Bu pahalılık kabul edilemez
Toplum elbette zamlara tepkilidir.
Özellikle de gerçek dar gelirliler.
Hele Türk Lirası gözümüzün önünde böylesine erirken...
Ama ne yalan söyleyeyim, seçkin bir kesimin de halen servetine servet katmasını şaşkınlıkla izliyorum.
En lüks evlere ve araçlara nasıl bu kadar rahat sahip olabiliyorlar?
* * *
Aybaşı geldi mi sadece elektrik, su, telefon ücretleri dar gelirlinin göçmesine yetiyor.
Hele de eğitim ve sağlık için özele sığınmışsanız, haliniz tam da şairin sözü gibi:
“Cep delik cepken delik.”
Kredi kartına borçla ve cambazlıkla yaşıyorsunuz demektir.
* * *
Akaryakıt zammı anlaşılabilir, çok da itiraz yok zaten, insanlar dünyayı izliyor.
Güneye gittiği zaman görüyor.
Orada daha pahalı...
Türkiye’de daha pahalı olduğunu biliyor.
Tamam da “akaryakıt” için dünyaya bakan bu gözler, elektriğin ya da mobil iletişimin daha ucuz olduğunu da seçebiliyor.
Eti de görüyor sütü de!
* * *
Şunu da anlamalıyız.
Mesele “hükümetler”in boyundan büyük!
Görüldüğü gibi hangi siyasi parti gelse, elektrik zammı “otomatik” ilerliyor.
Hangi parti başta olursa olsun mobil iletişim oldukça pahalı…
Eti pahalı yiyoruz, hükümetler değişse de.
* * *
Elektrikte farklı alternatifler şart.
Ve hayatın içinde kimi pratik önlemler de...
Süt örneğin!
Alkollü içkiyi “üç kuruş” daha artır, sütü destekle, ucuzlat!
Peynire falan lafım yok da...
Süte yapma!
Et örneğin... En azından güneyden et alış-verişini tümüyle serbest bırak.
Böylece piyasa da kendini dengelesin...
İthalata “sınırlı” da olsa izin ver...
Mobil iletişimde şu fonları azalt…
Ve a dostlar, bu adaya “çözüm” gelmedikçe, hep böyle dalgalanacak alım gücü!
Bunu da görmeliyiz iyice...
* * *
Ekonominin kuralıdır, her kaybedenin bir kazananı vardır.
Peki “dar gelirli” bunca kaybederken, acaba kim kazanıyor?
Bu sorunun da peşine düşmek gerekiyor.