Bu yıl kansere yenik düşen barış aktivisti, “Peace2peace” iki toplumlu kadın örgü grubu kurucularından Hristiana Muzuri anısına iki toplumdan kadınlar yeni örgüler yaratacak...
Hristiana Muzuri anısına iki toplumdan kadınlar “Rüzgargülleri” örecek...
Bu yıl Mart ayında kansere yenik düşen barış aktivisti, “Peace2peace” iki toplumlu kadın örgü grubu kurucularından Hristiana Muzuri anısına, iki toplumdan kadınlar yeni örgüler yaratacak.
Hristiana Muzuri anısına iki toplumdan kadınlar, “Rüzgargülleri” örecek...
ELENA DANIEL’İN MÜJDESİ...
Hristiana Muzuri’yle birlikte “Peace2peace” kurucularından olan, sanatçı Elena Daniel sosyal medya sayfasında bu müjdeli haberi verdi ve şöyle yazdı:
“Sevgili hanımlar, değerli arkadaşlar...
Uzun zamandır yeni bir proje üzerinde çalıştığımızı pek çoğunuz biliyor...
Güzel haber, yeni projemizin bir bölümünün Kültür Bakanlığı’nca sponsor edilecek olmasıdır – bu yeni projemiz Baf’ta eski kent merkezine konuşlandırılacaktır...
Çevremizdeki güzelliğe biçim vermekte bize katılınız... Geliniz “Klostruthkya” yani tığ işiyle “Rüzgargülü” yapmaya girişelim...
Herkese açık bir projedir bu, her zaman olduğu gibi...
Ve bu Rüzgargülleri’ni yapmak için ille de tığ işi işlemeyi bilmeniz gerekmez. Tığ işi yapmayı bilmiyorsanız ve yine de bu projeye katılmak istiyorsanız, merak etmeyiniz! Ücretsiz tığ işi dersleri sağlamaktayız! Ve tüm materyalleri de biz sağlayacağız...
Tüm bu proje ve projenin nihayetinde Baf’taki eski kent merkezinde konuşlandırılması, Hristiana arkadaşımızın anısına olacaktır, onun hep pozitif olmasına, umuduna ve Peace2peace’e yönelik sevgisine adanacaktır bu proje...”
HRİSTİANA’DAN UNUTULMAZ ETKİNLİKLER...
Hristiana Muzuri, Elena Daniel’le birlikte “Peace2peace” adlı iki toplumlu kadın örgü grubunu oluşturmuştu – bu grup tığ işleriyle oluşturdukları parçaları birleştiriyor ve birlikte ortak eylemlere girişiyorlardı barış için... Adanın dört bir tarafından kadınlar onun sayesinde çeşitli örnekler işleyerek ona göndermişler ve gerek Baf'ta, gerekse ara bölgede ve de Aysozomeno'da bu örgüler birleştirilerek sergilenmişti...
Baf’ta bir caminin gancellilerine Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kadınların işlediği tığ işi motifler tutturulmuş, kent merkezinde bir ağacın çevresine benzer tığ işleri birlikte monte edilmişti.
Aynı şekilde Büyük Han’da da tığ işleri birlikte işlenip birlikte monte edilmişti...
Hristiana Muzuri’ye pek çok Kıbrıslıtürk kadın bu barış için örgülerde yardımcı olmuştu, başta Nilgün Akın ve Oya Akın olmak üzere, her yaştan, her bölgeden kadınlar barış özlemlerini bu şekilde dile getirmişti...
Baf'ta bir caminin gancellilerine kadınlar yaptıkları örgü işlerini asarak ortak barış umudunu dile getirmişlerdi...
Hristiana Muzuri arkadaşımız, vefatından birkaç yıl önce...
*** GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA DÜNYADA NELER YAŞANIYOR?...
“Srebrenitsalı annelerin, öldürülmüş evlatarının mezar yeri için mücadelesi...”
Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’ndan Azem Kurtiç’in Srebrenitsalı annelerin mücadelesiyle ilgili olarak kaleme aldığı 6 Temmuz 2023 tarihli yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Azem Kurtiç, şöyle yazıyor:
*** Her sene 11 Temmuz’da binlerce insan Srebrenitsa Anı Merkezi’ne giderek 1995’te yaşanmış soykırımı anıyor. Ancak kurbanların mezarları ancak Sühra Maliç gibi annelerin yorulmak bilmeyen çabaları sonucu oraya getirilmiş bulunuyor.
*** 23 sene önce, Bosna-Hersek 1992-95 çatışmasından çıktığında 100 bin ölü vardı ve Srebrenitsa katliamında öldürülen kurbanlardan birisinin annesi ise öldürülmüş evlatlarının evine yakın bir yere gömülmesi için mücadele ediyordu... 87 yaşındaki Sühra Maliç, kitlesel katliamda iki oğlu ile 20’den fazla akrabasını kaybetmiş bulunuyor ve kurbanların gömülü olduğu Srebrenitsa Anı Merkezi’nin nihai yerine nasıl karar verilmiş olduğunu gülümseyerek anlatıyor...
*** “Önce, mezarlığın Serbrenitsa dağlarının üstünde bir yer olan Otave Plato’da yapılmasını istiyorlardı” diye anlatıyor. Sühra Maliç, şimdilerde anı merkezinden bir kilometre uzaktaki Potoçari köyündeki Srebrenitsa Yaşlı Anneler Merkezi’nde kalıyor... Anı Merkezi, aslında Sırplar’ın ağırlıkta olduğu Bosna-Hersek’teki Republika Sprska (Sırp Cumhuriyeti) bölgesinde bulunuyor ve Srebrenitsa kentinden altı kilometre uzaktadır bu merkez. 2000’li yılların başlarında Srebrenitsa belediye konseyi, belediye sınırları içerisine soykırım kurbanlarının gömülebileceğine karar vermişti ancak yer konusunda tam bir karara varamamıştı.
*** Kurbanların aileleri, Boşnak Sırp yetkililer, Boşnak politikacılar, Batılı diplomatlar, Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi, savaşı sona erdiren barış anlaşmasının uygulanmasından sorumlu uluslararası yetkililerle yürütülen müzakerelerde aylar geçmiş fakat iki yer arasından hangisinin seçileceğine bir türlü karar verilememişti...
*** “Kurbanlardan birinin annesi olan Mehrunisa evimize gelmiş ve onunla birlikte Saraybosna’da İskenderiye salonundaki toplantıya gitmemi istemişti. Kocası Hasan da bizden çok daha eğitimli kadınların konuşabileceği yönünde şaka yapmıştı fakat Mehrusina onunla birlikte gitmem için ısrar ediyordu” diye anlatıyor Maliç.
*** Boşnak başkentindeki İskenderiye spor salonundaki toplantı, kurbanların aileleri ile Boşnak Sırp yetkililer arasındaki sürecin bir parçası olarak düzenlenmişti, anı merkezinin nereye yapılacağı tartışılacaktı.
*** “Hatırlarım da Boşnak siyasi lider Haris Silaydziç vardı, ben vardım, Mehrunisa vardı... Başkaları da vardı ama onların adını hatırlamam” diyor Maliç. “Oturmuş, parmaklarımla sayıyordum. Srebrenitsa’dan 15 Sırp gelmişti ve onların kim olduğunu bilmiyordum” diyor.
*** Otave Plato adlı dağlık, uzak arazinin yanısıra, Srebrenitsa belediye yetkililerinin önerdiği ikinci yer ise Ravni Bulyin adlı bir yerdi ki bu da dağlık bir alandaydı... Önerilen her iki yer de, kalabalık bölgelerden ve kamuoyunun gözünden ırak yerlerdi... Sanki de anı merkezini ve işlenmiş olan suçu saklama girişimiydi bu. Maliç çok öfkelenmişti... O gün o toplantıda neler olduğunu anlatırken, Maliç’in gözyaşları birikiyor gözlerinde... “Orada oturmuş onjları dinliyordum, sonra ayağa kalktım” diyor.
*** “... ‘Hoşvakit Podrinye’nin katilleri... Oğlularını, kocalarını ve ailelerini öldürdükten sonra analarının gözünün içine bakmaya geldiniz bakarım da...’ dedim toplantıdaki Sırplar’a... Hiçbiri bana cevap vermedi... Onlara kurbanların nereye gömüleceğine kendilerinin karar vermeyeceğini söyledim. Onlar zaten bu kurbanları öldürüp onları toplu mezarlara gömdüklerinde, kendi kararlarını vermişlerdi... Onlara bunu söyledim...”
