1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Bu ne yaman çelişki Bertan? Erkeklik Şişede Durduğu gibi Durmuyor mu?
Bu ne yaman çelişki Bertan?  Erkeklik Şişede Durduğu gibi Durmuyor mu?

Bu ne yaman çelişki Bertan? Erkeklik Şişede Durduğu gibi Durmuyor mu?

Zaroğlu'nun bu hakaretleri yaptığını bizzat itiraf ettiği tanıkların verdiği şahadetler, adaletin yerini bulmasında önemli bir rol oynadı.

A+A-

Feminist Atölye

Feminist milletvekili Doğuş Derya tarafından açılan ve uzunca bir süreden beridir takip ettiğimiz Hakaret Davası geçtiğimiz günlerde karara bağlandı. Yargı tarihimiz açısından oldukça önemli olan ve bir emsal teşkil edecek olan bu davanın sonucunda Mahkeme, Doğuş Derya'ya sosyal medyadan ağır hakaretler eden Bertan Zaroğlu'nu 45 bin Türk lirası tazminat ve 15 bin Türk Lirası dava masrafları olmak üzere 60 bin TL'lik bir tazminata mahkûm etti.

Davanın görüşülmeye başladığı ilk günden itibaren duruşmaları takip eden FEMA aktivistleri olarak,  Bertan Zaroğlu'nun mahkemeye gelme cesareti gösteremediğini ve yaptığı hakaretleri inkâr etmeye çalıştığını bilfiil gözlemledik. Doğuş Derya'dan önce bir başka kadın arkadaşımıza yine sosyal medya aracılığı ile "Eti 250 gram onursuz kahpe" diyerek hakaret eden, kişisel facebook hesabını kendisi gibi düşünmeyen insanları aşağılamak için kullanan Zaroğlu, dava süreci boyunca facebook hesabını "nedense?!" kapatmıştı. Klavye başına geçtiğinde limitsiz bir efelenme gösterebilen, aşırı milliyetçi sloganlarla nutuklar atan, herkese had bildiren ve otoriter bir tavırla gösteri yapan Zaroğlu, mahkeme sürecinde avukatı aracılığı ile "o hesap bana ait değil" ve "bu hakaretlerin yapıldığı hesap sahte olabilir" diyerek davadan kaçmaya çalıştı. Zaroğlu yaptığı hakaretleri inkâr ederek mahkemeyi yanıltmaya çalışırken, Zaroğlu'nun bu hakaretleri yaptığını bizzat itiraf ettiği tanıkların verdiği şahadetler, adaletin yerini bulmasında önemli bir rol oynadı.

Bilişim uzmanları başta olmak üzere birçok tanığın şahadet vermesi sonucunda hakaret ettiği ispatlanan Zaroğlu, kararın açıklanmasından sonra bağımsız yargıyı töhmet altında bırakmaya çalışan, dava konusunu saptırmaya ve kendisinin dava süreci boyunca "pisi kedi gibi" saklanmasını gizlemeye çalışan bir şekilde bir basın açıklaması yaptı. Bu açıklamada yine Doğuş Derya'ya iftira atarak ve onu hedef göstererek efelenmeye çalışan, mahkemede "o hesap bana ait değil" diyen kendisi değilmiş gibi yine bir milliyetçilik gösterisi ile meseleyi ört bas etmeye çalışan Zaroğlu, kendisinin siyasi bir parti mensubu olduğunu ve kararın kendisine karşı "politik bir saldırı" olduğunu iddia ederek siyasi rant elde etmeye çalıştı.

