Bu turistler ne düşünüyor sizce?
“Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum”
...
Attila İlhan
Bu turistler ne düşünüyor sizce?
Nasıl da kanımıza işledi, başıboşluk!
Herkes bir usta, bir başka memleket...
Ayşe (Güler) önceki gün YENİDÜZEN’de Çalışma Bakanlığı’nın denetim sonuçlarını yayınladı...
Üstelik ‘dar kapsamlı’ bir denetim bu.
- “50 personel görev yerinde bulunamadı...58’i bir kurumda, 82’si başka, işe geç başladı... 23’ü uğramadı.”
Öylece uzayıp gidiyor liste!
İş “denetim”le de bitmiyor.
Peki bu insanlara ne olacak?
Asıl mesele bu!
Yaptırım yoksa denetim anlamsız.
Toplum da bir acayip tabii, Karpaz’da Altınkumsal örneğinde gördük...
Hemen bir “masumlaştırma” başlıyor...
Kimselerin bedel ödemesine yüreğimiz bal vermiyor.
***
‘Başıboşluk’ kültürü her yerde, böylece.
Bakınız, Lefkoşa’da bir turist grubu...
Rehberleri gezdiriyor...
Belediyenin “mavi”ye boyadığı şerit sizi tarihi eserlere yönlendiriyor.
Erk döneminin iyi işlerinden biriydi bu, Harmancı da korumuş, geliştirmiş...
Ama ne fayda!..
Tıpkı görme engelliler için döşenen kaldırım taşları gibi..
Sen eğer kaldırımları araç park yerine çevirirsen, görme engelliler için döşenen taşlar da yalan oluyor, mavi şerit de...
Bu ‘cehalet’e, bu ‘evrensel’ işler fazla geliyor!
Turistler, o koca kaldırımda duracak yer bulamıyor, başşehrin göbeğinde!
Şimdi bu insanlar, kendi ülkelerine dönünce ne derler?
- Kıbrıs’ın kuzeyine bir yere gittik, ilkellik, cehalet, düzensizlik, başıboşluk...
Yürüyecek yer kalmamış kaldırımlarda...
Şaşkınlık içinde bakınıyorlar...
Aptal bir ülke burası...
Anlıyorlar...
Üstelik belediye zabıtaları sabah akşam ceza yazıyor...
“Park yeri yok, ne yapalım” diyenlere de inanmayınız...
Bir sokak geride park yeri boş!
Çünkü elimizden gelse, marketin içerisine arabayla gireceğiz biz...
Dedim ya, herkes, bir usta, bir memleket.
***
Denetim artmalı, her alanda...
Toplumsal eğitimle birlikte planlanmalı, denetim süreci...
Ve öyle sonradan “acımak” yok...
Bedel ödemezse yanlışı yapan, her kim olursa olsun, ister siyasetçi ister iş insanı...
İsterse iki gözümüzün bir tanesi...
Yok, bu adanın kuzeyinden bir halt olmaz kolay kolay....
--------------------------------------------------
Tütsülü Yabani Cappucino Mantar Çorbası
Ne zaman ki çocuğunuz ergenleşir, bir gaile başlar: Ne okuyacak, ne olacak?
Kafalarda “kalıplar” vardır...
- Doktor olsun, mühendis olsun falan...
Eskiden en iyi iş, memurluktu...
Bu ülkenin ayrıcalıklı bir kuşağı, kendini, çocuklarını, hatta torunlarını dahi güvenceye aldı...
Pek kalmadı artık “memurluk” hayali!..
***
Oğluma “aşçılık oku” diyorum, illa ki turizm!
Gülüyorlar bana...
Eğer ada ülkesinde yaşıyorsak, hep “turizm” olacak...
O halde, lezzet ustalarına ihtiyaç çok, her zaman...
Şu anda büyük çoğunluğu, ithal!..
“Aşçı ol” diyorum, “turizmle ilgili oku”...
