"Bütünsel mücadele kapsamlı Kanser Kontrol Programı ile mümkün"
“1- 7 Nisan Kanser Haftası” etkinlikleri çerçevesinde Sağlık Bakanı Ali Pilli, uzmanlarla birlikte basın toplantısı düzenledi.
Sağlık Bakanlı Ali Pilli, kanserde koruma, tarama, erken tanı ve erken tedavinin hayat kurtardığını vurguladı.
Pilli, kanserin dünyada ve ülkede sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu kaydetti.
“1- 7 Nisan Kanser Haftası” etkinlikleri çerçevesinde Sağlık Bakanı Ali Pilli, uzmanlarla birlikte basın toplantısı düzenledi.
Golden Tulip Otel’de yer alan basın toplantısında açılış konuşmasını Sağlık Bakanı Ali Pilli yaptı.
Etkinlikte, Kanser Kayıt Birimi Sorumlusu Patoloji Uzmanı Dr. Minel Özen, DAÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nahide Gökçora, Medikal Tedavi Onkoloji Uzmanı Dr. Ömer Diker, Kanser Hastalarına Yardım Derneği Başkanı Raziye Kocaismail ve Kanser Tarama Birimi Hemşiresi Çiğdem Adataş birer konuşma yaptı.
Pilli: İlaca erişimde ciddi sıkıntılar yaşanıyor
Sağlık Bakanlı Ali Pilli konuşmasında, kanserde koruma, tarama, erken tanı ve erken tedavinin hayat kurtardığını vurguladı.
Pandemi dolayısıyla dünyada ve ülkede tedavi ve ilaca erişimde ciddi sıkıntılar yaşandığına dikkat çeken Pilli, özellikle kanser hastalarının tedavilerinin gecikmemesi ve ilaca erişimde sıkıntı yaşamamaları için titizlikle bizzat kendisinin çalıştığını ve yaşanan sorunların da erken zamanda çözülerek hastaların mağdur olmasının engellendiğini kaydetti.
“Kanser, dünyada ve ülkemizde sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alan önemli bir halk sağlığı problemidir. Kanser hastalığının yükü dünya çapında her geçen gün artış göstermektedir.” Diyen Pilli, teknolojinin ve tıbbın ilerlemesiyle elde edilen sonuçların daha etkin kullanılması, halkın bilgilendirilmesi ve farkındalık kazandırılması amacıyla düzenlenen “1- 7 Nisan Kanser Haftası” etkinliklerinin, kanser mücadelesinde oldukça önemli bir yer tuttuğunu vurguladı.
“Kanser halk sağlığı sorunudur”
Kanser, hasta ve hasta yakınlarını etkilediği kadar ülke ekonomisi, iş gücü ve toplum psikolojisini de etkileyen bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyleyen Pilli, kanserin erken teşhis edilmesi halinde tedavisinin de mümkün olduğunu kaydetti.
Kanser sorununun, bütünsel bir mücadele gerektirdiğine dikkat çeken Pilli, bütünsel mücadelenin de kapsamlı bir “Kanser Kontrol Programı” ile mümkün olacağını belirtti.
Böyle bir programla kanser kayıtçılığının hayata geçirilmesi ve halkın farkındalığının artırılmasıyla erken tanı için taramaların gerçekleştirilmesinin önemine dikkat çeken Pilli, yapılacak çalışmalarla tedavi imkanlarının daha da ileriye taşınacağını söyledi.
Pilli, bu programın oluşturulması için Doğu Akdeniz Üniversitesi Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi’nin 2013 yılından bu yana çalışmalar yaparak önemli bir ilerleme kaydedildiğini dile getirerek, programın olmazsa olmazının kanser kayıtçılığının geliştirilmesi için Sağlık Bakanlığı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi arasında 2015 yılında ilk iş birliği protokolü imzalanması olduğunu belirtti.
