Bu sorunu çözebilecek olanlar sadece Kıbrıslılar'dır... 3
Efsanevi devrimci lider Ernesto Che Guevara’nın kızı Dr. Aleida Guevara anlatıyor…
“Sizler Kıbrıslısınız… Türk ya da Yunan değilsiniz… Bunu hem beyninizde, hem kalbinizde hissetmelisiniz, aksi halde sizi bölmeye devam edecekler…”
Efsanevi devrimci lider Ernesto Che Guevara’nın kızı Dr. Aleida Guevara’nın 20 yıl aradan sonra Kıbrıs’a geleceğini öğrendiğim zaman hemen Kıbrıslırum arkadaşlarımı arayarak onunla bir röportaj için girişimde bulundum… Çok değerli arkadaşlarım İlias Dimitriu ve Vera Polikarpu’nun yardımlarıyla Che’nin kızı Dr. Aleida Guevara’yla buluşup konuşmayı başardım… Bu da beni çok mutlu etti… Vera Polikarpu ve İlias Dimitriu’ya sonsuz teşekkürler…
Onunla Kıbrıs ziyareti esnasında kalmakta olduğu Küba’nın Kıbrıs Büyükelçisi’nin evinde buluşuyoruz… Sevgili Vera İspanyolca’dan İngilizce’ye çeviri yaparak konuşabilmemizi sağlıyor… Dr. Aleida Guevara bir çocuk doktoru – gözleri tıpkı babasına benziyor… Yıllardır dünyanın çeşitli bölgelerinde çalışmalar yapıyor…
Dr. Aleida Guevara’yla röportajımızın son bölümü şöyle:
ALEIDA GUEVARA: Çok zor bir durumdur bu… Ancak hepimizin Afrika’ya borcumuzu anlayabilmek için bu gerçeklikleri yaşamanız gerekir…
“Böyle şeylerin olması imkansızdır!” diyebileceğiniz bir yerdir Afrika…
Böylesi şeylerin 21nci yüzyılda hala devam etmekte olması inanılmazdır…
Hayat karşısındaki bu kayıtsızlığı anlamak mümkün değildir. Ama buna alışmışlardır…
SORU: Angola’da ne kadar kalmıştınız?
ALEIDA GUEVARA: İki yıl… Sonra da “Bir daha geri dönmeyeceğim” demiştim… Şu anda Angola’ya giden tıp görevlileri, en yüksek ödeneği alıyorlar.
SORU: Sonra başka yerlere de gittiniz mi?
ALEIDA GUEVARA: Angola’dan sonra Küba’ya dönmüştüm… İki kızım oldu… Sonra da dayanışma görevlerine giriştim, Küba’nın dayanışma mesajlarını dünyanın pek çok bölgesine ulaştırdım… Bu da gerçekten çok zamanımı aldı…
Dünyanın farklı bölgelerinde kısa süreler geçirdim – mesela Ekvador’un kuzeyinde Kitçua halkıyla zaman geçirdim… Brezilya’da “Topraksızlar Hareketi”yle birlikte çalıştım… Bunları bir hekim olarak yapmadım ama bir hekim olarak ben 24 saat doktorum!
Dünyanın neresinde olursam olayım, görevim ne olursa olsun, bir çocuk gördüğümde başına dokanırım, nasıl gelişmekte olduğuna bakarım – kısacası her zaman bir doktorum ben! Çalışabileceğim yerler vardır, çalışmamın mümkün olmadığı yerler vardır…
Yakın geçmişte Arjantin’de çalışma şansına eriştim… Çalıştığım gençler, Küba’daki Latin Amerika Tıp Okulu’ndan mezun olan genç doktorlardı… Bu okul, devrimimiz tarafından gerçekleştirilmiş olan en güzel şeylerden biridir… Tüm Latin Amerika’dan gençleri getiriyoruz, bu tıp okulunda eğitim görüyorlar… Son yıllarda toplam 20 bin genç hekim mezun oldu bu okuldan, bu gençler Latin Amerika’dan gelip Küba’da doktorluk eğitimi alan gençlerdir… Tümüyle ücretsizdir bu okul. Bunlar arasında 500 tane de ABD’den genç mezun oldu bu okuldan. Bu gençler Amerika’nın en yoksul bölgelerinden gelen Afro-Amerikalılar, Çikanolar’dı… Latin Amerikalılar… Ve Küba’da eğitim gördüler.
Küba’da eğitim görmüş olan Arjantinli genç doktorlarla Arjantin’de öylesi bölgelerde çalıştık ki Arjantinliler bile böylesi yerlerin varlığından habersizdir! Gangan gibi tümüyle uzayda kaybolmuş şehirler, Umawaka gibi şehirler… Buralarda Arjantinli yerli nüfus yaşıyor…
Ayrıca açık arazilerde çeşitli görevlere katıldım Arjantin’de… Vuaraniz denen başka yerli topluluklarının yaşadığı yerlerdi bunlar. İnsanlar buralarda 14ncü ya da 15nci yüzyılın koşullarında hayatlarını sürdürüyorlar. İşte buralarda çalıştık bu genç hekimlerle…
Son dönemlerde yaşadığım en güzel deneyimlerden birisi de bu genç doktorların bu insanlara çok büyük saygıyla yaklaşmalarını görmek oldu. Çok mütevazi biçimde benim halkım onlarla sahip olduğu en güzel şeylerden birisini paylaşmış bulunuyor ve bunu kendi halklarında uyguluyorlar şimdi. O nedenle bu genç doktorları bu şekilde görünce kendimi çok mutlu hissettim…
SORU: Babanız sizinle gurur duyardı, eminim…
ALEIDA GUEVARA: Belki de duymazdı çünkü eğer o hayatta olsaydı, herhalde yapacak çok daha fazla işim olurdu! Çünkü o etraftayken kimsecikler dinlenemezdi! Herhalde sürekli peşinden koşturuyor olacaktım!
SORU: Babanız öldürüldüğü zaman altı yaşındaydınız…
ALEIDA GUEVARA: Ancak babam hayatımızdan çıkıp gittiğinde altı yaşında değildim, henüz dörtbuçuk yaşındaydım.
SORU: Size ondan geride kalan nelerdir? Ne tür duygular?
ALEIDA GUEVARA: Onun inanılmaz sevme yeteneği kaldı bana…
Bizi son gördüğünde onun babamız olduğunu bilmiyorduk çünkü kılık değiştirmişti… Bolivya’ya giriş yapacağı kişiliğe bürünmüştü, görünüşünü değiştirerek… Vedalaşmak için bizimle görüşmek istemişti…
Dört kardeşiz, annem bizi de yanına almıştı ve onu görmeye gitmiştik…
O gece çok özeldir…
Annem, babamı benim onun neleri sevdiğini, zevklerini falan çok iyi bildiğimi, bunları da kuvvetli biçimde savunduğum konusunda uyarmıştı… O akşam masada kırmızı şarap vardı, içinde bir şey olmayan kırmızı şarap… Babam her zaman kırmızı şarabına su katarak içerdi…
Bunu görünce ayağa kalkmış ve “Sen benim babamın arkadaşı değilsin” demiştim.
“Neden?” demişti.
“Çünkü babam şarabına su koyar, öyle güzel olur çünkü” demiştim.
Elbette ben güzel olup olmadığını bilmiyordum çünkü hiç denememiştim bunu. Ancak babam öyle yaptığına göre, yasaydı bu!
Böylece şarabına biraz su koymuştum…
Yıllar sonra annem bana babamın bu yüzden o gece çok duygulandığını anlatacaktı…
Sonra ben erkek kardeşlerim ve kızkardeşimle oynamaya başlamıştım. Sonra da düşerek başımı mermer bir masanın kenarına çarpmıştım… Ve başımda bir şiş meydana gelmişti.
Tabii ki babam benim babamdı ama aynı zamanda bir hekimdi! Ben de küçük bir çocuktum… Hemen beni alıp başımı muayene etmeye başlamıştı!
Birkaç dakika sonra annemin etrafında dönmeye ve ona küçük bir sır vermek istediğimi söylemeye başlamıştım. Annem çok eğitimli bir kadındı ve bana dönerek “Burada küçük sırlarımızı söyleyemeyiz” demişti. Ama ben ısrar ediyordum…
Herhalde tam karşısında oturan babam ona “Bırak söylesin çünkü bırakmayacak konuşalım bizi” anlamında bir işaret yapmış olmalıydı ki sonuçta annem, “Tamam,” demişti, “söyle bakalım, neymiş bu küçük sırrın senin?”
Beş yaşlarındaki küçük bir kız çocuğu olarak bağıra bağıra bu küçük sırrı açıklamıştım orada!
“Anne, sanırım buradaki adam bana aşık oldu” demiştim!
Babamın o büyük sevme yeteneği, damgasını vurmuştu bana, bunu söylemek istiyorum… Onun babam olduğunu bilmiyordum – kılık değiştirmişti çünkü… Ama aramızda büyük ve özel bir sevgi olduğunu hissedebiliyordum! O beş yaşındaki kız çocuğu bu sevgiyi hissetmişti! Bir çocuğu etkileyebilmek için sevmesini bilmeniz gerekir…
SORU: Çünkü sevgi taklidi yapamazsınız… Sevgi ancak gerçek olursa etkili olur…
ALEIDA GUEVARA: Sanırım bana kalan en iyi şey bu oldu işte… Evet, taklit edemezsiniz sevmeyi, ya hissedersiniz, ya da yoktur öyle bir şey…
SORU: Çok teşekkür ederim gerçekten… Benim için büyük onur sizinle tanışmak…
ALEIDA GUEVARA: Her zaman benim genetik bir kaza olduğumu hatırlayınız! Böyle bir onura kavuştum… Ama bu beni özel birisi yapmaz… Eğer babam oturuyor olsaydı burada, o zaman evet, büyük bir onur olurdu… Ama ben Kübalı bir kadınım. Ve belki de benim size “Büyük onur duydum” demem lazımdır. Çünkü bana ne kadar cesur bir kadın olduğunuzu anlattılar… En azından karşılıklıdır bu onur duyma diyelim…
SORU: Çok teşekkür ederim.. Babanızın bana çok yardımı oldu… En zor anlarımda hep bir sembol olarak yanıbaşımda durdu…
Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağım için sayfalarımıza kısa bir süre ara veriyoruz. Haftaya yeni yazılarla yine buradayız