“İnsan kendine sürgün...
Tenha adında bir kalabalık sanki...”
...

Şair Özgen Balcı’nın sevdiğim iki dizesi...
...
Kendi “sürgünümüz” en zorlusu...
İçine kapandıkça, boğulduğumuz...
Kaçtıkça, yorulduğumuz...
...
“İyileştirmek” gerekiyor hayatı...
“Sonrası iyilik, güzellik” diyebilmek çok daha fazla...
Henüz sessiz bir sonsuzluğa ulaşmadan önce “kin”leri törpülemeyi öğrenmeliyiz...
...
İçinden çıkılmaz labirentlerde daha bir kaybolurken sürekli...
Nedense insan kendi sürgününe başkalarını çekmekle meşgul...
Sevmeler yerine nefretleri çoğaltmak, delice gözetleyerek başka hayatları kırmak, kirletmek, yargılamak...
Tenha kalabalığın karabasanı gibi!
...
İnsanlık ‘haset’siz bir dünyaya ‘hasret’...
Yüzünü yıkadığı günün, parmak uçlarını terlettiği toprağın, gözlerini kamaştıran sonsuz mavinin ve her uyanışına eşlik eden onca sevincin farkına varamıyor nedense...
...
Bir başkasının yangını, sizi ıslatır mı?
Düşününüz bunu!
...
Bu “sürgün” hali daha bir çekilmez yapıyor ıslık ötüşlü karanlıkları...
Ve “tenhalaşıyor” onca değer...
...
Umutsuz sözcüklerden hüzünler asmak yerine gün batımına...
Bu “sürgün” halinden arınmak gerek...
İyileştirmek yaşamı...
İyileşmek...
İyiyi çoğaltmak gerek...

EMEĞE SAYGI BİRAZ !

Çok güzel yazdı Hüseyin Kıral, Yenidüzen Spor'da...
O yazınca, yeniden baktım fotoğrafa...
Yeşilova, şampiyon olmuş!
Bir sene ter dökmüş futbolcular, emek vermiş, yorulmuş...
Ama fotoğrafa bakınız...
Hani en fazla gururlanacakları, sevinecekler o an!
Bakanlar, vekiller görünüyor en önde...
Futbolcuların gölgesi dahi yok, biri dışında...
Ne izlemeyi becerebiliyoruz, ne tebriği, hoyrat bir gösteriş sadece...
Saygımız da yok...
Emek verene...

Ganimet’in İslamı

Şimdi yeniden ‘masa’ kurulacak ya, Kıbrıs sorununda!
Türkiye son derece etkin!
Ve İslami bir iktidar var, orada..
“İnançlı” bir okurum gönderdi, “Lütfen yayınla, anlayan anlar” diye...
Çok da ısrar ettim, kırmadım.
“Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki: Ganimetler Allah ve Peygamber’e aittir. O halde siz (gerçek) müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin”
( Kur'ân-ı Kerim » ENFÂL Suresi 1. ayet )

15 cm.
 

“15 santim olmalı”
Son hafanın en dikkat çekici açıklaması bu oldu, özellikle, biz Kıbrıslılar için!
- Nedir 15 santim, demeyiniz...
Bir başka yere gitmesin aklınız...
Mangal ile et arasındaki mesafe bu...
Türkiye Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Alabaz söylüyor.
Aslında, uyarıyor.
 "Kolon kanserine tedbir için önemli...”
***
Peki, döner etinde nasıl olacak?
Çoğu yerde, cayır cayır ateşin içerisinde pişiriyorlar...
Üstelik, hangi kebapçıyı denetleme şansınız var ki, yurttaş olarak...
- Bir mangalınıza bakabilir miyim, derseniz, küfrü yersiniz...
***
Kendi mangalınızı yakarken, kupağınıza küpe olabilir...
- 15 santim!
- Etle ateş arası!
- Etler, ne çok yanmış, ne de az pişmiş!
- Kararında!
***
Arabanız kadar değer veriniz kendinize!
“Kilometre saatiniz” yok diye, görmezden gelmeyiniz...

haftanın notcukları

- KREDİ kartı borçlarındaki artış şunu gösteriyor:
“Olmayanı harcamak, genel bir kültür haline geldi...”
Doğal değil mi, “yok” bütçeyi senelerdir paylaşan toplum için !

- "Kör" gözlerin ölünce bademleştiği, yaşarken herkesin birbirinin gözünü oyduğu bu yarı(m) yurtta, tükendik, didişe didişe…

- "Mutluluk” sıralamasına göre, Kıbrıs'ın kuzeyi güneyden 'az biraz' daha mutlu.
Sebebi "ganimet" olabilir mi (!)

- Cengiz Topel hastanesinde, insanlar tuvalet ihtiyacını ağaçlar altında gideriyormuş. (KIBRIS gazetesi, 24 Mart)
Ama ne oldu?
LEFKE artık ilçe!
Demiştim “adı ilçe, kanmayınız” diye !

-Bizim kaplumbağa uyanmıştı, yeniden uyudu...
“Başlarım sizin yazınıza da kışınıza da” der gibi !

- BERBERDEN AL HABERİ
- Abi be, şimdi bu KKTC yurttaşlığı alanlar var ya, hemen KC kimliği de alacak mı?
- Yok!
- E neye yaradı o zaman?
- Berber dükkanı açacak işte!
- Deme ya!

- İyi mangallar!