Zaroğlu'na soruyoruz:

  • Bir dönem UBP içinde yer edinmeye çalıştığınızı ancak kabul görmediğiniz için muhtelif sağ siyasileri dolaştığınızı biliyoruz da, 2014 yılında pervasızca klavye delikanlılığı yaparken hangi siyasi partinin mensubu idiniz? 
  • Madem her söylediğinizin arkasındasınız, yaptığınız hakaretleri niye inkâr ettiniz?
  • Mahkemeyi yanıltmak için "bu hesap bana ait değil", "bu sahte bir hesap olabilir" diye savunma yapan siz değil misiniz?
  • Bu adada yaşayan herkesin kardeşçe ve insan haklarına uygun bir şekilde yan yana yaşayabileceğini söyleyen bir konuşmadan niye rahatsız oldunuz? Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı yaparak toplum içinde husumet yaratmaya çalışmanın arkasında ne var?
  • Bu ülkenin kadınlarının küfür ve şiddet yolu ile bastırılamayacağını, canınızın çektiği zaman kadınları aşağılayamayacağınızı hala öğrenemediniz mi?
  • Bağımsız yargımızı töhmet altına sokmaya çalışan ve kurumlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışan tavrınızla yaptığınız hakaretleri öretebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
  • Hala Doğuş Derya'ya iftira atarak ve onu hedef göstermeye çalışarak suç işlemeye devam ettiğinizi ve bu suçlar ile ilgili yine hukuk yoluna başvurulabileceğini biliyor musunuz?
  • Erkekliğin şişede durduğu gibi durmadığını, klavye başına geçince bayrak arkasına saklanarak yapılan hakaretlerin hukuk yolu ile cevabının verileceğini ne zaman öğreneceksiniz?

 

Derya ne demişti?

Feminist milletvekili Doğuş Derya, 2014 yılında Dışişleri Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü meclis oturumunda barış kültürü ve federalizm konusunda konuşma yapmış, bu konuşmasında savaşlarda kazanan taraf olmadığını, Kıbrıs'ta yaşayan tüm toplumların geçmişte yaşanan kayıplardan ve şiddetten dolayı acı çektiğini, resmi tarihin ortak acıları sessizleştirdiğini ve barış kültürü oluşturmak için insanları ötekileştiren- düşmanlaştıran bir yaklaşımdan uzaklaşılması gerektiğini ifade etmişti. Derya'nın hakarete maruz kalmasına sebep olan cümleler:

"Evet, biz Kıbrıslı Türkler olarak çok acı çektik. Kayıplarımız var, ölümlerimiz var, evlerimizden göç ettirildik… Ben bazen gazetelere baktığımda, derim neden acaba bu kuzey Kıbrıs'ta bu kadar çok doğum ve ölüm ilanı verilir? Çünkü hayatı kayıplar üzerine kurulmuş bir toplumuz. Ve her doğan çok önemli, her ölen de çok önemli bu kayıplar üzerine kurulmuş hayatta… Ama sadece kaybeden biz olmadık. Bu ülkede bizden başka yaşayan insanlar da var. Kıbrıslı Rumlar da var, Maronitler de var, Ermeniler de var ve bu insanlar da en az bizim kadar kayıp yaşadılar. Bu insanlar evlerinden kovuldular, mülklerinden oldular, tecavüze uğradılar… Kilise ilk defa kürtajı 74 yılında serbest bıraktı. O kadar çok Kıbrıslı Rum kadın vardı ki tecavüze uğrayan… O yüzden kendi hakikatlerimizi haykırırken, bir başkasının da acı çektiğini, o düşman edebiyatı içinde nesneleştirdiğimiz, görmezden geldiğimiz kişilerin de insan olduğunu, barışı da savaşı da insanların yaptığını unutmadan konuşmamız lazım. Ve federal tez, federal özüm aslında tam da bunu anlatan bir şeydir. İnsanlar arasında bir barışın tesis edilebileceğini gösteren bir şeydir. Federal tezden bakmak, karşıdakinin acısı ile yüzleşebilmek demektir. Ve kimse unutmasın ki federal tez aslında bir Türk tezidir."

 

 

Bu haber toplam 4075 defa okunmuştur
Gaile 442. Sayısı

Gaile 442. Sayısı