Bugün ve Yarın
Dünyanın en zor işlerinden biri eğitim politikalarını belirlemek ve onları sürdürmektir. Bu işin temel zorluğu; eğitim politikalarının hem bireyleri hem de toplumu direk olarak ilgilendirmesi ve etkilemesidir. Her toplumun bir eğitim felsefesi vardır ya da olmalıdır. Bu felsefe, o toplumun geçmişten gelen birikimlerini süzgeçten geçirerek, iyi ve geliştirilebilir olanı korurken, köhnemiş ve işlevselliğini kaybedenleri ayıklayarak, dinamik bir süreç olmalıdır. İşte bir ülkenin eğitim sistemi de bu süreci eğitim bilimi odağına alan sonsuz bir plandır.
Bilginin doğası hakkındaki yeni değerler öğrenme ve öğretme süreçlerinde değişmeleri beraberinde getirmiştir. Demokratikleşme ve insan hakları alanlarındaki gelişmeler öğrenmenin de demokratikleşmesine, kişinin ilgi, yetenek ve tercihlerinde odaklanmasına, alternatif eğitim programlarının çeşitliliğinin artmasına ve öğrenmenin bireyselleşmesini kaçınılmaz kılmıştır.
Eğitimde anlamamız gerek ilk şey: 19. Yüzyıl eğitim anlayış ile 21. Yüzyılda eğitim yapamazsınız.
Neden mi?
- Öğretme ve ölçme-değerlendirme araçlarımız kelime hazinesi, genel anlayış, kalıp ve şablon algılama üzerinde yani ezberlemede kalmış.
- Bireysel yetenekleri, iletişim becerilerini, ekip çalışma yetisini, sezgi, yorumlama, yaratıcılık ve hayal gücünü kullanma ne derslerimizde var, ne de ölçme-değerlendirme araçlarımızda.
- Eğitim sistemimizin hemen her boyutunda düşünmeyi yok saymışız. Oysa düşünme; “mevcut bilgilerden başka bir şeye ulaşma” ve “eldeki bilgilerin ötesine gitmedir.
- Öğrencilere derslerde; konuları ve olayları derinliğine anlamayı ve eleştirel düşünmeyi öğretmiyoruz. Sadece bilgileri ezberletiyoruz. Ne var ki günümüzde bilgi çok fazladır ve hepsini ezberletmek imkansızdır.
- Öğrencilere sadece yüksek notun ve diplomanın önemli olduğunu vurguluyoruz. Öğrendiklerinin gerçek hayatta anlamlı olması için derslerin içeriklerinin hayat ile ilişkilendirilmelerini bir türlü sağlayamıyoruz.
- Ders konuları; kitap sayfaları veya sınıf duvarları arasında sıkışıp kalmış. Okulda öğrenilen bilgiler gerçek hayatta karşılığını bulamıyor. Gerçek hatta ihtiyaç duyulan; yabancı dil, problem çözme, sanat severlik, medya okuryazarlığı, teknoloji kullanımı gibi becerileri öğretmeyi başaramıyoruz.
- Eğitimde fırsat eşitliğinin ne demek olduğunu anlayamamışız. Herkesin okula gitmesini eşitlik olarak görüyoruz. Oysa öğrenciler arasındaki beceri farkının açılmasının eşitsizliğin en önemli göstergesi olduğunu fark edemiyoruz.
- Eğitim yönetimini, bilimsel ilkeler çerçevesinde yapamıyoruz. Tam aksine eğitimi siyasi kaygılar ve günü kurtarma politikaları ile yönetiyoruz. .
Sözün Özü:
Eğitimde bir an önce anlamamız gereken şey; bugünkü eğitim anlayışı ile yarınlar için nitelikli birey yetiştirmemiz imkansız.
Buraya Dikkat
Sıra Dışı Müfredat
ABD’nin San Francisco ve Kaliforniya kentlerinde bulunan “San Domenico” okulları sıra dışı müfredatlara sahip.
Bu okulun müfredatı; ailelerin çocuklarına tehlikeli olduğunu söyleyip yasakladığı şeyler. Okulda öğrenciler, ateşle oynayabilir, üstünü kirletebilir, ev gereçlerini parçalara ayırabilir, duvarlara resimler yapabilirler. Öğrencilerin, yaratıcı düşüncelerini ortaya çıkaracakları ve meraklarını giderebilecekleri müfredata sahip bu okullarda öğrencilerin tercihi ilk sırada… Bu nedenle de öğrenciler okula büyük bir keyifle gidiyorlar ve son derece mutlular.
Anlayana Gülmece
Benim Şeyime Güvenmesin
İki oğlu ve karısı ile yaşayan adamın kapısına bir gün vezir dayanır: “Padişah savaşa gidiyor oğlunu gönder” der. Adam büyük oğlunu gönderir ve savaşta oğlunun öldüğü haberi alır. Aradan 1 yıl geçmeden vezir yine kapıda: “Padişah savaşa gidiyor oğlunu gönder”. Adam çaresiz ikinci oğlunu da gönderir ve aynı kötü haberle sarsılır. İkinci oğlu da bu savaşta ölmüştür. Yine 1 yıl ya geçer ya geçmez vezir yine kapıda: “Padişah savaşa gidiyor oğlunu gönder”. Adam nefret ve öfke dolu gözlerle vezire bakarak yanıt verir: “Söyleyin o padişaha benim şeyime güvenip de herkese savaş açmasın”.