Protokolün 2020 yılında güncellendiğini ve iş birliğinin halen devam ettiğini dile getiren Pilli, kanser kayıtçılığının, ülkedeki kanser yükünün belirlenmesi, kanserin teşhisi, tedavi ve bakım kalitesinin değerlendirilmesi dolayısıyla kanser kontrolüne yönelik önemli katkılar sağlamakta olduğunu vurguladı.
“Bu projeye ilk günden beri finansal destek veren Türkiye Büyükelçiliği’ne, Doğu Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne danışmanlık yapan Türkiye Cumhuriyeti Kanser Savaş Dairesi Uzmanlarına, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi Başhekimi Figen Gülen İnce’ye, desteği olan tüm hekim ve personellere teşekkürü borç biliriz.” diyen Pilli, bugüne kadar yapılanlarla ilgili tüm istatistiki verilerin uzmanlar tarafından aktarılacağını kaydetti.
Özen: “Yazılıma gereksinim vardır”
Kanser Kayıt Birimi Sorumlusu Patoloji Uzmanı Dr. Minel Özen konuşmasında, kanserle mücadelenin ancak kanser kayıtçılığı ile sağlanan bilgilerle mümkün olduğuna dikkat çekerek, beklenti ve taleplerinin doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmak olduğunu vurguladı.
Özen, doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmanın yolunun da otomasyonun ve dijital devlet kayıtçılığının tüm disiplinleri (bakanlıkları) içerecek şekilde kolay ulaşılabilir olmasından geçtiğini vurguladı.
Kuzey Kıbrıs Kanser Kayıt Merkezi’nin 2016 yılından itibaren nüfus tabanlı kanser kâğıtçılığı yaptığını dile getiren Özen, SB -DAÜ iş birliğinde bir proje olarak başlayan ve o yönde devam eden çalışmaların o yıldan beri düzenle olarak sürdüğünü kaydetti.
Hedeflerinin kanser kayıt sisteminden elde edilecek verilerle Ulusal Kanser Mücadelesi Planı’nı oluşturmak; bu çerçevede ise ülkenin günceline uygun kanserden korunma, erken tanı, tedavi ve tarama modellerinin oluşturulması olduğuna dikkat çeken Özen, Kanser Kayıt Merkezlerinin topladıkları verileri saklayacağı, kalite kontrolünün yapılacağı, kontrol edilebileceği ve analizini yapacakları bir yazılıma gereksinim olduğunu vurguladı.
Ayrıca bu verinin uluslararası standartlara göre kodlanıp doğrulanabilmesi, diğer kanser kayıt merkezlerinin verisiyle karşılaştırılabilir olmasının önemli olduğunu söyleyen Özen, Merkez’de nüfus tabanlı kanser kayıt merkezleri için dizayn edilmiş yapılandırılabilir bir bilgisayar program olan CanReg-5 kullanıldığını kaydetti.
CanReg5 DSÖ’ye bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından sunulan, bu gereksinim ve amaçları sağlamak üzere geliştirilmiş, açık kaynak kodlu (yazılımı geliştirmek isteyenlerin erişebileceği kaynak kodlarının olması) bir yazılım olduğunu dile getiren Özen, programın Türkiye Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi tarafından sağlandığını bildirdi.
CanReg5 programının, toplanan verinin girişinin yapıldığı, kalite ve tutarlılık kontrollerini gerçekleştiren, güvenli şekilde saklanabilmesini sağlayan ve sürekli geliştirilen bir analiz ara yüzü olan bir yazılım olduğunu dile getiren Özen, analizler için yine açık kaynak kodlu bir istatistik yazılımı olan, uluslararası iş birliğiyle geliştirilen R yazılımının kullanılmakta olduğunu söyledi.
