Bu yapıyla ‘derdimiz’ olmalı
“Böyle gitmez” demek yetmiyor.
“Karnından Konuşanlar Cumhuriyeti” gibi.
Bu yapıyla derdimiz olmalı.
Didişmeliyiz.
Tam aksine uyumlaştık.
Çürümüşlüğün farklı renklerine boyandık.
Bu rezil düzenin ya küçük bir ayrıntısıyız ya büyük bir dişlisi.
Reddetmeliyiz, bağıra çağıra.
Öyle ya da böyle yıkılacak bu yapı.
Ve altında kalacağız.
* * *
Türkiye’yle ilişkilerde “saygın, dirayetli, haysiyetli” bir duruşa ihtiyacımız var.
Olağanüstü Hal koşullarını gördünüz mü?
Kaç kişi takip ediyor acaba!
Romantik bir dizi değil bu.
En son bir “kararname” yayınlandı.
Sokaktan biri sizi tutup “bastırsa...”
Ve derse ki “terörist sandım.”
Cezasız kalacak.
“Serbestlik” tanıyor kararname...
Yargılanmayacak dahi!
“Terör” ya da “darbe” şüphesi denecek.
Polis ya da asker olması gerekmez...
Herhangi biri.
İktidara göre “tam da böyle değil aslında.”
Oysa karar epeyce muğlak.
- “Bize ne” mi diyorsunuz?
Koskoca “garantör” sonuçta.
Ve yaşadık “linç heveslisi” kesimleri...
* * *
Bu sistemle cebelleşmeliyiz.
“Yalancı saadet” bitecek.
Kimselerin yetmeyecek parası ne özel okula, ne kliniğe.
“Su”yu ödeyemez olacağız, böyle giderse...
“Kent hastaneleri”nde patronun iki dudağına bakacak tedavimiz.
Ürettiğimiz değerle örtüşmeyen gösterişli hayatlarımızın da sonu gelecek.
Yepyeni evler, arabalar, minnacık çocukların dahi ellerinde pahalı telefonlar...
Peki “borç” ne kadar?
Bir yerinden borç akıyor milletin.
Koktu ortalık.
Ve üretmez, adaletle paylaşmaz, irademize sahip çıkmazsak bitecek.
* * *
Bu “menfaat zinciri”ni kırmalıyız!
Hesap sormalıyız.
Kendimize dahi!
Böyle gitmeyecek, yıkılacak bu düzen.
Çalıntı hayatlarımız bir yere kadar...
Faydacı, fırsatçı, bencil kuyularımızı kendimiz kazdık, kendimiz düşeceğiz.