Bugün tamam, ya yarın!
Sonunda belirlendi asgari ücret.
4,970 brüt ve 4324 net.
Yeterli mi asgari ücret, onunla geçinen için?
Hayır, tabii ki değil.
İşveren ödeyebilir mi peki?
Zorlanacak.
Tekrarlamakta yarar var;
Elbette ki bu ücreti rahatlıkla ödeyebilecek işveren de var ama zorlanacak olan, ödeyemeyecek olan, belki kalan işçisini de çıkaracak olan, belki ödediği ücreti hiç resmiyete dökmeyecek olan, yani kaçak işçiliğin de artacağı bir dönem olacak.
İşçi peki!
İşvereni “bu miktarı ödeyemem” derse ne olacak?
İşi bırakan da olabilir ama işvereninin vereceği ücrete razı olan da olacak çünkü işsiz kalma riskini göze alamayacak.
Asgari ücret sorunu bugünlük bitti gibi görülebilir ama yarın yine yenilenen bir sorunun başlangıcı olacak.
TL değer kaybetmeye devam ettikçe, üretim durdukça, insanda para olmayınca olan satış da bitince, yani hem üretim hem tüketim durunca ortada ne kalacak?
‘Eşit egemen KKTC’ mi?
Neresi eşit, nasıl egemen?
Parası yok, dünyayla ilişkisi yok, tanıyanı yok, öylesine söylenmiş iki kelime;
‘Eşit egemen.’
Asgari ücretin işveren tarafından ödenemediği ama ödenemeyen ücretin ödense bile çalışana yetmediği bir garip ‘eşit egemen KKTC.’
Çok gülünç oluyoruz.
Bari ne olduğumuzu veya ne olmadığımızı bilsek de öyle konuşsak…
Biri istedi diye bir şeyleri söylerken biraz düşünsek, sorsak, itiraz etsek.
İnsan olsak biraz.
Utansak!
Biri, diğeri, öteki…
“Artık parayla PCR yapacaksınız” demişti hükümet…
PCR testleri durdu.
Antijen testlerinin yapılma aralıklarını açıkladı; “Gününden önce yaparsanız ona da para ödeyeceksiniz” dedi.
Vatandaş yavaş yavaş yapmaya başladığı, bir rutine bağlamaya çalıştığı testlerini artık bıraktı çünkü hükümet “test yapmayın” demenin başka bir modelini buldu.
Okullar açılırken son gün “çocuklar test yapacak” dendi, çocuklar, aileler kuyruklarda bekledi.
Test istedi ama sınıflarda 40 kişinin üstündeki sayıyı düşüremedi.
Pandemi öncesi ne ise şimdi neredeyse iki yıl sonra açılan okullarda sınıflar yine 40’ın üstünde. Maske var ama mesafe yok. Yan yana, dip dibe…
O çocuklar eve gidecekler, evde anne babası, kardeşi, belki nenesi dedesi…
Öğretmenler; Onlar da aynı şekilde. Ya eve gitmeyecekler, otelde kalacaklar, ya evdekiler başka bir yerlere taşınacaklar.
‘Dibelik azınlık atama hükümet’in işi var. Biri kurultay yapacak, diğeri elektrik santraline usulsüz ve kötü yakıt getirecek… Öteki mi; O koltuğunda mutlu!