“Bu yapı sürmez”
Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Günay Çerkez ve ve Kıbrıs Türk Sanayi Odası Başkanı Ali Çıralı Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik yapının sürdürülebilir olmadığı konusunda hemfikir olurken, yapının nasıl değiştirilmesi gerektiği konusunda ateşli bir tartışma ya
Sanayi Odası Başkanı Ali Çıralı, yerli üretimin desteklenmesi için bazı ürünlerin ithalinin durdurulması veya yüksek vergiler konması gerektiğini savunurken, Ticaret Odası Başkanı Güney Çerkez, ekonominin yasaklamalarla kalkınamayacağını söyledi. “Ben de iddia ederim ki kalkınır” diyen Çıralı, toplumun üretimden koparıldığını belirtti
Ticaret Odası Başkanı Çerkez, sanayicilerin, üreticilerin ürettiğinin kalitesinin, standardının ve fiyatının uygun olması durumunda bunları her zaman içte veya dışarıda pazarlamaya hazır olduklarını vurguladı. Sanayi Odası Başkanı Çıralı ise, “burada üretilen ürünlerin öncelikle burada tüketilmesini sağlamanız lazım sonra dış pazarlarda” dedi
Ödül Aşık Ülker
Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) Başkanı Günay Çerkez ve Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KIBSO) Başkanı Ali Çıralı Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik yapının sürdürülebilir olmadığı konusunda hemfikir olurken, yapının nasıl değiştirilmesi gerektiği konusunda ateşli bir tartışma yaptı.
Çıralı, ülkede üretimi olan ürünlerin ithalinin durdurulması veya yüksek vergiler konması gerektiğini söylerken, Çerkez, ekonominin yasaklamalarla kalkınamayacağını söyledi. “Ben de iddia ederim ki kalkınır” diyen Çıralı, toplumun üretimden koparıldığını belirtti.
Yerli ürünlerin standardında ve kalitesinde bir sorun olmadığını iddia eden Çıralı, ucuz olamamasının nedeninin ülke koşulları olduğunu kaydetti.
Ticaret Odası Başkanı Çerkez ise dünya standardları yükselirken yerli üretimde kalitenin ve standardın aynı hızda değişmediğini, üretilenlerin kalitesinin, standardının ve fiyatının uygun olması durumunda bu ürünleri her zaman içte veya dışta pazarlamaya hazır olduklarını vurguladı.
“EKONOMİK YAPI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”
• Soru: Öncelikle sorunlardan başlayalım. İki sektörün belli başlı, en büyük sorunları nelerdir?
• Çerkez: İki sektörün sorunları değil, ülkenin sorunları vardır ki bunlar her sektörü etkiler.
• Çıralı: Kuzey Kıbrıs’taki ekonomik yapı sürdürülebilir bir yapı değildir. Bütün raporlara baktığımızda, örneğin Dünya Bankası’nın raporunda “yardıma muhtaç bir ekonomidir” diyor. Niçin? Bu ülkeye gelen para ile bu ülkeden çıkan para arasındaki fark 800-900 milyon dolar ile ifade edilmektedir. Bu açık Anavatan tarafından kapatılmaktadır. Bu açık Anavatan tarafından kapatılmasaydı ekonomik kriz olurdu. Bizde kriz vardır ancak açık kapatıldığı için gizli bir krizdir ve biz ekonomiyi devam ettiriyoruz ancak bu sürdürülebilir bir yapı değildir. Bizim amacımız, hedefimiz sürdürülebilir bir ekonomik yapıya ulaşmaktır. Sürdürülebilir ekonomik yapı da ancak ülkedeki mal ve hizmet üretimini, ihracatı artırarak olur. Cari açığı mümkün asgariye indirmemiz lazımdır ki sürdürülebilir bir yapıya ulaşabilelim. Mevcut yapıda toplumun her kesiminden şikayetler vardır. Cari açığımızı kapatan merciler tarafından bu topluma sunulan reçeteler de vardır. Çünkü onlar da sürekli bu parayı verme taraftarı değildirler herhalde. Yani kendi ayakları üzerinde durabilecek bir yapıya ulaşılsın ve Anavatan da bu paraları vermekten kurtulsun.
RAKAMLAR...
• Soru: Ticaret Odası olarak siz cari açığın nasıl kapatılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
• Çerkez: Sanayi Odası başkanı olarak Ali Bey’in söyledikleri kendilerine göre doğrudur. Tabi ki cari açık vardır. İthalat 1.6 milyar dolar, ihracat 115 milyon dolardır.
• Çıralı: O söylediğiniz dış ticaret açığıdır. Ayrıyeten hizmet sektörlerinin gelirleri vardır...
• Çerkez: İşte siz onu söylemeyi unuttunuz.
• Çıralı: Unutmadım. İthalat 1.6 mı, 1.7 milyar dolar mıdır?
• Çerkez: Geçen sene 1 milyar 642 milyon dolardı.
• Çıralı: 1.7 milyar dolar ithalatımız vardır, ihracatımız ise 120 milyon dolardır, yuvarlak 100 milyon desek ticaret açığımız 1.6 milyar dolardır. Ama cari açık, bir ülkeye gelen para ile dışarı çıkan para arasındaki farktır. Bu ülkeye başka nereden para gelir? Turizm sektöründen, lokomotif sektörümüzden gelen net turizm gelirlerimiz yaklaşık 400 milyon dolardır. Ayrıca yüksek öğrenim sektöründen de gelen gelirlerimiz vardır, bu da yaklaşık net 350 milyon dolardır.
ÇERKEZ: BİRAZ DAHA YÜKSEKTİR.
• Çıralı: Yüksek öğrenim sektöründen bize gelen paradan, bizim yüksek öğrenim için dışarıya gönderdiğimiz para çıkınca net gelir bulunur. Bunu DPÖ ve istatistikleri yapan kurumlar veriyor. Zaten bize Anavatan Türkiye’nin her sene verdiği para 1 milyar dolara ulaşmıştır.
• Çerkez: Üç yıl için öngörülen 3 milyar 300 milyondur.
• Çıralı: O cari bütçe içindir.
• Çerkez: Aynı şeydir.
ÖZELLEŞTİRME...
• Çıralı: Sen yatırım yapabilir misin? Sen havaalanı yaptın mı, sen yol yaptın mı?
• Çerkez: Sana bunu ne için verir? Cari bütçeni, ki bütçenin %85’i zaten maaştır, cari bütçeni denkleştirmek veya açığı kapatmak için verir. Dolayısıyla bu sene Türkiye 1 milyar 100 bin TL verecektir ki o da 700 milyon dolardır.
• Çıralı: 700 milyon dolar ve bizim bir de Maliye Bakanlığı’nın ifade ettiği bir bütçe açığımız vardır.
• Çerkez: İşte onunla kapatır.
• Çıralı: Bu bir aile gibidir. Bir aileye ne kadar para girişi olur, harcaması ne kadardır? Gelirinden fazla harcayamaz? Eğer gelirinden daha fazla harcamak isterse ya bankadan borçlanacak, ya bir arkadaşından hibe, yardım alacak...
• Çerkez: Ya da özelleştirdiğin varlığı kullanırsın.
• Çıralı: Özelleştirdiğin varlığı da bir defaya mahsus kullanırsın.
• Çerkez: Bir defaya mahsus kullanırsan, geleceğe yönelik sana hiçbirşey getirmez.
• Çıralı: Daha önce biz kendi paramızla bir liman yaptık. O devletin varlığıdır. Siz o limanı özelleştirdiğiniz yani sattığınız zaman eski stoğunuzu satmış oılursunuz ve aldığınız parayı da harcarsınız.
• Çerkez: Halbuki halka ait olan bir varlık özelleştirildiğinde ondan gelecek gelirin belli kriterlere göre kullanmak gerekir. Belli kriterler vardır ve bunu en iyi yapan da İngiltere’dir. Thatcher en iyi özelleştirmeyi yapmıştır. Teacher modelinde o varlığın %50’si halka arz edildi, özelleştirme tabana yayıldı. Özelleştirme yapıldı ama vatandaş hissedar oldu. Normal ülkelerde özelleştirmeden elde edilen gelirin bir kısmı altyapıyı iyileştirmek için, bir kısmı da geleceğe yönelik gelir sağlayacak yatırımlar için kullanılır. Bizde altyapıyı genelde Türkiye yapar, borca da kullanmadık, hepsini cari hesaba koyduk ve 13. maaş ödedik. Geleceğe yönelik kamu gelirlerini artırıcı birşey yapmadık. En büyük sıkıntı budur.
Ali bey ile en büyük yapısal sıkıntımızın sürdürüebilir bir ekonomimiz olmaması konusunda %100 hemfikirim. Sürdürülebilir olması demek ekonomiden gelen gelirin kamu harcamalarını karşılaması demektir. Normal ülkelerde güvenlik harcaması, altyapı harcamaları vardır. Bizde bunları hep Türkiye yapmasına rağmen kamunun özel sektörden aldığı gelir, kendi cari bütçemizi dahi karşılayacak nitelikte değildir. Bunu yapmak için, Ali Bey de söyledi, biz daha verimli çalışmalıyız, daha üretken olmalıyız. Bunları derken mal olarak düşündüğümüzde katma değeri yüksek olan mal üreteceğiz. Ada ülkelerinde genelde hizmet sektörleri olur. Turizm vardır ve bizde diğer adalarda olmayan bize has bir diğer lider sektör de yüksek öğrenimdir. Bizim gibi adalarda ayrıca bilişim teknolojileri denen IT sektörü gelişebilir. Bunun yanında tarıma da ihtiyaç var ama orada da nitelikli, katma değeri yüksek ürünler olmalıdır. Aynı şekilde sanayide de üretilecek ürünlerin katma değeri yüksek olmalıdır. Teknoloji kullanmamız lazımdır. Mal ihraç etmek için kalitemizin ve fiyatımızın doğru olması lazım. Biz neden özellikle malda fazla rekabet edemeyiz. Mesela Türkiye’ye mal satmakta zorlanıyoruz ama Direk Ticaret Tüzüğü geçmiş olsaydı Avrupa’ya daha kolay mal satabilirdik çünkü oradaki üretim fiyatları bizden daha yüksektir.
ÇIRALI: “HİZMET SEKTÖRLERİNİN EKONOMİYE KATKISI VAR MI?”
• Soru: Kısacası standartta bir sıkıntı yok, fiyatta sıkıntı var...
• Çerkez: Standartta şöyle var, eğer Ali bey de hemfikirse, hemen hemen her ülke artık CE standardlarını aramaktadır. Gıda ürünlerinde, hayvani, tarımsal ürünlerde standardlarımızı iyi tutturmamız lazım. Tarımda tarladan sofraya programları vardır.
• Çıralı: Bunlara katılırım ancak gözden kaçırdığımız noktaları ben size belirteyim. Ada ekonomilerinden bahsettik, doğrudur. ABAD kararlarından öncesinde ülkemizde ihracatın ithalatı karşılama oranı %50’nin üzerindeydi. Biz bütün narenciyemizi satabiliyorduk, 20 bin ton patates satıyorduk, şimdi 4 bin tona düştü. Havuç, hellim ve daha pek çok ürünü satıyorduk. O zaman kalite vardı, Avrupa’ya satıyorduk da şimdi mi kalite yok? Kalite yine vardır ama zaman içerisinde bu toplum üretimden koparılmıştır. Şimdi bizim ihracatımızın ithalatımızı karşılama oranı %6’dır. 100 liralık alıyorsak 6 liralık satıyoruz. ABAD kararları öncesi 100 liralık alırken 50 liralık satardık. Bizim gibi ada olan ülkelere bakın, Malta’da , Güney Kıbrıs’ta ihracatlarının ithalatı karşılama oranı %20’nin üzerindedir. O zaman ihracat yapabiliyorduk, kalitemiz, herşeyimiz uygundu, şimdi yapamıyoruz. Bu toplum yine yapabilir.
Hizmet sektörlerinin ekonomiye katkısı var mı? Turizm sektörü, yüksek öğrenim sektörü hizmet sektörleridir. Bu sektörlerde tüketilen ürünler ne kadar fazla yerel ürün olursa, ekonomiye katkısı, faydası da o kadar fazla olur. Günay Bey yüksek katma değeri olan ürünlerden bahsetti. Ben size bir örnek vereyim, portakal suyu %100 yerel üründür. Portakal bahçeleri var, konsantre tesisi var, portakal suyu yapan fabrikalarımız var ama biz bu ülkeye portakal suyu ithal ediyoruz. Her sene 4-5 milyon doları dışarıya gönderip portakal suyu getiriyoruz ve turistlere içiririz. Hizmet sektörü olan turizmin bu noktada bu ülkeye bir faydası var mı? Bence yok.
• Çerkez: Bir dakika Ali Bey, beni de dinlemen lazım.
• Çıralı: Bitireyim de sonra. Biz de üreticiler olarak, başka ülkelerde olduğu gibi, ithal ürünlere engel konulsun diyoruz. Bugün Türkiye’ye fındık satamazsınız, yasaktır, şeker satamazsınız, kendi ürettiği için yasaktır. Amerika’ya kendi ürettiği için mısır satamazsınız. Ben de en azından gelen turiste yerel portakal suyumu içirmek isterim. Portakal suyu ithalini yasaklasınlar, buradaki ürünler tüketilsin. Buradaki ürünün kalitesi de çok iyidir, ben Sanayi Odası başkanı olarak %100 garanti veririm. Bu konuda piyasa da liberalleşmiştir, monopol de değildir.
ÇERKEZ: “DÜNYA ABAD’DAN SONRA O KADAR DEĞİŞTİ Kİ BİZ YERİMİZDE SAYDIK”
• Çerkez: Ali Bey’in dikkatine şunu getirmek lazım. Neden ABAD’dan önce satılabiliyordu? Dünya ABAD’dan sonra o kadar değişti ki biz yerimizde saydık.
• Çıralı: Neden yerimizde saydığımıza da gelelim...
• Çerkez: Bir dakika siz de beni dinleyin. Dünya standardları yükseldikçe, içindeki kalıntıları, kimyasalları azalttı ama biz iyileştirme yapmadık. Diğerleri ilerlerken bizim kalitemiz, standardımız aynı hızda değişmedi. Dikkate almamız gereken çok önemli bir konu daha vardır, tüm dünyada patron tüketicidir. Siz tüketiciyi gözardı ederek hareket edemezsiniz. Artık herşey globalleşmiştir, internet üzerinden herkes istediğini alabiliyor. Globalleşme tüm dünya ekonomilerinin pozitif veya negatif şekilde etkilemiştir. Uyanlar bundan faydalanmıştır, satışlarını artırmıştır. Hizmet sektöründe de kalite önemlidir. Turizmde ve eğitimde dünya ile rekabet etmeyi öğrendik ve pay alıyoruz. Mallarda rekabet etme konusunda daha istediğimiz yerde değiliz. Mecburiyetle, yasaklamayla bazı şeyler olmaz.
ÇIRALI: “TİCARETTE SADECE ÖNEMLİ OLAN FİYAT VE KALİTE DEĞİLDİR”
• Soru: Yerli üretim için haksız rekabet söz konusu değil midir? Örneğin televizyonlarda daha çok yabancı ürünlerinin reklamlarının olması yerli üretim için haksız rekabet oluşturmaz mı? Dünya ile rekabet etmek için şartlar oluşmuş mudur?
• Çerkez: Hangi dünya ile mukayese ettiğinize bağlı. Biz rekabet etmek için ne kadar emek ve yatırım yapmaktayız? Rekabet eden ülkeler standardlarını korumak, birim fiyatlarını düşürmek için sürekli yatırım yapar. Bugün diyelim ki bazı ürünlerin ithalini yasakladık, peki Güney Kıbrıs’ın 142 kilometresini kapatabilir miyiz? Kapatamayız. İnsanlar gidip Güney’den alacak.
• Çıralı: Ben turistten bahsediyorum, siz vatandaştan bahsediyorsunuz. Turist otelden çıkıp Güney’e gidip portakal suyu mı alıp gelecek?
• Çerkez: Turiste kim sunacak portakal suyunu?
• Çıralı: Dünya ile rekabet etmek, bunlar hep kitaplarda yazan uyduruk uyduruk şeylerdir.
• Çerkez: Nasıl satacak malını?
• Çıralı: Ben size söyleyeyim...
• Çerkez: Ben size söyleyeyim...
• Çıralı: Türkiye Çin ile rekabet edebilir mi? Edemez.
• Çerkez: Edebildiği sahalar var, edemediği sahalar var.
• Çıralı: Çin’den gelen ürünlere Türkiye yüksek vergiler uygular. Amerika Çin’den gelen araba lastiklerine kota koydu ki kendi araba lastiği üreten fabrikalarını korusun. En büyük ekonomiye sahip, en liberal devlet Amerika’daki, ki bu arkadaşların okuduğu ekonomi kitaplarını yazan profesörlerin memleketidir, uygulamaya bakmak lazım.
• Çerkez: Sizin mukayese edeceğiniz senin ürettiğin ürünlerledir. Ben de size soruyorum Ali Bey, yabancı otelleri bir kenara bırakalım, niye buradaki yerli turistik tesisler yerli üretimi almıyor?
• Çıralı: Ticarette sadece önemli olan fiyat ve kalite değildir.
• Çerkez: Nedir önemli olan?
• Çıralı: Reklam, ki bu ülke haksız reklam bombardımanı altındadır. Reklam önemlidir. pazarlama, satış önemlidir. Ticaret erbabı satmayı, pazarlamayı daha iyi bilir. Ticaret erbabı yerli portakal suyunu alsın ve satsın. Yıllarca bu ülkede zeytinyağını ürettik, döktük, sonra da zeytin ağaçlarını kesmeye başladık. Şimdi zeytinyağı ithalatı yasaklandı, bu yasaktan sonra üreticiler de eğitildi, bilinçlendirildi ve zeytinyağı kalitemiz yükseldi, fiyatlar da düştü. Her sene yurtdışına zeytinyağı almak için gönderdiğimiz 2-3 milyon dolar şimdi bu ülkede kalmaktadır. Kötü mü oldu? Bu piyasada yağ eksikliği mi vardır veya yağ kalitesi ve fiyatı eskiye göre daha iyi değil midir? Tüm ürünlerin bu süreçleri yaşaması lazımdır.
ÇERKEZ: “EN BÜYÜK SIKINTIMIZ PAHALIYA MAL EDİYOR OLMAMIZDIR”
• Soru: Bu ülkede sanayi, üretim ve ticaretin olması gerektiği konusunda hemfikirsiniz herhalde...
• Çıralı: Zeyitnyağı ithalatı yasaklandıktan sonra Türkiye’deki bir firmanın acentesi olan bir ticaret adamımız, gidip buradaki bir üreticiyle anlaştı, yerli zeytinyağını pazarlamaya başladı. Aynı parayı belki de dahasını kazanıyor. Bizim arzumuz ticaret erbabının ürünlerimizi pazarlamasıdır.
• Çerkez: Memnuniyetle. Ama bakın, bugün evinize koyduğunuz bir çanak antenle dünyadaki 200 kusur kanalı seyredersiniz. Reklam konusu herkes için aynıdır. Herkes tüm kanalları izleyebilir. Bu bir faktör olabilir ama tüm sorun bu değildir. Bizim en büyük sıkıntımız pahalıya mal ediyor olmamızdır.
ÇIRALI: “HER ŞEYE BİR MAZERET BULUYORSUNUZ”
• Soru: Tamam işte onu konuşalım. Neden pahalıya mal ediyoruz, üretimi kim bu noktaya getirdi? Yönetenler ne hatalar yaptı?
• Çerkez: Ali Bey de eminim bunları gayet iyi bilir, bugün portakal Akdeniz bölgesinden çıkmıştır. İsrail portokaldan çıkmaktadır, Yunanistan, İtalya, İspanya, Tunus, Fas portokaldan çıktı. Neden? Portokalın %95’i sudur. Su bolluğu olmayan bir ülkede portokalın içine %95 su pompalayıp satmak mantıklı değildir. Bugün dünyada taşımacılık çok ucuzladı. İspanya’da bir İspanyol şirkete 5000 ton portakal sipariş verdiğiniz zaman onu size Venezuella’dan, Arjantin’den getirir çünkü Güney Amerika’da portokalın üretimi, gerek işçilik, gerekse paketleme, su, toplama çok daha ucuzdur
• Çıralı: Bu mentalite bizi bu noktaya getirdi. Bu mentalite şudur, bu memlekette üretim olmaz. Ada ülkelerinde üretim olmaz, her şeye bir mazeret buluyorsunuz.
• Çerkez: Hayır efendim, nitelikli ürün kullanacaksınız Ali Bey. Portokalı bırak avokado, nar yetiştir, enginar yetiştir.
• Çıralı: Her ürüne bir mazeret bulursunuz.
• Çerkez: Tamam, bütün kapıları kapattık diyelim. Ne olacak, biz kendi içimizde bunları üretip satarsak dışarı satamadıktan sonra...
• Çıralı: İleriye yönelik planlar yapılabilir. Narenciyede rekabet gücün gittikçe düşerse, ülke koşullarından dolayı, şimdi su gelecek diye övünüyorsunuz, suyu ne yapacaksınız?
• Çerkez: Narenciye üretmememiz lazım. Bunu söyleyen ben değilim uzmanlardır.
• Çıralı: Uzun vadeli, narenciyede rekabet gücünüzü kaybettiyseniz ve sürdürülebilir bir yapısı yoksa, uzun vadeli bir plan yaparsınız, o bölgedeki insanları başka bir ürüne yönlendirirsiniz, tedricen geçiş yaparsınız ve o üretimden vazgeçersiniz. Bundan şikayetim yok ama bu bir program dahilinde olur.
• Çerkez: %100 doğrudur.
• Çıralı: Bunlar bir program dahilinde yapılabilir, yok ki bu ülkede hiçbirşey olmaz. Bu ülkede başka yerlerde olduğu gibi herşey olabilir, planlı programlı yaparsanız.
• Soru: Bunun bir günde olamayacağı konusunda zaten hemfikirsiniz.
• Çıralı: Benim iddiam şudur, burada üretilen ürünlerin öncelikle burada tüketilmesini sağlamanız lazım sonra dış pazarlarda. Ürettiğini bir paket bile tüketmeyip dışarıya mı satmaya çalışacaksınız? Önce kendin tüketeceksin.
• Çerkez: Kendi ürettiğini ucuza mal etmezsen...
• Çıralı: Ucuzu, pahalısı değil, Amerika neden Çin’e araba lastiği konusunda kota koyar? Çin’in lastikleri ucuz olduğu için. Bunu Amerika söylerken, biz küçük bir ada ekonomisiyiz, siz Çin ekonomisiyle ya da Amerikan ekonomisiyle rekabet etmemizi mi bekliyorsunuz? Bu mentalite, “bu ülkede hiç birşey yapmayın, hiçbirşey üretmeyin ve her şeyi nerede en ucuzsa oradan getirin” demektir.
• Çerkez: Ben onu demiyorum.
• Soru: Niye üretim ucuzlayamıyor?
• Çıralı: Ucuz olamamasının nedeni ülke koşullarındandır. Yani elektrik, işçilik, finansman maliyetleri pahalıysa, bunları düzeltmek gerekir. Belki de ancak 10 sene sonra Türkiye ile elektrik fiyatlarını eşitleyebiliriz.
ÇIRALI: “DEVLETİN KABİLİYETİ YOK”
• Soru: Yerli üretime destek konusunda bugüne kadarki hükümetlerin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Çıralı: Hükümette para mı var da bize destek olacak. Devletin kabiliyeti yoktur, az önce cari açıkları saydık. Yani devlette para mı vardır da üreticiyi sübvanse edecek? Narenciye üreticileri her gün yollardadır, hayvan üreticileri yollardadır. Devletten alacaklarını alamadıkları için yollardadırlar. Siz bana “daha da desteklesin” diyorsunuz. Devlet mevcutu yürütemiyor.
• Soru: Size göre yerli üretimin ayağa kalkması için ticaret erbabının olaya el atması mı lazım?
• Çıralı: Ticaret erbabı bu mentalite ile hepsini batırmak ister. Kurtaracak olan ticaret erbabı değildir, devlet politikalarıdır.
ÇERKEZ: “DÜNYADAN KOPARSIN”
• Soru: Peki neden yönetenler gereğini yapmıyor?
• Çıralı: Her yöneticinin bir ithalatçı ahbabı, akrabası vardır, şimdiye kadar yaşadığımız budur.
• Çerkez: Sanayici, üretici ahbabı, hısımı yok mudur?
• Çıralı: Daha bulamadık.
• Çerkez: Farzedelim ki bütün kapıları kapattık ve herşeyi yasakladık.
• Çıralı: “Kapıyı kapat” demiyoruz, bazı ürünlerde kapat, bazılarına yüksek vergiler koy ki onun fiyatı pahalı olsun, yerli ürün ucuz kalsın diyoruz. Bu bir çeşit yönlendirmedir.
• Çerkez: O zaman dünyadan koparsın.
• Çıralı: Kopmazsın Günay Bey.
• Çerkez: Sen pahalı olursan senin turizmin de pahalı olacak, eğitim de pahalı olacak. “Burada üretilen peynir gelmesin” diyorsanız, o olabilir ya da yüksek vergi konabilir. Ama burada olmayan bir ürüne bunu uygulayamayız. Siz tüm peynirlere fon koydırmaya çalışıyorsunuz.
• Çıralı: Burada olmayana itirazımız yoktur. Türkiye’de peynir ürünlerini ithal ederken şu anda uyguladığı vergi %180’dir. Türkiye bu vergiyi almasa kendi üreticisini koruyamaz.
• Çerkez: Peki hellimde durum terstir, neden tam tersidir? Türkiye’de üretilen hellimin kilosu 24 lirayken bizim hellimimiz Türkiye’de 14 TL’dir. Fazla subvansiye yapıyoruz, fazla teşvik ediyoruz.
• Çıralı: Onlar ayrı konu. Ne alakası var fonla. Türkiye’de antep fıstığı, fındık üretimi olduğu için, yeterli miktarda üretim vardır. Türkiye’de badem yeteri kadar üretilmez ve ithal edilir. Bademe gümrükte % 58.5 vergi uygular, neden? Amerika’dan badem gittiği zaman yüksek vergi uygular, bademin fiyatını yükseltir ve tüketiciyi yerli üretim fındığa yönlendirir.
• Çerkez: Kıbrıs’ta badem üretip gönderirseniz size uygulamaz. Biz üretelim ve bundan faydalanalım. Olan ürünlerimiz üzerinden örnek verelim. İşte size fırsat, burada badem üretin ve sıfır ile Türkiye’ye gitsin.
• Çıralı: O TC ile KKTC arasında yapılmış bir anlaşmadır.
• Çerkez: Tamam, faydalanın o zaman. O sizin için yapılmıştır ama siz badem üretmezsiniz. Kıbrıs menşeili üretilen gıda ürünleri Türkiye’ye sıfır vergi ile girer. Üret, pazar bul, sat. Ürettiklerinizi kendi içinizde sattığınızda size bir faydası olmaz, dışarıya satmak gerekir.
• Soru: Bu bahsettiklerinizi kim uygulayacak?
• Çıralı: Hükümetler...
• Soru: Nihayet bu noktaya geldik. Seçim sonrasındaki hükümetlerden beklentiniz nedir?
• Çerkez: Bir ekonomi yasaklama ile kalkınmaz.
• Çıralı: Ben de iddia ederim ki kalkınır.
• Çerkez: Kendi kendine oyna içeride o zaman. Bütün konu yerli üretimin neden kullanılmadığıdır. Bunu araştırmamız lazım. Ali Bey bazı gerçeklere değindi. Bizde girdiler yüksektir. Eğer gerçekten elektrik ağırlıklı bir üretim varsa veya işgücü ağırlıklı bir üretim varsa ve biz bu ürünü Türkiye ile mukayese edersek o zaman girdi safhasında bunu destekleyelim deriz. “Bu bize pahalıya mal olur, ithalini yasaklayın, fon koyun” diyemeyiz. Sebebini bulup üretim seviyesinde girdi maliyeti yüksekse onu desteklemeliyiz. Ama teknoloji kullanmazsak, verimli çalışmazsak olmaz.
• Çıralı: Bunlar hep mazerettir, toplumu üretimden vazgeçirmek için mazerettir.
• Çerkez: Üretim derken aklınızda hep mal var, hizmeti üretim olarak kabul etmiyorsunuz.
• Çıralı: Kabul ediyorum. Ben saydım lokomotif sektörleri.
ÇERKEZ: “HAYATI KOLAYLAŞTIRMAK, MALİYETLERİ AZALTMAK GEREKİR”
• Soru: Bir hafta sonra seçim var. Yeni hükümetten beklentileriniz nelerdir?
• Çıralı: Bizim beklentilerimiz üretime önem verilmesidir, mal ve hizmet üretimine. Üretimi artırıcı önlemler alınmalı, ihracatın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Bir mal ithal edildiği zaman Mağusa limanında 7 gün bekler ve 7 günden sonra ardiyeye girer. Ama ihraç edeceğimiz zaman 2 gün limanda bekler, üçüncü gün ardiyeye girer yani vergi ödemesi gerekir. İthalatçıya 7 gün tolerans tanınırken, ihracatçıya 2 gün tolerans tanınır. Bunların düzeltilmesi lazım, ihracatı teşvik etmek gerekir. İhraç yollarını kolaylaştırmamız lazım.
• Çerkez: İhracat, ithallat yollarını, bürokrasiyi kolaylaştırmak gerektiğini biz de söylüyoruz. Hayatı kolaylaştırmak, maliyetleri azaltmak gerekir. En büyük sıkıntı, hantal, çok büyük ve pahalı bir kamunun oluşudur. Bunu muhakkak verimli bir hale dönüştürmeliyiz. Kamu reformu olmazsa olmazdır.
• Çıralı: Bu konuda hemfikiriz zaten.
• Çerkez: Hükümetler Güney’in kapılarını gümrük gibi görmez ancak diğer limanlarda vergiyi peşin alır.
• Çıralı: Biz de onların olmasını istiyoruz. Sınır kapılarında normal gümrük kapılarında yapılan işlemler yapılmalıdır.
• Çerkez: Sanayicilerin, üreticilerin ürettiğinin kalitesi, standardı, fiyatı uygunsa biz her zaman içte veya dışarıda pazarlamaya hazırız.
****
(Fotoğraflar: Hasan SADIKOĞLU)