1. YAZARLAR

  2. SALAMİS TARTIŞMALARI

  3. Bu ‘Rejim’den Uzak Durun!
SALAMİS TARTIŞMALARI

SALAMİS TARTIŞMALARI

Okan Dağlı - Yücel VURAL

Bu ‘Rejim’den Uzak Durun!

A+A-

Okan DAĞLI - Yücel VURAL

Bazı olaylar öğretici derslerle doludur. Yıllarca uğraşıp tam öğrenemediklerinizi ibretlik olgularla karşılaşınca öğreniverirsiniz. Mesela son İran-ABD kapışması sırasında yaşananlar bu anlamda çok önemlidir. Dünya kamuoyu nefesini tutarak bir ABD-İran savaşının gerçekleşme olasılığını konuşurken ve savaş bulutlarının yarattığı tedirginlik her düzeyde ifade edilirken gündem ansızın değişiverdi.

     Yıllar süren ABD-İran gerginliği İran'ın Ortadoğu'daki en üst düzey komutanının ve hatta rejimin 2 numaralı adamı olduğu söylenen Kasım Süleymani'nin ABD tarafından vurulmasıyla tırmandı. Bir üst düzey askeri komutanın vurulması alenen bir sıcak savaşın ilanı anlamına geldiği konuşuldu. Ve bu uzun süredir pek görülmemiş bir olaydı. Bir ülke diğer bir ülkenin en üst düzey askeri yetkilisini ortadan kaldırıp bunu normal bir olgu olarak dünya gündemine sokuyordu. ABD Ortadoğu'da yıldızının hiç barışık olmadığı bir devlet olan İran ile artık sıcak bir savaşa mı sürükleniyordu? Nitekim İran, bir yandan savaş istemediğini açıklarken öte yandan da Süleymani’nin öldürülmesine tepki olarak savaş ilanı anlamına gelecek şekilde göndere kırmızı bayraklar çekerek gerginliğin boyutunu tüm dünyaya ilan etmekteydi.

     Önceleri İran’ın  ABD hedeflerine yönelik saldırısının ne zaman ve nerede yapılacağı merak edilirken, İran rejimi çok güçlü, yıkıcı bir yanıt vereceğine dair neredeyse herkesi inandırmıştı. İran, saldırı günü olarak, ABD tarafından öldürülen İran’lı generalin naaşının toprağa verildiği 8 Ocak 2020 Çarşamba gününün erken saatlerini seçmişti. Ayni gün yazılı ve görsel basın patlayan füze görüntüleri/sesleri eşliğinde mevcut askeri gerginliğin sonuçlarını tartışmaktaydı. İran, Irak’ta bulunan bazı ABD üslerine füzeyle saldırmiştı.

     İran, bu füze saldırısını, ABD’ye yönelik cezalandırıcı eyleminin ilk adımı olarak ilan etti. İranlı yetkililerin açıklamalarına göre atılan tüm füzeler ‘hedeflerine isabet etmiş’, ‘80 ABD askeri öldürülmüş’ ve ‘ABD’nin  füze savunma sistemi İran’ın füzelerini durduramamıştı’. Yazılı ve görsel basın ABD’nin füze savunma sisteminin niye çalışmadığını konuşmaya çoktan başlamıştı bile…..

     Ama, küçük bazı gariplikler erkenden sırıtmaya başladı.

ABD’li yetkililer İran’ın füze saldırısında ölen ya da yaralanan ABD’li olmadığını açıklarken, Irak medyası da ABD üslerine atılıp hedefine varamadan başka yerlere düşen patlamamış İran füzelerinin görüntülerini İran’ın iddialarını yalanlarcasına yayınlamıştı. İran rejimi iddialarının hiçbirisi için kanıt göstermiyor sadece bunları tekrarlamakla yetiniyordu. Tüm gerçeklikler, sanki birileri bu rejime kötü bir şaka yapmış gibi sırıtmaktaydı.

    Gariplikler sadece bunlarla sınırlı değil. ABD’li yetkililer İran saldırısını önceden haber aldıklarını, hangi hedeflere saldırı yapılacağını öğrendiklerini, bu nedenle gerekli güvenlik önlemlerini alarak insan kaybını engellediklerini açıklayıverdiler. İki devlet tarafından yapılan açıklamalardaki uçurumu sorgulayacak birilerinin İran’da olmadığı anlaşılmaktaydı. Bunun nedeni de en küçük bir muhalefetin bile şiddet kullanılarak bastırılmasının olağan hale getirilmesiydi.

     ABD-İran kapışması basını meşgul ederken, yayınlanan füze görüntüleri arasına sıkışmış başka bir haber daha vardı. İran’da Ukrayna’ya ait, içinde 176 insan bulunan bir yolcu uçağı 8 Ocak Çarşamba günü Tahran havaalanından kalkıştan kısa bir süre sonra düşmüş, kurtulan olmamıştı. İranli yetkililer, uçağın teknik bir arıza sebebiyle düştüğün ilan ettiler. Böyle bir açıklama yapmak için İranlı yetkililerin araştırmaya dayalı kanıt sunmaya niyetleri pek yoktu!

    Sırada başka bir gariplik daha var….  İran rejimi bir yandan ABD’yle didişirken öte yandan da düşen Ukrayna uçağına ait ‘Kara Kutu’nun incelenerek uçağın hangi teknik nedenle düştüğünün anlaşılmasını sağlayacak teknik donanımın İran’da var olduğunu ve bundan dolayı Kara Kutu’nun ilgili Amerikan uçak yapımcısı firmaya verilmeyeceğini dünyaya ilan etti. İnanan, inanmakta elbette serbestti!

     Tüm bu garipliklerin korkunç bir trajedinin habercisi olduğunu kim bilebilirdi ki? İran rejiminin yalan söylediğinin anlaşılması için iki gün yeterli olmuştu….

     Kanadalı, Ukraynalı ve ABD’li yetkililer Ukrayna uçağının İran tarafından kazayla füze atılarak düşürülmüş olabileceğini açıkladıkları zaman İsveç, Hollanda ve Alman havayolu şirketleri çoktan önlemlerini almışlardı bile. İran seferleri iptal edildi. İran rejimi ise uçağın füzeyle düşürülmüş olabileceği iddialarını hükümet sözcüsü tarafından bakın nasıl yalanlamaktaydı: “ABD ve müttefiklerinin asılsız iddiaları…..” İran rejimi direnmekte kararlıydı. Sözcünün açıklamasında düşen uçakla ilgili incelemelerin bir-iki yıl sürmesinin beklendiği vurgulanıyordu. Yani, ‘ölme eşeğim ölme’ diyerek, konuyu soğutmaya ve uluslararası kamuoyunu uyutmaya yelteniyordu.

    ‘Yalancının mumu yatsıya kadar yanar’ özdeyişinde olduğu gibi, Ukrayna uçağının bir füzeyle vurularak düşürüldüğüne dair bilgilerin kısa sürede ortaya çıkmasıyla İran rejiminin yalanları ve sorumsuz tutumu artık gizlenemezdi….

     İran rejimi, füzenin yanlışlıkla Ukrayna uçağını vurduğunu bu ‘olay’dan tam 3 gün sonra nihayet kabul etmek zorunda bırakıldı. Ve İranlı yetkililer, daha önceki açıklamalarını yalanlayarak ‘Kara Kutu’yu incelemek için gerekli teknik bilgi ve donanıma İran’ın sahip olmadığını da sanki hiçbirşey iddia etmemiş gibi kabullendiler.

    Halk tarafında seçilmeyen ve herhangi bir hukuki denetime bağlı olmayan İranlı “en üstün” dini lider, uçağın füzeyle düşürülmesinden kimlerin sorumlu olduğunun araştırılması ve cezalandırılması için talimat verdiğini açıklayarak, gerçek sorumluları gizleme ve dünya kamuoyunu yatıştırmaya yöneldi bile. Kısa bir süre sonra bir füze operatörünün bu olaydan sorumlu tutularak ve hatta ajan ilan edilerek idam edildiğini duyarsanız hiç şaşırmayın!

     Tüm bu hikayeden sonra bu rejimden niye uzak durulması gerektiğini de aşağıdaki sorularla ele alalım:

İran rejimi elinde herhangi bir kanıt olmamasına rağmen ABD hedeflerine yönelik saldırısının bilançosunu niçin yüksek tutmuştur?

İran rejimi, füze saldırısı sırasında sivil kişilerin zarar görmesini engellemek için niye önlem almamıştır?

İran rejimi uçağın bir füzeyle vurulmuş olabileceği iddiasını niçin herhangi bir inceleme yapmadan reddetmiştir?

İnceleme yapmadan uçağın teknik bir arıza nedeniyle düştüğü iddiasında niçin ısrar edilmiştir?

İranlı yetkililer, uçak düşürülme olayında olduğu gibi her olumsuzluktan sonra niçin peşinen ‘dış güçleri’ sorumlu tutmaktadırlar?

Aslında bu soruların tek ve ortak bir yanıtı vardır: İran rejimi halka ve hukuka karşı sorumlu olmadığı için böyle davranmaktadır.

Bir an düşünün. Bu rejimin elinde nükleer silahlar olursa…..

Bu rejimden bu nedenle uzak durulmalı. Bu sorunu İran halkı elbette çözecektir.

ABD’nin Ortadoğu serüvenine ve ‘rejim ihracı’ heveslerine başka bir yazıda değineceğiz.

 

Bu yazı toplam 784 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar