Bu ‘oyun’a gelmemeliyiz
Bu ‘oyun’u bozmak elimizde.
“Kışkırtıcıların” heveslerini hapsetmeliyiz.
Barışa karşı yıkıcıların, birleşmeye karşı bölücülerin çürümüş nefesi bu.
Yine ‘hohluyorlar’ yurdumun orta yerine.
İlgi çekmek ve umut kırmak istiyorlar.
Kanmamalıyız!
Pislikleri eğer konuşulmaz, büyütülmez,
çoğaltılmaz, kitlelere ulaşmazsa kokuşmuş yalnızlıklarında bitecekler.
Adanın bütününde “azınlık” kaldılar iyice.
Sinek “küçük” de olsa mide bulandırıyorsa, marifet, kimseler görmeden o sineği bir kenara koymaktır, bağırmak, kalabalıkların midesini bulandırmak yerine.
***
Hiç anmayacağım!
Ne yaptıklarını, kim olduklarını, nereden çıktıklarını anlatmayacağım.
Lütfen ve ne olur siz de öyle yapınız!
Çünkü tek istedikleri konuşulmak!
Gündemde yer istiyorlar!
Çoğaltmak istiyorlar aşağılık düşlerini...
Eğer çoğaltacaksak, geliniz, bu ülkenin ortak kültürünü çoğaltalım.
Gençlerin barış çabalarını çoğaltalım.
Çok kültürlü hayatları büyütelim dünyanın gözlerini önünde...
***
Dört yüz elli seneden fazla insanların birbirinin burnunu kanatmadan yaşadığı ve paylaştığı bu güzel coğrafyada, kışkırtıcılar hep başrolde oldu.
Şiddetle çıktılar ortaya.
Şiddet şiddeti doğurdu böylece!
Kitleler kandı, kandırıldı.
Hep ‘kanattıklarımız’ konuşuldu.
***
Bu oyuna gelmemeliyiz!
‘Şiddetten şiddet doğmasın’ diye gelmemeli ve ‘büyüteç’ tutmamalıyız rezilliklerine...
***
Yıllar öncesine gidelim...
Şiddetin tarihine...
7 Haziran 1958 gecesi toplumları birbirine kırdıran ve kör milliyetçiliğe uşaklık edenler, Rumca gazetelere sarılı bombalarla saldırdılar
Türk Haberleri Bürosu’na...
Kışkırttılar...
Bu provokasyonla ölüm doğurdu ada...
Büyüyemedi gençler, tabutlarda taşındı.
Kıbrıs’ın toprağında halen kayıp kemikleri aranıyorsa, yürekler yanıyorsa halen, toplumlar böylesi oyunlara geldiği içindir.
***
Gündemi ‘kışkırtıcıların’ değil ‘barışseverlerin’ belirlemesi bizim elimizde.
Bu oyunu bozmalıyız!..
On binlerce çocuğun, gencin, umutla örülmüş yarınların, ortasından yırttıkları coğrafyamızın geleceği için çirkin sesleri bastırmalıyız.
Tek istedikleri ‘görünür’ olmak.
Korkutmak, kışkırtmak, parçalamak!
Oysa Kıbrıs, yeniden kan ve ölüm içmeyi hak etmiyor.
“Kin”i istemiyor bu ada, “nefret”i istemiyor.