Keşke beni dinlese...
***
Bellapais Gardens’a davetliydik, hafta içinde!..
Selim abi (Yeşilpınar) buranın yönetici şefi, Leymosun Kültür Vakfı’nda birlikte çalışıyoruz.
Dünya kibarı bir insan, çok yetenekli bir şef, iyi de bir işletmeci...
Bellapais’in güzelliği bir yana, mekan da çok güzel ve ilk kez gidiyorum, ne ayıp!..
Davet sebebimiz, Türkiye Aşçılar Milli Takım Direktörü Erdem Dırbalı’nın yapacağı özel sunum: “Modern Türk Mutfağı...”
***
Şimdi “Menü”yü anladım dersem, samimi olmayacak!..
Tadımlık sanat eserleri geliyor önümüze, tadıyoruz...
“Tütsülü Yabani Cappucino Mantar Çorbası” ile açılış... “Baklava yufkasında levrek”le hazırlık. “Perselade kıtırlı kuzu bonfilesi” ile tadımlık... Ve “çikolata kasesinde kabak tatlısı ve acı biberli sıcak çikolata” ile kapanış...
***
Genç ve meşhur aşçı ile sohbet imkanı buluyoruz...
“Türkiye’de artık onlarca aşçılık okulu var” diyor...
İlk başlarda “yüksek okul” düzeyindeymiş, 2 yıllık...
Şimdi “Gastronomi Ve Mutfak Sanatları” üzerine dört yıllık lisans eğitimi veriyorlar...
“İlgi çok yoğun” diyor... İngiltere’de görev yapmış Erdem Şef uzun yıllar... Şimdi de keyfi fazlaca yerinde...
***
Kereviz püreli ve havuç mantılı kuzu bonfilenin sırrını çözemesem de...
Biliyorum ki, artık gelecek böylesi mesleklerde...
--------------------------------------------------------------
haftanın notcukları
• “Son 6 yılda 6 müdürüm, 8 bakanım oldu” diyor, kamu çalışanı bir dostum!.. ÜLKEDE İYİ BİR GELİŞME BEKLEMEK bu nedenle hayal...
• Ne güzel öğretmenlerimiz vardı bizim, hem eğitici, hem insan... İzzet Hoca’yı da (İzzet Soygür) yıldızlara uğurladık, toprağında yeşerecek, hep yüreklerimizde saklanacak.
• Sevgili Tarık (Ertuğ) paylaşmış, biz Kıbrıslılar için mi yazıldı ne?
"Her ferdi hatta topluluğu hoşlandığı yem ile avlarlar..."
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın lafı...
• Bir güzel lâf daha:
“Zihin fukara olunca, fikir ukâla olur...”
• Yeni UBP-DP hükümeti, Ayyorgi ve Temproz’a fena toslayacak, öyle görünüyor!
• “Haberlerde kullanılan dil, bütün kültürlere ve inanç sistemlerine saygılı olmalı, tarafları incitici nitelik taşımamalıdır...”
( Barış Gazeteciliği El Kitabı - Sevda Alankuş )
• “İşine gitmeyen, mesaisine uymayan çalışanları savunmuyoruz” diyen sendika başkanlarına inanmıştım!.. Benimki de saflık... Bu ülkede hiç mi kalmadı samimiyet?
• TELSİM VODAFONE ve Eğitim Bakanlığı, her yıl yüzlerce öğrenciye çok güzel bir heyecan yaşatıyor. KOLEJ sınavlarındaki “can ezgisi”ni gördükçe, bir de “müzik yarışması”nı, insan “keşke tüm yarışmalar böyle olsa” diyor.
• Yüz misli insan kaynağı ve teknolojiye rağmen, hükümet oluşumu ile ilgili gelişmeleri BRT yerine Diyalog TV’den izliyorsak, birileri düşünmeli...
Bu ülkenin kaynakları önemli çünkü...