1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Bu ülkeyi kim yönetmeli?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Bu ülkeyi kim yönetmeli?

A+A-

Şu bir gerçektir ki, bu ülkeyi kim yönetirse yönetsin, şu andaki cumhurbaşkanı, hükümet ve ahbapları kadar kötü yönetemezdi!

-*-*-

Yukarıdaki cümleyi siliyorum!
Ve şu şekilde yazmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum; “… Bu ülkeyi veya tam adıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, hiçbir dönemde bu kadar rezil duruma kimse düşüremedi”…

-*-*-

Bu cümleyi de beğenmedim!

-*-*-

En doğrusu, en iyisi, en güzeli şunu yazalım; “… Ne yazık ki Anavatan Türkiye’yi batıranlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de tarihinin en kötü günlerine hapsettiler…”

-*-*-

Hah, son cümleyi beğendim!

-*-*-

Efendim, Türkiye’nin suçu nedir?
Allah Allah!
Cumhurbaşkanı’nın kim olacağına, başbakanın kim olacağına, hangi bakanlığa kimin oturacağına rahmetlik Teralı Hüseyin dedem mi karar verdi?

-*-*-

Anavatan gönderdi iki dilbandi!
MİT’iyle, Büyükelçisi’yle, KEİ Ofisi’yle, elbette tiyatro yasaklama meraklısı askeriyle; bir yığın da işbirlikçisiyle, işte geldiğimiz nokta!

-*-*-

Sahte bir devlet yarattılar!
Ve tüm kurumları, tüm belgeleri, tüm işleri, tüm işlemleri, tüm rütbeleri, tüm makamları, tüm terfileri sahte oldu!

-*-*-

Peki bu ülkeyi kim yönetmeli?
Akıl var mantık var; bu ülkeyi elbette bu ülkenin insanları yönetmeli…
Peki nasıl?
Önce federal çözüm; sonra kendi evimizin gerçek efendisi…

-*-*-

Peki, şimdi anladınız mı yukarıda saydıklarım yani yönetenler ve işbirlikçileri neden çözüme karşıdır?
Net bir şekilde anladık mı gerçeği?

-*-*-

Türkiye, eline geçirdiği avantajdan vazgeçmek istemiyor!
Her türlü çözüm modeli de aslında işine gelmiyor!
Yani federal çözüm de olsa, iki bağımsız egemen devlet de olsa; Türkiye istemiyor!
Olay bu kadar basittir!


Bu ülkenin iyi yönetilemediğinin çok basit üç örneği!

Efendim sahte diplomalar, rüşvetler, ihale usulsüzlükleri YÖDAK’ın çöküşü, polisin mahsunlaşması falan geçtim…
Bu ülkenin iyi yönetilemediğinin çok basit üç örneğini yazayım…

-*-*-

1 – Çelebi Ilık, Kooperatif Şirketler Mukayyitliği’nden öyle veya böyle gitti… Diploması şöyleydi, böyleydi, geçiniz… 

-*-*-

Çelebi Ilık gitti; yerine kimseyi atayamadılar… 
Atamadılar!
Çünkü asıl hedef kooperatiflere hizmet, halka hizmet, köylüye hizmet değildir…
Ve şu anda bir yığın iş bekler durumdadır…
Yeni mukayyit ne zaman atanacak?
Bilmiyoruz!

-*-*-

2 – Kadın kalp hastası…
Hastaneye yatırdılar…
“Kalbine pil takmamız lazım” dediler…
Aile sordu; “ne zaman takılacak?
Doktorlar “yarın” dedi…

-*-*-

O yarın, 10 gündür devam ediyor…
Yarın, yarın, yarın…

-*-*-

Dün bir aile ferdi beni aradı; “hastanede, koskoca devlette kalp pili yok” dedi…
İlgili firma gecikmiş…
Bakkaldan patariya al da gel değil bu işler!

-*-*-

Peki bu devlet, ihaleye çıkmadı mı?
Çıkmıştır!
Peki ihale tedarikçi şirkete, bu pili eksiltemezsin demedi mi?
Demiştir!
Peki sonuç?
Aileye denmiş ki, “yarın kesin geliyor”…
Peki ya anne ölürse?
Allah korusun!
Sorumlusu kim?
Yüce devlet mi?

-*-*-

3 – Denizcilik Şirketi’ne geçen sene törenle bir gemi satın aldılar…
Tabii ki halkın vergileriyle…
Gemi, bir ro ro gemisi…
Yolcu ve araç taşıyor…
Türkiye’den KKTC’ye, KKTC’den Türkiye’ye…

-*-*-

Bu gemiye Ada 74 adı verilmişti…
Ersin Tatar, Büyükelçi falan törende gurdella kesip, ilk seferine çıkmıştı…

-*-*-

Ne mi oldu?
KKTC Denizcilik Şirketi, bu gemiyi de işletemedi…

-*-*-

Gemi üç haftadır Mağusa Limanı’nda bağlı duruyor…
Geminin her yere hatta dedikoduculara göre limandaki martılara bile borcu var…
Yani denizcilik anlamında batmadı ama ekonomik anlamda battı!


Yolcudur Abbas!

“Aman da bizimkiler yanacak” korkusu mu?
Sahte diplomasını tedavüle sürmeyeni affedelim yasası!
Hade ya hu!
Bizden olan kardiyolojide istirahat mı?
Torpilli tutuklulara hastanede yatak odası!
Vay ya hu!

-*-*-

Çok sıkıştılar bence!
Kudret Özersay’ın dediği gibi “çember daraldı”…

-*-*-

Ama hala netleşmemiş bir mesele var; bu düğmeye Ankara’dan mı basıldı?
(Fotoğraf yazısını da okuyarak bu soruyu yanıtlayalım lütfen…)

-*-*-

Eğer Ankara’da bir düğmeye basılmışsa, o zaman İngilizcesiyle yazacak olursak, “Abbas is a traveler, he won't stop if you tie him up…”


kombos2-960x640.jpg

Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos (Fotoğraf), Kıbrıs meselesi ile ilgili olarak “Türk tarafının” görüşlerinin Lefkoşa’da değil, Ankara’da belirlendiğini söyledi… Kombos, "Bir karar merkezi var ve işgal altındaki Lefkoşa'da değil, Ankara'da" dedi… Bu saptama yanlış mı? Bence değil! Yüzde yüz doğru! Elbette Anavatan – Yavruvatan ilişkisi, bu konuda etkili olabilirdir… Ama, ey sevgili sahte diplomacılar, “egemen ve eşit bağımsız bir devlet” diye böbürleneceksiniz sonra da tüm kararları Ankara’ya teslim edeceksiniz; olmaz değil mi?

Bu yazı toplam 1955 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar