Bu sloganlar kime?
DERİNYA barikatı açılıyor.
İhale sorunları vardı, aşıldı.
Başbakan Erhürman’dan Ulaştırma Bakanı Atakan’a, askerden sivil topluma kadar ortak bir kararlılık üretildi.
* * *
Geçiş noktaları geçmişte “bölünmüşlüğü” simgelerdi.
“Geçelim, gidelim, dönelim; gelsinler, gezsinler, gitsinler, herkes kendi tarafında yaşasın” denirdi.
Şimdilerde, yeni geçişlerin açılmasını en çok da barışseverler ve federal Kıbrıs yanlıları talep ediyor.
Niye?
Çünkü daha fazla temasa ihtiyacımız var.
Bir de işin ekonomik boyutu düşünülüyor, elbette.
* * *
Derinya’ya gittim, yol boyunca (kapalı) Maraş’ı da gördüm.
Her yeni yolculukta, yeniden göz önünde olacak, bu büyük ayıp!
Dünya harikası bir kentin nasıl “harabeye” dönüştürüldüğüne dair bir “açık hava sergisi” o yol, işin aslı…
Tam bir “istila” görüntüsü var, teller ardında, Maraş’a dair…
* * *
Derinya barikatının güneye bakan yüzünde, geçmişten kalan solmuş tabelalar var.
Ve sloganalar!
“Kıbrıs asla Yunan olamaz”, “Yapılan katliamları unutmayacağız” gibi.
Umarım, Derinya yeniden geçişler için açılırken, bu tabelalar da oradan kaldırılır.
Şunu merak ettim.
Kimin için bunlar?
Kıbrıslı Rumlara mı yazılmış?
İyi de onlar Türkçe okumuyor, anlamıyor ki!
Türklere mi yoksa?
Ne alaka?
Bu sabah niçin uyandınız?
Mesele uzun yaşamak değil, güzel yaşlanmak!
Kaliteli yaşamak ve her yeni güne, umutla gülümsemek…
Kendine yeterek ve başını eğmeden, onurla…
* * *
Bilen bilir fikrimi, “devlet” çirkin bir aygıttır!
Baskıcıdır.
Böler.
Hele “sosyal” de değilse, iyice korkunçtur.
* * *
“Yurt” kavramını çok daha fazla severim ben…
Neyse, meselemiz “devlet” değil, “yaşamak” zaten!
Nazım’ın sözüyle...
“Yani, nasıl ve nerede
olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş
gibi yaşanacak...”
* * *
Duydunuz mu, dünyanın en büyük üçüncü ekonomik gücü Japonya'da yaşı 100 ve üzerinde olanların sayısı 69 bin 785'e çıkmış.
Asırlık yaşıyorlar!
* * *
Peki nedir bunun sırrı?
Bir kitap var, Hector Garcia ve Frances, Japonların uzun ve mutlu yaşamını araştırmış, yazmışlar.
Türkçe çevrisi de satılan kitaba adını veren altın kavram: İkigai!
Çok da akılda kalan bir sözcük değil bu.
* * *
Ne demek İkigai?
“Yaşama sebebi” demek.
Hayatın anlamı sizin için ne?
Japonların uzun yaşamının sırrı, bu sorunun yanıtında gizli...
Hayatı sevmek!
Ama bu öyle bir başına parayla, makamla, hırsla, gösterişle, konforla falan değil...
Hayatın kendisinden zevk almak, her sabah, yeniden...
* * *
Bir de atasözü var, Japonların uzun yaşam sırrına dair.
“Ölmek istiyorsan, emekli ol” diyorlarmış.
Yanlış anlaşılmasın, “emekli” kavramını da salt “iş” ya da “para kazanmaya devam etmek” üzerinden okumuyorlar.
Hayattan emekli olmak manasında…
Hani geleneksel toplumlarda söylenir ya, “Bu yaştan sonra dans mı edeceğim?”
70’inde dans kurslarına başlayabiliyorlar!
Ya da 80’den sonra yeni tutkular buluyorlar, kendilerine keyif veren…
* * *
İkigai.
Japonca “iki” hayat anlamına gelirken, “gai” ise etkiyi anlatıyor.
Böylece kelime “yaşama sebebi”ni işaret ediyor.
Japonlara göre tam anlamı, “Sabah uyandığınız zaman sizi yataktan fırlatan şey!”
Sahi…
Nedir sizi yataktan fırlatan sebep, her sabah?
Bunu düşünmek gerekiyor.
4 Ekim'de Yeniden!
BASIN ODASI, sevgili Damla’nın yönetiminde, BRT’de çok sevilen programlardan biri olmuştu.
Harika geri dönüşler alıyorduk.
Rasıh Reşat, Artun Çağa, Hüseyin Ekmekçi’yle birlikte, uzun senelerdir gazetecilik yapan isimleriz, hepimiz, bu zor meslekte çeyrek asrı devirdik.
Her daim görüşlerimiz uyuşmuyor, çoğunlukla farklı çözümler öneriyoruz.
Belki de program o nedenle sevilmişti.
Sonra ne oldu?
Başbakanlık koltuğuna Hüseyin Özgürgün oturdu, bir başka Hüseyin’in (Çobanoğlu) BRT üzerindeki tahakkümü ile de program yayından kaldırıldı.
Çok seslilik yerine “çok sessizliği” sevenlerin bu hallerine üzüldük.
Neyse…
Şimdi, yeni yayın döneminde, yeniden başlıyoruz, BRT’de…
4 Ekim’den itibaren, Perşembe akşamları, bir maniniz yoksa ekrana bekleriz.