Bu son olsun!
2006’da yayınlanan REFERANDUM isimli kitabıma aldığım (sayfa 94) aşağıdaki yazıyı, sekiz yıl sonra yeniden yayınlamış ve bir “sekiz yıl sonra yeniden alıntılamak istemem doğrusu…” diye bitirmiştim 2000’de… O tarihten sonra tekrar köşemde yayınladım mı, hatırlamam…
Yazının yazıldığı tarihten bu güne 22 yıl geçti; o günden bu güne çok şey değişti elbette… O günlerin uzlaşmaz liderlerinin neredeyse tümü öldü; 2004 Referandumu gibi tarihsel bir dönem yaşandı… Ve en son, Petrol, doğalgaz ve SU girdi devreye…
Dış güçler (başta ABD) daha açık yapmaya başladı müdahalelerini…
Yine de değişmeyen bir şey var: Kıbrıslıların edilgen, “dur bakalım ne olacak?” halleri…
İşte, 22 yıllık o yazıyı (Bu son olsun, temennisiyle) yeniden yayınlamamın nedeni bu.
SEKİZ YIL SONRA…
“Son günlerde toplumu saran yeni bir umut dalgası gündemi oluşturuyor: Kıbrıs’ta bir anlaşma umudu…
Kahvehanelerde, sokakta, evlerde, işyerlerinde karşılaşan insanlar hep bunu konuşuyor günlerdir… Konuşmalarda hep bir ikilem…Olur mu; olmaz mı?
Misafirliğe gittiğiniz evlerde insanlar nasıl olduğunuzu, ne içeceğinizi sormadan; anlaşma olup olmayacağını soruyor.
Kliniğe gelen hastam dişinin ağrısını unutup ayni soruyu soruyor öncelikle…
Hatta -hiç abartma yapmıyorum- düğünlerde damatla gelini beklerken; ya da tebrik kuyruğundaki gündem bile bu…
Umutları onlarca kez boşa çıkarılmış insanlar, her şeye karşın tedbirli… Umudunu açığa vurmak için karşısındakini yokluyor önce…
- Sence anlaşacaklar mı?
Karşı tarafın yanıtını olumlu ise hemen “kanıtlar” sıralanmaya başlıyor…
- Bu sefer masadan kaçmak kolay değil…
- Tabii… Sıkıysa kaçsınlar… Beş tane Güvenlik Konseyi üyesi dikilmiş başlarına… Vay kaçanın haline…
- Baksana, Mitsotakis “Veto”yu kaldırıyor; Demirel onu Karadeniz bilmemnesine alıyor… Yunan’ınan Türkiye anlaştıktan sonra bizimkilere…
- Öyle tabii… Bir da uyduruk Vaftiz töreni ayarladılar… Bu ayakları biz bilmeyiz sanki…
- Ben onu bunu bilmem; bu iş bu sefer bitti… Yoksa, durup dururken Amerika’nın Omorfo’da işi neydi?
- Ya tapudaki işler ?..
- Yok yok… Bu sefer kimse kaçamaz… Bırak Derviş debelensin, kim dinler?
- Zaten onu dinleyen olsaydı, o adı var kendi yok tabella örgütcüklerinin imza kampanyası boklanmazdı.
- Birileri bükmüştür onların kulaklarını…
- Amerika Saddam’ı dize getirdi, da bizim kıçıkırıkları bırakacak?.. vs.vs…” (2 Temmuz 1992 Tarihli EKİN GÜNDEMİ’nden)
Neyse Halin Köşesi:
2014’de neler olacak yazımda şu öngörüyü yapmıştım, iki ay önce: DP-UG Kurultayında şimdiki genel sekreterin defteri dürülecek… Yerine UG kanadından biri getirilecek…
Yeni bir planla görüşmelerin Şubat içinde başlayacağı öngörüm gibi bu da gerçekleşti… UG kanadından, Hasan Taçoy genel sekreterliği aldı…
Önümüzdeki aylarda neler olacağını öğrenmek istiyorsanız, 2014’de neler olacak başlıklı köşe yazıma başvurabilirsiniz!...