Özen, CanReg 5 programının en önemli avantajlarını şöyle sıraladı:
“Kayıt, kontrol, saklama, analiz gereksinimleri için kullanılması gereken birçok yazılımı tek bir yazılımda bir araya getirmesi; Türkçeyi de içeren birçok dilde kullanılabilir olması; Diğer yazılımlarla metin düzeyinde ‘kes-yapıştır’a uyumlu olması; kayıt merkezinin gereksinimleri doğrultusunda veri tabanı oluşturulabilmesini sağlayan ara yüzü (değiştirilebilir veri tabanı); kanserin sınıflandırılması ve sonuçların değerlendirilmesinde uluslararası standartları oluşturan IARC tarafından geliştirilmesi; gelişmiş analiz ara yüzü; ücretsiz olması; yazılımın arkasında sürekli geliştirmeyi sağlayan bir IARC yazılım ekibi olması; yazılımla ilgili IARC eğitici ekibinin bulunması (Izmir HUB).”
KKTC’deki özel ve kamudaki tüm sağlık merkezleri, laboratuvar ve hastaneler ile kanser dernekleri ve Vakıflardan ayrıca Türkiye Kanser Savaş Dairesi’nde bulunan KKTC’ye ait veriler de dahil olmak, üzere toplanmış tüm kanser verilerinin Can-Reg 5 programına girilmekte olduğunu söyleyen Özen, kayıt merkezi hasta numarası, protokol numarası, ulusal kimlik/ pasaport numarası, adres, telefon numarası, işlem numarası, patoloji kayıt numarası, tanı sırasında yaş, doğum yeri, ikamet durumu, doğum tarihi, tanı tarihi, cinsiyet, tanı yöntemi, Primer yerleşim yeri kodu (Topografi), Morfoloji kodu (Histolojik tip), Morfoloji-Patoloji metni, Lateralite, davranış, ilk tanı yeri, ilk tedavi kürü, Diferansiyasyon, evre, ilk tedavinin başladığı tarih, tanı sırasında özet evre, gönderen hastane -merkez, kansere yönelik cerrahi, ve sorumlu doktor bilgisi verilerinin her hasta için sisteme girildiğini kaydetti.
Kanser ile mücadelede ancak kanser kayıtçılığıyla sağlanan bilgilerle mümkün olunabileceğini vurgulayan Özen, bu nedenle doğru bilgiye en hızlı şekilde ulaşmanın şart olduğunu, bunun yolunun da otomasyonun ve dijital devlet kayıtçılığının tüm disiplinleri (bakanlıkları) içerecek şekilde olması gerektiğini vurguladı.
Gökçora: “UICC ‘Bakım Farkını Kapatın’ sloganı ile ülkelere çağrıda bulundu”
DAÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Nahide Gökçora ise, kanser hastalığı konusunda kapsamlı bir “Kanser Kontrol” programı oluşturmak ve hayata geçirmenin her ülkenin yapması gereken en öncelikli ve en ekonomik iş olduğunu vurguladı.
Gökçora, ailelerin yaşadığı acılar yanında iş gücü kaybı ve yüksek tedavi maliyetleri nedeniyle de devletin ekonomisinde yaşanan büyük kayıpların da böylelikle önlenebileceğini belirtti.
Dünyada kanser hastalığının halen, ölüm nedenleri arasında kalp damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer aldığına dikkat çeken Gökçora, kanser hastalığının ülkeler için önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu ve bu konuda yapılabilecek şeylerin çok olduğunu vurguladı.
Pek çok kanser türünde erken teşhis ve tedavi ile yaşam süresi ve kalitesinin artırılabildiğini dile getiren Gökçora, önlenebilir kanserlerin önlenmesinin de doğru politikalarla mümkün olabileceğini kaydetti.
İki yılı aşkın bir süredir devam eden Covid-19 pandemisi nedeniyle tüm dünyada kanser alanında verilen hizmetlerin de aksadığını dile getiren Gökçora, bu aksamanın önlenebilir kanserlerin önlenmesi, erken teşhis hizmetleri, insanların gerekli tedaviye ulaşması ve palyatif tedavi gibi tüm alanları kapsamakta olduğunu kaydetti.
Uluslararası Kanser Kontrol Birliği’nin (UICC) 2022 yılını Dünya Kanser Günü için “Bakım Farkını Kapatın” sloganıyla ülkelere çağrıda bulunduğunu dile getiren Gökçora, özetle 2022 yılında bu dört alandaki hizmetleri bir an önce yeniden hayata geçirip toplumun tüm bireylerini kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini vurguladı.
“Güvenilir istatistiki verilere sahip olmak en önemli konudur”
Kanserle ilgili yapılacak tüm hizmetlerin kurgulanması ve hayata geçirilmesinde en önemli konunun güvenilir istatistiki verilere sahip olmak olduğuna dikkat çeken Gökçora, Sağlık Bakanlığı ve DAÜ iş birliğinde ve Türkiye Cumhuriyeti elçiliğinin katkıları ile 2013’te başlayan “KKTC Kanser Kayıt Projesi”nin amacına ulaştığını ve KKTC’de dünya standartlarında bir kanser kayıtçılığı kurulduğunu belirtti.
Bu proje kapsamında 2012-2016 yıllarını kapsayan ilk KKTC’deki 5 yıllık kanser istatistiklerinin 2019 yılı Kanser Haftası’nda toplumla paylaşıldığını söyleyen Gökçora, kanser kayıtçılık faaliyetlerinin halen devam ediyor olmakla birlikte, COVID-19 pandemisinden etkilenen birçok alanda olduğu gibi kayıtçılık biriminde de kısmi aksamalar yaşandığını kaydetti.
Ayrıca bakanlık bünyesinde gerekli kadrolar ve yapılanmanın oluşturulamadığını dile getiren Gökçora, kayıtçılığın yürütülmekte olduğu ofisin, pandemi sürecinde temas takip ekibinin kullanımına sunulduğunu kaydetti.
Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin bakanlığa sağladığı tek bir kayıt elemanı ile verilerin büyük bir titizlikle toplandığını, gerekli seerr evrelemelerinin yapılarak Can Reg programına işlendiğini söyleyen Gökçora, “Bunu takiben projede görevli öğretim üyelerimiz ve Sağlık Bakanlığı üyeleri de istatistiki çalışmalarını tamamlamış ve 2017 ve 2018 yıllarına dair kanser istatistikleri 2021 yılının Kasım ayında basın toplantısı ile açıklanmıştır.” şeklinde konuştu.
İstatistiklere bakıldığında, 2017-2018 yıllarında toplam 1697 yeni kanser olgusu tanı aldığını dile getiren Gökçora, bunların 891’inin erkek, 806’sının ise kadınlardan oluştuğunu söyledi.
Malign melanom dışı deri kanserleri hariç tutulduğunda ise toplam olgu sayısının 1415 olarak saptandığını belirten Gökçora, bunların 710’unun erkek, 705’inin ise kadın olduğunu kaydetti.
Erkeklerde prostat, akciğer, kolekteral kanserler, mesanfe ve lenfoma; kadınlarda meme, tiroid, kolekteral tümörler, rahim ve akciğer
2017-2018 yılları içerisinde cinsiyet bazlı kanser olgularındaki dağılımın, erkeklerde en sık görülen ilk beş kanser tipinin sırasıyla prostat, akciğer, kolorektal kanserler, mesane ve lenfoma olarak saptandığını dile getiren Gökçora, kadınlarda en sık görülen ilk beş kanser tipi sırasının ise meme, tiroid, kolorektal tümörler, rahim kanserleri ve akciğer kanseri olduğunu kaydetti.
2017-2018 yılları içerisinde Kuzey Kıbrıs’ta genel (yaşa standardize) kanser insidanslarının erkeklerde 100 bin kişide 213.2, kadınlarda ise 100 bin kişide 170.8 olarak hesaplandığına dikkat çeken Gökçora, bu insidanslar komşu ülke insidansları ile karşılaştırıldığında, Kuzey Kıbrıs genel kanser insidanslarının özellikle Ege ve Doğu Akdeniz bölgesi ile benzer olduğunun görüldüğünü söyledi. (Türkiye insidansları erkeklerde 100 bin kişide 275.6; kadınlarda ise 100 bin kişide 178.4)
Kanser kayıtçılığı anlamında devam eden işler
IARC’ın dünyaya yapmış olduğu veri toplama çağrısı üzerine 2013-2017 KKTC kanser kayıtlarının, derlenerek IARC bölge temsilcisi aracılığı ile teslim edildiğini dile getiren Gökçora, verilerin halen IARC tarafından incelenmekte olup, 2023 yılında yayınlanacak “Cancer in Five Continents” belgesinde yer alması konusunda ümitli olduklarını vurguladı.
2022 yılında Uluslararası Kanser Kayıtçıları Birliği (IACR)’ne Kuzey Kıbrıs Kanser Kayıt Merkezi olarak üyelik başvurusu yaptıklarını da söyleyen Gökçora, bu konuda da yanıt beklediklerini söyledi.
“Bundan sonraki hedeflerimiz”
Gökçora bundan sonraki hedeflerini şöyle sıraladı:
“Kanser Kayıt Merkezi’nin kadrolarının oluşturulması ve ivedilikle kanser kayıt elemanı istihdamı; Uluslararası Kanser Kayıtçıları Birliği’ne (The International Association of Cancer Registries - IACR) yapmış olduğumuz üyelik başvurusunun kabul edilmesi; Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (The International Agency for Research on Cancer - IARC) ile paylaşmış olduğumuz verilerle birlikte, uluslararası kanser istatistikleri içerisinde Kuzey Kıbrıs'ın da yer almasını sağlamak; Ulusal Kanser Danışma Kurulu toplantılarını yapmak ve kanser kayıtçılığı ile beraber yürümesi gereken tarama ve erken tanı çalışmalarını güncellemek ve hızlandırmak.”
Diker: ‘Erken tanı hayat kurtarır’
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi'nin Onkoloji Merkezi'nde görev yapan Onkoloji Uzmanı Dr. Ömer Diker, kanserle mücadelede ‘erken tanı hayat kurtarır’ mottosunun geçerliliğini koruduğunu ve korumaya devam edeceğini vurguladı.
Dr. Diker, Onkoloji Merkezi’nde kanser tedavilerinde yenilikleri sürekli takip ederek ve ülkede bu tedavileri kullanarak dünya standartlarında tedavi sunmakta olduklarını belirtti.
Dr. Diker, gelecekteki temel hedeflerinin; taramanın yayınlaştırılması, tarama birimlerinin, radyasyon onkolojinin, girişimsel radyolojinin bu alanda uzmanlaşmış cerrahların, patalogların, genetik uzmanların, diyetisyen ve psikologların yer aldığı bir Kanser Enstitüsü haline gelerek, insanlara daha bütüncül sağlık hizmeti sunmak olduğunu söyledi.
Kanser Hastalarına Yardım Derneği (KHYD) Başkanı Raziye Kocaismail ise, kanserle mücadelede “taramaların” önemine işaret ederek, Derneğin bu yılki Kanser Haftası temasının kanser tarama programlarının ülkeye kazandırılması olduğunu söyledi.
11 Nisan’da Meclis önüne “siyahlarla” gideceklerini söyleyen Kocaismail, burada ülke nüfusuna göre yapılması gereken taramalar için kitlerin tüm sağlık ocaklarında bulundurulmasını talep edeceklerini söyledi.
Kanser Tarama Birimi Hemşiresi Çiğdem Adataş ise, kanser hastalığının belli bir kısmının önlenebilir olması, yapılacak taramalarla, erken teşhis imkanlarının bulunması ve tedavi olanaklarının yıllar içinde gelişmesi kanserle mücadelede bizi güçlü hale getirmekte olduğunu vurguladı.
2021 yılında Birim tarafından yapılan 1.418 meme kanseri, 1.974 kişiye kalın bağırsak, 1.275 rahim ağzı taraması yapıldığını, bu taramalarda 5 meme kanseri, 129 kalın bağırsak vakasına ve 6 rahim ağzı vakasına rastlandığını açıklayan Adataş, yaklaşık 13 bin üyeye sahip olduklarını, üyelerin düzenli olarak taramaya çağrıldığını ancak taramaların “hedeflenen kitlenin çok altında” kaldığını söyledi. Adataş, tarama ağının oluşturulması, kampanyaların sık sık düzenlenmesi ve taramayı kapsayan sağlıklı bireylerin bu taramalara gelmesini hedeflediklerini de belirtti.
Dr. Diker: “Erken tanı hayat kurtarır mottosu geçerliliğini hala korumakta”
Lefkoşa Devlet Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Ömer Diker, 1-7 Nisan Kanser Haftası nedeniyle yaptığı konuşmada, kanserle mücadelede bazı konulara dikkat çekerek, bu hastalıkla mücadelede ‘erken tanı hayat kurtarır’ mottosunun geçerliliğini koruduğu ve korumaya devam edeceğini söyledi.
Dr. Diker, “Kanserin, hücresel seviyede genetik hasarların birikmesi neticesinde oluşan kontrolsüz hücre çoğalması ile seyreden bir hastalıklar grubunu tanımladığına” işaret ederek, şöyle konuştu:
“Kanser, bir halk sağlığı sorunu teşkil etmektedir. Bu hastalıkla mücadelede ‘erken tanı hayat kurtarır’ mottosu geçerliliğini hala korumaktadır ve her zaman da korumaya devam edecek gibi gözükmektedir. Bu nedenle, halkımızın meme kanseri, rahim ağzı kanseri, bağırsak kanserleri ve bu alanda da son dönemlerin gelişmesi olarak sigara içicisi bireylerde akciğer kanseri taramalarını yaptırmak için sağlık merkezlerine başvurmasını ve taramalarını yaptırmalarını öneririz. Bunun yanında, tütün ürünleri ve alkolden uzak durulması, obeziteden kaçınılması, normal kilo kontrolü, düzenli egzersiz yapılması, sebze ve meyvenin bol tüketilmesi, haftada birden fazla kırmızı etin tüketilmemesi, protein kaynağı olan beyaz etin kullanılması kanserden korunmanın ana hatlarını oluşturmaktadır.”
“Yenilikleri sürekli takip ederek ülkemizde bu tedavileri kullanmakta ve dünya standartlarında tedavi sunmaktayız”
Kanser alanının bilimin “en dinamik” alanını oluşturduğu ve her gün bu alanda ilerlemeler yaşandığına işaret eden Dr. Diker, “Kemoterapi tedavileri yanında günümüzde hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapiler dediğimiz pek çok kanser alanında devrime neden olmuş tedavi modaliteleri mevcuttur. Bizler, yenilikleri sürekli takip ederek ülkemizde bu tedavileri kullanmakta ve dünya standartlarında tedavi sunmaktayız” dedi.
“Kanser ilaçlarında zaman zaman eksiklikler olmakla birlikte devletimiz bununla ilgili azami gayreti gösteriyor”
Kanser ilaçlarında “zaman zaman eksikliklerin” yaşandığını, devletin kanser ilaçlarındaki eksikliğin giderilmesi için “azami gayreti” gösterdiğini ifade eden Dr. Diker, şunları kaydetti:
“Bir küresel krizden geçiyoruz ve ekonomik krizi de düşününce ilaç fiyatları giderek artıyor ve pahalı hale geliyor. Bu sebeple, zaman zaman eksiklikler olmakla birlikte devletimiz bununla ilgili azami gayreti gösteriyor. Kanser ilaçları çok pahalı ilaçlar ve tedaviler de çok pahalı tedaviler. Bu sebeple, erken tanının önemi bu noktada da ortaya çıkıyor. Ne kadar erken tanıyla hasta yakalarsak o kadar bu ilaçlara olan ihtiyacımız o kadar azalmakta ve ülkemiz için gelişecek ekonomik maliyetler de o oranda azalmaktadır.”
“Günlük ortalama 70 hasta poliklinik, 30-40 hasta gündüz tedavisi ve 20-25 hasta yatılı hizmetlerden yararlanıyor”
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Onkoloji Hastanesi’nde, 2 onkoloji uzmanı, 2 iç hastalıkları uzmanı ve hemşire ekibiyle birlikte hizmet verdiklerini belirten Dr. Diker, “Günlük ortalama 70 civarında hastaya poliklinik hizmeti vermekteyiz, 30-40 arası hasta gündüz tedavi hizmetlerinden yararlanmaktadır, 20-25 civarında yatan hastamız olur” dedi.
“Merkezimiz, türkiye ve uluslararası platformlarda, kanser alanında ülkemizi temsil ediyor”
Dr. Diker, “Onkoloji Merkezi’nden, son bir yıl içerisinde, uluslararası alanlarda taranan dergilerde 3 makalemiz yayınlandı. 2 makalemiz halihazırda kabul aldı ve yayın sürecinin tamamlanmasını beklemekte. 1 makalemiz de dergide değerlendirme için beklemektedir. Türkiye ve uluslararası alanda, yine bu Merkez’den, altı ayrı kongrede çalışmalarımızı sözlü sunum olarak ifade ederek bu alanda ülkemizi temsil etmiş bulunmaktayız” diye konuştu.
“Gelecek hedefimiz; kanser enstitüsü haline gelerek, insanlarımıza daha bütüncül sağlık hizmeti sunmak”
Dr. Diker, “Kanserin yönetiminde ülkemizde temel hedeflerimiz; taramanın yayınlaştırılması, tarama birimlerinin, radyasyon onkolojinin, girişimsel radyolojinin bu alanda uzmanlaşmış cerrahların, patalogların, genetik uzmanların, diyetisyen ve psikologların yer aldığı bir Kanser Enstitüsü haline gelmek, insanlarımıza daha bütüncül sağlık hizmeti sunmak” ifadelerinde bulundu.
Kocaismail: “Bu yılki temamız kanser tarama programlarının ülkemizde uygulanmasıdır”
Kanser Hastalarına Yardım Derneği (KHYD) Başkanı Raziye Kocaismail, basın toplantısında yaptığı konuşmada, Derneğin kurulduğu 1993 yılından bugüne kanserle mücadelede “ilerleme” kaydedildiğini ifade ederek, “Bugün, bu masada, Sayın Bakanla, kıymetli onkologlarımız ve bu işin uzmanlığını götüren dekanlarımızla, tarama ekibimizle birlikte, kanseri konuşabiliyoruz. Biz bir yerlere geldik” dedi.
Özellikle kanserle tedavide ilerleme kaydedildiğine işaret eden Kocaismail “Yıllar önce tedavide sıfırlarda olduğumuzu düşünürsek, hastaların yüzde 95’ini kaybediyorduk. Bugün ise ters yüz olmuş bir gerçekle karşı karşıyayız. Yıllar içerisinde ‘erken tanı’ bilincinin yerleşmesiyle, hastaların çoğunluğu hayatta kalabilmekte” dedi.
“11 Nisan’da meclis önüne siyahlarımızla gideceğiz”
Kocaismail, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkede tam teşekkülü bir onkoloji hastanesi olmasından dolayı mutluyuz. Hasta ilaçlarımız var, onkologlarımız var, dâhiliyelerimiz, hematologlarımız var. Dört dörtlüğüz ama bizim de tam üyesi olduğumuz Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü, bize, kanserle mücadelede, önce eğitim ve farkındalık, sonra tarama ve araştırma ve en son olarak da tedavi diyor. Biz, tedaviyi yapıyoruz… Bu nedenle, bu yıl, Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin teması kanser tarama programlarının ülkemize kazandırılmasıdır. Kanser Hastalarına Yardım Derneği Yönetim Kurulu ve Başkanı olarak 11 Nisan’da Meclis önüne siyahlarımızla gideceğiz. Talebimiz; ülke nüfusuna göre yapılması gereken taramalar için kitlerinin tüm sağlık ocaklarında bulundurulmasıdır.”
Kanser Hastaları Derneği olarak bu konuda katkı koymaya hazır olduklarını da ifade eden Kocaismail, rutin kontrollerin ve taramaların kanserin önlenmesinde önemine işaret etti ve ekledi:
“Devlet-hükümet olarak insanımızın rutin kontrollerinin yapılmasını sağlayarak, ‘önlenebilir kanserlerin” önlenebildiği noktada Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin kapısından günde 2-3 vakanın girmesini önlemiş olacağız ve daha sağlıklı bir toplum olacağız.”
Raziye Kocaismail, Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin her zaman kanser hastalarına desteğe ve yardıma hazır olduğunu yineledi.
Adataş: “Tarama sayıları hedeflenen kitlenin çok altındadır”
Kanser Tarama Birimi Hemşiresi Çiğdem Adataş ise, “Günümüzün en ciddi sağlık sorunlarından biri olan kanserde vatandaşların bilinçli olmasının, hastalıkla mücadelede öne çıkan ilk adım olduğunu” söyledi.
Adataş, “Hastalığın belli bir kısmının önlenebilir olması yapılacak taramalar ile, erken teşhis imkanlarının bulunması ve tedavi olanaklarının yıllar içinde gelişmesi kanserle mücadelede bizi güçlü hale getirmektedir” diye konuştu.
Dünyada ve Türkiye’de olduğu gibi kanser taramasının üç alanda yapılmakta olduğuna işaret eden Adataş, “40-69 yaş arası kadınlarda 2 yılda bir meme kanseri taraması, 30-65 yaş arası kadınlarda 2 yılda bir rahim ağzı taraması; 50-75 arası kadın ve erkeklerde kalın bağırsak kanseri taraması yapılmaktadır” dedi.
“2021 yılında en fazla kalın bağırsak kanseri vakasına rastlandı”
Adataş, 2021 yılı içerisinde Kanser Tarama Birimi tarafından yapılan taramalara ilişkin olarak bazı veriler de paylaştı:
“1.418 meme kanseri taraması yapılmış, 5 pozitif vakaya rastlandı. 1.974 kişiye kalın bağırsak taraması yapıldı, 129 pozitif vakaya rastlandı. 1.275 rahim ağzı taraması yapılmış, 6 pozitif vakaya rastlandı. Bu rastlandığımız vakalar ve tarama yaptığımız sayılar hedeflenen kitlenin tabii ki çok altındadır. Bunun sebeplerinden biri de pandeminin gündemde olması ve üyelerimizin bu durumda taramaya gelmek istememesi ve taramalarını da daha çok özel sektörde yaptırmayı tercih etmeleridir. Bunları da bizim takip etmemiz sıkıntılı ve zor oldu çünkü ortak bir tarama ağımız bulunmamaktadır.
Kanser Tarama Birimi’nin hedeflerini, “tarama ağının oluşturulması, kampanyaların sık sık düzenlenmesi ve taramayı kapsayan sağlıklı bireylerin bu taramalara gelmesi” olarak sıralayan Çiğdem Adataş, bugün yaklaşık 13 bin üyeye sahibiz, üyelerimiz düzenli olarak taramaya çağrılmaktadır. Fakat taramalarımız hedeflerimizin altındadır” dedi.