1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. Bugün Eczacılar, Yarın Hekimler, Veterinerler, Diyetisyenler vs, vs...
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

Bugün Eczacılar, Yarın Hekimler, Veterinerler, Diyetisyenler vs, vs...

A+A-

 

Ve işte beklenen oldu. Eczacılık öğrencileri ile Eczacılar birbirine düştüler. Konu hiç de yabancı değil. Plansız programsız eğitim sonucunda küçücük adada elini sallasan ellisi üniversite mezunları hem de aynı mesleklerden...

Yıllarca uyardık, söyledik, bağırdık, yazdık çizdik. Kimse sesimizi duymadı. ‘350 bin nufusa Diş Hekimliği, Tıp Fakültesi olmaz’ dedik. ‘Dünya Sağlık Örgütü’nün kuralı her iki milyon nufusa bir Tıp ve bir Diş Hekimliği’dir’ dedik. Neredeyse üniversite sektörümüze ve dolayısıyla ekonomimizin gelişmesine engel oluyoruz diye vatan haini ilan edildik.

Tıp, Diş, Eczacılık, Veterinerlik, Fizyoterapi, Diyetisyenlik ve daha onlarca sağlıkla ilgili fakülte açıldı. Sağlıkla ilgili Fakülteleri neden ayırıyoruz? Çünkü biliyoruz ki bu fakültelerin uygulama alanı insandır. Yani hastalarımızdır. Eğer pratik yoksa iyi hekim, iyi veteriner yetiştiremezsiniz. Bu konu da direkt olarak nufusla alakalı bir olgudur.

‘Peki; madem bu fakülteleri açtınız, bunlar artık bizim öz değerlerimizdir, onları koruyalım. Ancak minicik bir ülke olan ülkemizde eğitim planlaması yapın. Gelecekte işsiz sağlıkçı enflasyonu oluşturmayalım’ dedik.
Kimse bizi sallamadı.
‘Kaliteyi tutturalım, akreditasyon yapalım’ dedik. YÖK yapıyor dediler. ‘YÖK bizim ülkemiz şartlarını nereden bilecek’ dedik. Burun kıvırdılar.

Şu anda Eczacılık öğrencileri ile Eczacılar birbirine düştüler. Neden? Çünkü şu anda 180 olan Eczacı sayısı seneye dört yüze, ondan sonraki senelerde de herhalde binlere ulaşacak. Pasta küçüldükçe küçülüyor, eczaneler arasına mesafe zorunlulukları konmaya çalışılıyor, 65 yaşında eczacılardan mecburi emeklilik isteniyor, eczaneyi devir yasağı getiriliyor ve daha birçok kural, kural, kural... Neden? Çünkü artık pasta küçülmüyor bitiyor. Öğrenciler haklı olarak gelecek kaygısında panik yaşıyorlar, halen eczanesi olanlar kendilerini korumaya almazlarsa çok kısa bir süre sonra yok olacaklarını biliyorlar.

Bugün Eczacılar, yarın Diş Hekimleri, bir sonraki gün Fizyoterapistler, Hekimler ve onurlu, kutsal olan birçok meslek aynı kaderi paylaşmaya hazırlanıyor.

Kalitesiz eğitimlerle hak edilmeden alınan diplomaların bir başka çok önemli boyutu ise, topluma kendine güvenmeyen bireyler ve meslek grupları yetiştirmektir.

Geçtiğimiz yıl Sağlık Bakanlığında yapılan bir toplantıda hayretler içinde öğrendik ki YÖDAK hangi fakültede kaç öğrenci olduğunu bilmiyor. Büyük ihtimalle kaç öğretim üyesi olduğunu da bilmiyor. Peki ama bunları bilmeden YÖDAK üniversitelerimizde nasıl kalite ve akreditasyon kontrolü yapabilir? Merak ediyorsanız söyleyim bu rakamları Eğitim Bakanlığı da bilmiyor, ülkenin geleceğini planlama gibi bir görevi olan Devlet Planlama Örgütü ise hiç farkında değil.

Üniversiteler diyarı olmak güzel bir hedeftir. Onlarca kaliteli bilim insanını ülkemizde barındırmak; insan kalitesini ve entellektüel düşünce üretimini artırmak her toplumun hayalidir. Ancak eğitimi, ticari kaygılara büründürerek kendi toplumumuzda umut tacirliği yaparak üniversiteliler enflasyonu oluşturmak sadece populizmin acizliğidir.

Sağlıkçı yetiştirmek vicdani sorumluluk gerektiren bir konudur. Kendi ülkenizde lise diploması ile hekimlik fakültelerine öğrenci almak ne kadar umut tacirliği ise, başka ülkelere de yeterli eğitimi alamayan hekimleri yetiştirmek büyük bir insanlık suçudur. Çünkü hekim insana hizmet eder. Din, dil, ırk gözetmeksizin tüm dünya insanlarına...

Evet, gelin ülkemizi üniversiteler diyarı yapalım. Ama kaliteli eğitim vererek...
Minicik ülkemizdeki eğitimi planlayarak...
Gözbebeklerimiz geleceğimiz çocuklarımız üzerinden umut tacirliği yapmadan...

Yoksa bugün Eczacıların düştüğü duruma yarın hepimiz düşecek, birbirimizle kavga edecek ve en acısı da ülkemizi terk ederek başka diyarlarda üniversiteliler olarak en düşük seviyedeki işleri yapmaya mecbur kalarak...

YÖDAK, Sağlık Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı, Devlet Planlama Örgütü ve YÖDAK’ın direkt bağlı olduğu kurum olan Cumhurbaşkanlığı bu konudan direkt sorumludurlar. Ve elbette ki üniversitelerimiz ve onların yöneticileri...
Haydi, gelin eğitimi planlayalım. Eylül ayında umut tacirlerinin sokağa dökülmesini engelleyelim.

Bu yazı toplam 5064 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar