret üzerinden yapmaya devam edecek.
Yeniden altını çizeyim.
Tüm diğer çelişkiler bir yana, Türkiye ile KKTC arasında biri 3 milyon diğeri 420 bin TL rakamı nasıl bir hesaptır!
Zengin kim?
Ada yarısında “zengin kimdir?” sorusuna verilebilecek yanıtlardan biri, genellikle kamu çalışanlarıdır.
Özel sektör çalışanlarına göre kamu görevlisi olmak zenginliktir.
Görece böyledir.
Hem maaş hem de sosyal haklar anlamında böyledir.
Hem rahatlık, hem de güvence…
En önemlisi de hayat pahalılığına karşı korunmak anlamında bu his ortaya çıkar.
Ama bunun en önemli sebebi de yoksullukla mücadele etmeyen, özel sektördeki altyapı ve rekabet koşullarını geliştirmeyen, üretimde girdi maliyetlerini düşürmeyen ve alım gücünü korumayan yönetimlerdir. Kamu görevinde hizmeti ya da üretimi değil maaşı ve baremi öne alan kültürdür, bir diğer sebep elbette...
Böyle dahi olsa “kamu görevlileri nasılsa kayıtlı” diyerek orantısız bir vergi yükü yaratmak sadece kolaycılıktır. Bu yöntem Maliye’nin gelirini artırırken, yoksulların alım gücünü yükseltmez.
Kayıt dışılık önlenmedikçe
Kayıt dışılıkla mücadele plan, kararlılık, adalet, şeffaflık ve irade gerektiriyor.
En önemlisi de “yandaşlık” yapmayacaksınız!
Denetim özürlü bir yapıda yönetimler buna girişmiyor.
Çünkü o durumda hatırlı patronları üzmek, “ücreti nakit getir” diyerek her gün bir tomar paraya ameliyat yapan kimi hekimlerin üzerine gitmek, avukat yanında yapılan özel kira ya da satış sözleşmelerinin peşine düşmek, mal varlıklarını inceleyerek “sen nereden buldun” diye hesap sormak gerekiyor.
Epeyce yaygınlaşan kamu görevlilerinin ikinci iş meselesini ellemek gerekiyor o durumda…
Ciddi bir denetim yapmak gerekiyor “faturasız” ya da “sözleşmesiz” gelirlere karşı…
Yasa dışı bahis, kumar, gece kulübü işlerinin üzerine yürümek gerekiyor.
Hesap sormak gerekiyor hesap!
Vergileri affedilen büyük şirketleri de unutmuyoruz tabii…
Maliye’nin gelirlerini artırmak isteniyorsa öncelik kayıt dışıyla ciddi müdahaleden geçiyor, bir de özel imtiyaz sağlanan büyük şirketlerin, bu toplumdan elde ettiği zenginliği, yine bu toplumla paylaşmasından…
Kamuyu partizan istihdamlarla şişirmekten vazgeçmek gerekiyor, özellikle...
Bir de “Kamu Reformu” ile bu küçük coğrafyada, üstelik dijital çözümler böylesine artmışken, gereksiz onca amirliği ortadan kaldırmak, gizli müşavirlikleri sonlandırmak ve insan kaynağını verimlilik esasında kullanmak gerekiyor mutlaka…
Bunları yapacak cesaretiniz yoksa kolaya kaçıyorsunuz.
Hele de irade sahibi değilsiniz!
Öyle de…
Gün de kurtulmuyor gece de…
Yokluk da yoksulluk da yolsuzluklar da büyüyor.
Güvensizlik büyüyor git gide…