1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bu ülke ‘yıkık...’
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bu ülke ‘yıkık...’

A+A-

yikik.gif

 

Bu ülke “yıkık.”

Yaşadığımız yer yıkıntılar arasında bir yer...

Çalınmış hayatların üzerine basıyoruz, yitik sokaklarda geziniyoruz.

Toprağın değerini bilmiyoruz, çünkü sahip olurken sancı çekmedik.

Kendimizde değiliz...

Bir insan yaşadığı çevreye bu kadar çok zarar veriyorsa, başka bir açıklaması olamaz.

 

* * *

 

Hani klasiktir, “Biz nerede yanlış yaptık” derler ya.

Bu soru dahi anlamsız.

“Biz nerede doğru yaptık” demeliyiz.

Epeydir!

 

* * *

 

Bir önemli sorunumuz daha var.

Yanlışı kabullenmiyor, kabul etsek dahi, sorunu gideremiyoruz.

“Pas”ı sökemiyoruz, söküp atamıyoruz yerinden!

Yıkıntılar içinde yaşamaya devam ediyoruz.

 

* * *

 

Siyasi hiçbir etiket taşımayan, tümü bilim insanlarından oluşmuş bir "kurul" toplasak ve desek ki, "siz söyleyiniz, biz yapalım..."

Yap(a)mayacağız!

“Öyle diyorsunuz ama...”

“Haklı olabilirsiniz ama...”

Ve birkaç benzer cümle daha kuracak ve sonra “doğru söylüyorsunuz ama şimdi sırası değil”e bağlayacağız.

O sırası hiç gelmeyecek.

 

* * *

 

Bu ülke yıkık.

Yaşadığımız yer yıkıntılar arasında bir yer ve şimdi hepimizi içine katıyor.

Sürükleniyoruz yarattığımız ucubenin içinde...

Ne elinde kılıç bekleyen heykelin, ne rekorlar kitabına soktuğumuz bayrağın bir faydası var.

“Sela” okunuyor ha bire, memleketin her köşesine kondurduğumuz camilerin minarelerinden...

“Nasıl bilirdiniz” diyorlar, “Nasıl bilirdiniz bu kurduğunuz düzeni...”

 

* * *

 

Bu ülke “yıkık...”

Yıkıntının içindeyiz...

Yıktıkça daha bir yıkılan...

Ve bu yıkıntıdan kurtulmadıkça, zor, çok zor...

Biliyorum, “şimdi sırası değil” diyeceksiniz...

Bak ne diyor hoca:

“Hakkınızı helal ediyor musunuz?”

Yok yok!

Geride kalanlara sormuyorum, sorum bu kez gidenlere!

 

 


 

 

Ödenen bedel

 

basbakan.gif

 

Ülke siyasetinin sanırım en şanssız BAŞBAKANI...

Yaşadığımız onca olumsuzlukta ne bir geçmişi var, ne de kusuru...

TÜRK LİRASI vurdu önce...

Şimdi SEL...

Ve geçmişin onca sorumsuzluğu, aymazlığı, ihmali, hatası şimdi omuzlarına yükleniyor.

Başbakan değil sadece...

Hükümetteki dört partiye bakıyorum, pek çoğu bu ülkenin en bilge, yetenekli, temiz, dürüst insanları...

Yetmiyor.

Çünkü ülkeyi yönetenler tek başına onlar değil. -ki onlar da mutlak başarılı demiyorum.-

Bir ülke “geçmişin mirası”yla birlikte yönetiliyor.

Ve her bir daire müdüründen mühendise, uzmandan bürokrata, şube amirinden denetçiye kadar büyük bir  insan kalabalığı bu yönetime eşlik ediyor. Uzun yıllar “bilgi, donanım, yeterlilik” bakılmadan istihdamlar yapıldı. Adaletsiz ve öznel kararlarla terfiler verildi.

Ülke yönetilirken, her an, onlarca insan,  pek çok “karar” veriyor.

Pek çoğu şüpheli!

...

İlk günden bugüne, bu hükümetten beklenti şu oldu:

“Hesap sorulsun!”

“Yapanın yanına kalmasın artık”.

Elbette biliyorum ki, her kime hesap sorulursa, bir başkasını işaret edecek.

Olsun!

Son felaketlerin ardından Başbakan’ın yürümesi gereken yol nettir:

  •  Çok ama çok şeffaf olacak.
  •  Her ihmali araştırtacak.
  •  Uzmanları toplumun önüne getirecek, raporları masaya koyacak.
  •  Ne varsa toplumun gözü önünde yaşanacak, giz, sır, örtü olmayacak.
  •  Her kimin ihmali, hatası, yanlışı varsa bedelini ödeyecek.
  •  Dere yatakları açılacak yeniden, kaçak binalar yıkılacak, eski dosyalar araştırılacak.
  •  Hesap sorulacak. Yapanın yanına bırakılmayacak. Bedel ödemek sadece gencecik insanlara kalmayacak!

 

 


 

O yol

 

o-yol.gif

 

Lefkoşa - Girne yolunun savaştan çıkmışçasına “göçmüş” noktası, öyle tahmin ediliyor ki, o meşum olayın yaşandığı “ölüm kavşağı” değil.

Dört insana mezar olan sel, bir başka noktadan gençleri uçuruma sürüklemiş.

Hepsi “tahmin.”

Peki ne fark eder?

Yapımı daha birkaç ay önce tamamlanmış bir yol,  nasıl bu duruma gelebilir?

Nasıl bu kadar çökebilir?

 

...

Hani cesede “otopsi” yapılır ya... Bu kez “yolun” otopsisi yapılmalı, gerekirse yurt dışından uzmanlar getirilerek...

Öylesine ciddiye alınmalı ki süreç, kimsenin aklında en ufak bir şüphe kalmamalı...

Elbette kabul ediyorum “olağanüstü” bir yağış oldu.

Öyle de hayatımızdaki tüm gelişmeler “olağan” yaşanacaksa, o durumda “mühendisliğe” ne gerek var?

Böylesi büyük projeler, tam da “olağandışı” haller düşünülerek yapılmıyor mu?

Girne-Lefkoşa yolunu planlayanlar, ölçenler, çizenler, sorumlular “nasıl böyle oldu” sorusuna yanıt vermek zorundadır.

 


 

Yarın:Kıbrıs

 

yarin.gif

 

“Kıbrıslı olmak kan değil, kültürdür.”

Neriman’ın bu sözleri yer etti belleğimizde...

İnsan bazen huzur duyar, yaptığı işten, ortaya çıkan sonuçtan, ürettiği değerden...

“İyi ki” der...

Dost gazetemiz POLİTİS ve Alman Deutsche Welle ile düzenlediğimiz panel böylesi bir mutluluk verdi.

Gençler geleceği konuştu, hep birlikte dinledik.

Çünkü en az onlara söz hakkı veriliyor.

Elbette böylesi etkinliklerin çok daha fazla ilgi görmesini bekliyoruz.

Çok daha fazla tekrar edilmesini...

Olsun!

Okyanusa deniz yıldızı fırlatan adamın öyküsü gibi..

“Bizim için fark etti...”

Bu yazı toplam 2109 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar