Burhan Eraslan: “Gazetecilik kimseyi zengin etmez”
Burhan Eraslan: “Gazetecilik kimseyi zengin etmez”
Simge ÇERKEZOĞLU
Araştırmacı-Gazeteci Burhan Eraslan’la Işık Kitabevi’nden yayınlanan “Kuzey Kıbrıs’ta Basın Özgürlüğü” kitabını konuşmak üzere bir araya geldik. Üniversite eğitimini çok farklı bir alanda tamamlamasına rağmen yaşam biçimi nedeniyle gazeteciliğe yönelen Eraslan, 25 yıl boyunca kesintisiz olarak Yenidüzen gazetesinde çalıştı.
Eraslan “gönülden bu mesleği yaptım” diyerek gazeteciliğin kimseyi zengin etmemekle birlikte bireyi tatmin eden ve sürekli üretim yapmasına olanak veren bir alan olduğuna vurgu yapıyor.
Gazetecilik mesleğine ilişkin deneyimlerini samimiyetle bizimle paylaşan Eraslan, yaptığı bu araştırmayla da bilmediğimiz pek çok gerçeği yün yüzüne çıkardı.
Gazeteci Burhan Eraslan öncelikle Kıbrıs Türk basınını araştırma nedenlerini ve hangi kaygılarla bu kararı aldığını bizimle paylaşıyor.
“Yüksek lisansımı gazetecilik üzerine yapma kararımın ardından araştırma konusu olarak Kıbrıs Türk Medyasında Basın Özgürlüğü’nü seçtim. Bizim basınımız için genellikle demokratik ifadesi kullanılır. Bunu çok düşündüm ve bunun irdelenmesi gerektiğine karar verdim. Kıbrıs Türk basınının söylendiği kadar demokratik olup olmadığının anlaşılması için akademik bir çalışma yapmanın daha somut veriler ortaya çıkaracağına karar verdim. Işık Kitapevi tarafından yayınlanan Kuzey Kıbrıs’ta Basın Özgürlüğü bu çalışmanın ürünü olarak okurlarla buluştu.”
Pek de özgür değilmiş!
Kıbrıs Türk basın tarihi çerçevesinde kitabı dönmelere ayıran Eraslan her döneme ilişkin detaylı bir basın özgürlüğü sorgusuyla gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Ortaya ise sandığımız kadar özgür olmayan bir basın tarihi çıkıyor…
“Kitap, Kıbrıs Türk basınının doğuşu ile başlıyor ve günümüze kadar geliyor. Bu konuda yazılan çok fazla çalışma yok. En iyi çalışma yine Gazeteciler Birliği tarafından yapılan kronolojik çalışmadır. Öte yandan Kıbrıs Türk basın tarihinin nerede durduğuna ilişkin bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmadı. Bu nedenle ben kronolojik ve tematik bir çalışma yaptım. Kronolojik olarak basınımızın doğuşundan bugüne kadarki evreleri kaleme alırken, kendimce basın tarihini dönemlere ayırdım. Osmanlı, İngiliz, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Federe Devleti, KKTC dönemlerinde karşılaştığı örnek olaylar seçtim. Ardından basınımızın zorlukları ve bu dönemlerdeki kısıtlamalarını açığa çıkardım. Tüm dönemler için hem yasalar nezdinde kısıtlamalar açığa çıktı, hem de yasalar dikkate alınmadan yaşanan kısıtlamaları tespit edildi.”
“Basın özgürlüğünün ayrıcalıklı noktası devlete bir görev yüklemesidir”
Eraslan kitabın ön sözünde “negatif hak olarak basın özgürlüğü temel hak ve özgürlükler içinde yer alırken, pozitif bir hak olarak da iletişim özgürlüğü sosyal bir hak olarak karşılık bulmaktadır”, diyor. Bu kısa cümlede kuşkusuz derin bir anlatım var…
Basın ve basın özgürlüğü çok kapsamlı bir konu ve bunu tek kitaba sığdırmak çok zor. Bu nedenle anlatmak istediklerimi daralttım. Kitapta sadece yazılı basın yer alıyor. İletişim özgürlüğü de sadece atıf olarak yer bulmakta ve bu ifade basındaki tüm mecraları kapsamaktadır. Dünyanın en ileri ülkelerinde bile iletişim özgürlüğünde sıkıntılar yaşanmaktadır. İletişim özgürlüğünden kastım aslında kişilerin aralarındaki iletişimin bile devlet uhdesine alınmasındır. Bu bireylerin iletişim özgürlüğünü kapsadığı gibi bütün azınlık gruplarını da kapsamaktadır. Burada azınlık ulusal, cinsel veya fikirsel olabilir. Özgürlük tüm bu grupların kendilerini ifade haklarını kapsamaktadır. Basın özgürlüğü tüm bu nedenlerden dolayı pozitif özgürlüktür. En temel ayrıcalıklı noktası ise devlete bir görev yüklemiş olmasıdır. Ayrıca gelişen süreç içerisinde basın özgürlüğü negatif bir özgürlüktür. Bunun nedeni basında zaman içinde gelişen süreçler ve medya patronlarının varlığıdır. Her zaman için basın özgürlüğünden yana olmakla birlikte medya patronlarının özgürlüğüne de karşı olduğumu söylemem gerekiyor.”
İlk gazete: Ümid
Uzun bir araştırma sonucu hayat bulan kitap için farklı kaynaklar tarandı. Tüm bu araştırmalar yapılırken pek çok olay yeniden hatırlandı, hatta bazıları bu araştırmayla gün yüzüne çıktı. Burhan Eraslan araştırma sırasında en çok etkilendiği olayı bizimle paylaştı.
“Beni en çok etkileyen önce bilmediğim ve ilk kez öğrendiğim olaylardı. Kimilerine göre Kıbrıs Türk toplumunun ilk gazetesi Zaman, kimilerine göre Saadet kimilerine göre de Ümit’tir. Bu gazetelerin üçünü de buldum, tarihlerini taradım, Osmanlı kaynaklarına kadar ulaştım. Sonuçta üçü arasında Ümid’in Kıbrıs Türk basın tarihinin ilk gazetesi olduğu ortaya çıktı. Ancak sahibi Ermeni asıllı olduğu için bazıları tarafından hep göz ardı edildi. Saadet ise bir Kıbrıslı Türk tarafından yayınlanan ilk gazete... Zaman gazetesi ise İstanbul hükümetinin desteğini alan ilk gazetedir. Tabii ilk Türkçe gazeteyi bir Ermeni çıkardı diye onu çöpe atamayız. Bu olay beni çok etkiledi. Yine de her dönemde ilginç olaylar olduğunu söyleyebilirim.”
Kitabı okurken beni de çok etkileyen olay Özker Yaşın’ın Ayhan Hikmet için Ağıt isimli şiir yazmasıydı ve ben böyle bir şiir olduğunu ilk kez duyuyordum.
“Ayhan Hikmet’in vurulmasıyla birlikte Özker Yaşın ona bir şiir yazıyor ancak bu şiir hiçbir yerde yayınlanmıyor. Özker Yaşın bu şiiri son döneminde, neredeyse ülkesini terk edip İstanbul’da yaşamaya başladığı zaman yayınlıyor. O günlerin gerçek ortamını vurgulamak açısından bu örnek çok önemli. Benzer bir şey Hikmet Akif Mapolar için de geçerli. Mapolar da o günlerde köşe yazıları yazmaktaydı ancak bunlar hiç yayınlanmadı. Kendisi öldükten sonra bu yazılar bir kitapta toplanıp yayınlandı.”
“Patron gazeteciliği özgürlük getirmiyor”
Elbette yapılan bu denli kapsamlı bir araştırmanın ardından Eraslan’nın günümüzdeki basın özgürlüğüne ilişkin düşüncelerini de merak ediyorum. Sanırım özgür basın fikri ütopya olarak, hayallerimizde kalmaya devam edecek.
“Yazılı basınla ilgili bir değerlendirme yapacak olursak şu anda on iki tane günlük gazete olmakla birlikte çok gazetenin olması, bizi bağımsız oldukları sonucuna ulaştırmıyor. Yazılı basınında patron gazeteciliği başladı. Bununla birlikte patronun menfaatleri de öne çıkmaya başladı. Bu tabii yalnızca yazılı medya ile ilgili değil radyo, televizyon sahiplerini de kapsamaktadır. Bu patronların en temel talebi siyasal iktidarın onların çıkarını korumasıdır. Bu gelişme basın özgürlüğünde yeni dönemin yeni engeli olarak karşımıza çıkmakta. Bu günkü basınımızda çok sayıda yayın organı olmakla birlikte çok sesli olduğunu söyleyemeyiz. Tekelleşme ve sermaye birikimi söz konusu. Bu tekelleşmiş sermaye de belli grupların elindedir. Medya grupları aslında kendi iş alanlarının çıkarını korumakta buna yönelik yayın yapmaktadır. Medya grupları da siyasal iktidarları etkilemeye çalışmaktadır. Medya patronlarının varlığının ne basın özgürlüğüne ne de basın çalışanlarına olumlu katkısı bulunmamaktadır. Bu dünyada da yeni bir gelişmedir. Bu durum yeni bir sorundur ve medya özgürlüğünü tehdit etmektedir.”
Basın özgürlüğü alanında çalışmaya devam ettiğini söyleyen Eraslan, bu alanda yazılacak ve anlatılacak daha çok olaylar olduğuna da vurgu yapıyor…
“Çerçevesini henüz kafamda oturtmadım ama çalışmaya devam ediyorum. Önceliği yazılı medyaya verdim. Basın derken de bu kitapta yazılı medyayı kastettim. Elbette yeni alanlar, yeni alanların basın özgürlüğünü ne denli kullandığı da çok önemli tartışma konusu.”