*** Sonra Maliç onlara öldürülmüş olanların annelerini anlatmaya başlamış, yok edilmiş ailelerden, yok edilmiş evlerden söz etmiş ve konuşurken de önündeki masaya vuruyormuş... Maliç ve diğer kurbanların anneleri, Srebrenitsa’ya giden ana yolun yakınındaki Potoçari köyünde olmasını istiyorlarmış mezarlığın. Çünkü buradan kente gitmek üzere geçen herkes burayı görebiliyor ve Boşnak Sırp yetkililerin önerdiği gözlerden uzak iki yer gibi değildi. Burası Potoçari’deki eski Batariya Fabrikası’nın da yakınındaydı, Temmuz 1995’te burada Birleşmiş Milletler barış gücü askerleri konuşlanmıştı, insanlar onlara sığınmaya çalışmış fakat oradan alınarak öldürülmüşlerdi...
*** Maliç, toplantıda “Mezarlığın yeri ya Potoçari olacak ya da bırakacağız bulundukları toplu mezarlarda kalsınlar” diye deklare etmiş... Bu son cümleyi söylerken göğsüne bir sızı sağlanmış ve düşüp bayılmış. “Ayıldığımda, çevremdeki insanları görebiliyordum... Salona geri döndüğümüzde yabancılar bana doğru geldiler merdivenlerde ve alkışlamaya başladılar” diye gülümsüyor Maliç. Avusturyalı politikacı, o günlerde Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi olan Wofgang Petritsch ise ellerini çırparken “Potoçari, Potoçari!” diyormuş... Maliç, onun kim olduğunu sonradan öğrenecekmiş...
*** 25 Ekim 2000’de Petrisch bir karar ilan ederek Srebrenitsa kurbanları için mezarlık ve anı merkezinin yerinin neresi olacağını belirtmiş: Maliç’in istediği yermiş bu, Eski Batariya Fabrikası’nın yanında, Potoçari’deki yer... Evinin yanındaki yer... Mayıs 2001’de Yüksek Temsilci bir karar daha ilan ederek Srebrenitsa-Potoçarı Anı Merkezi ve Mezarlığı Vakfı’nın oluşumunu duyurmuş – burası daha sonra Anı Merkezi olarak bilinecekti... Aynı yıl, 11 Temmuz’da anı merkezi için bir temel taşı konulmuş. Ve dokuz gün sonra da Maliç ile eşi Hasan, Saraybosna’daki İlidza’dan Potoçari’ye geri dönmeye karar vermişler – savaş öncesinde ailenin bu bölgede dört evi varmış.
*** Ancak geri döndüklerinde, evlerde Sırplar’ın yaşamakta olduğunu görmüşler... Uluslararası örgütler ve polis yardımıyla bu binalardan birini işgal etmiş olanlardan bir aile çıkarılabilmiş. “Herşeyi aldılar, hatta pencereleri bile söküp aldılar. Mermerleri kırdılar, giderken duvarları bile yıkmaya çalıştılar” diye hatırlıyor Maliç... Evi, anı merkezinden yalnızca birkaç yüz metre uzakta olan Maliç ve Hasan, sık sık Anı Merkezi olması tasarlanan araziyi temizleyip buraya çiçekler götürüyorlarmış...
*** Sühra Maliç, aynı dönemde Srebrenitsa Anneler Örgütü’nün bir üyesi olarak adalet için yürüttükleri kampanyada da aktifmiş ve Eski Yugoslavya için Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin savaş suçlarına dair davalarında bir tanık olarak dinlenmiş... 2002 yılında Anı Merkezi’nde gözleri yaşlı Maliç’in bir fotoğrafı, tüm dünyadaki gazetelerde yer almış, bu resim de onun gibi annelerin çektiği acının bir simgesi olmuş...
*** O günden bu yana, her sene 11 Temmuz’da, Maliç ve diğer anneler Potoçari’deki Anı Merkezi’nde en önde otururken görülüyorlar, anma törenine gelen insanlara şeker ikram ediyorlar... Bugüne kadar 95 farklı toplu mezarda bulunan 6,721 soykırım kurbanı defnedilmiş Srebrenitsa Anı Merkezi’ndeki mezarlığa... Bu yıl da kalıntıları yenile kimliklendirilmiş olan 29 kişi daha buraya defnediliyor.
*** Maliç’in iki oğlundan geride kalanlar, 11 Temmuz 2010’da bu Anı Merkezi’nde defnedilmiş. Oğlularının mezarlarından o kadar da uzakta yaşamıyor şimdi Maliç... “Burada yaşamaktan daha mutluyum, evlatlarıma yakınım” diyor Sühra Maliç...
https://balkaninsight.com/2023/07/06/how-srebrenicas-mothers-brought-their-murdered-sons-home/
(BIRN’de 6 Temmuz 2023’te yayımlanan Azem Kurtiç’in yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).