1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. “Büyükelçi” ne kadar büyük
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“Büyükelçi” ne kadar büyük

A+A-

Türkiye Cumhuriyeti’nden Lefkoşa’ya yeni bir Büyükelçi atandı ve bu isim henüz göreve başlamadan gündem oldu.

Bugün Kıbrıs’tan Ayşemden Akın, Türkiye’nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim’in adadaki ticari faaliyetlerini ortaya çıkardı.
Araştırmacı-gazetecilik örneğiyle belgeler yayınlıyor Ayşemden...

Yeni atanan Büyükelçi’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde inşaat işleri, emlak yatırımları, alım-satımlar yaptığı görülüyor.

Öyle anlaşılıyor ki, yeni Büyükelçi, pek çok Türkiyeli bürokrat gibi kuzey Kıbrıs'ta şirketler kurmuş, iş ilişkileri içerisine girmiş, yatırım planları yapmış.

Şimdi yeni görevinde bunlarla ilgili "çıkar çatışması yaşanır mı" sorusu ister istemez belleklerde yer ediyor.

Yeni Büyükelçi’nin Türkiye’de aldırdığı mahkeme kararını, Kıbrıs’ta uygulatmak istemesi ve hakkındaki haberlerle yönelik “erişim engeli” talebi ayrıca bir talihsizlik olarak göze batıyor.

buyukelci.jpg

***
Son dönemlerde gelen, giden Büyükelçilileri düşününüz birer birer...

Hepsi gündem oldu.
Ya demokrasiye müdahaleleri ya da dayatmacı tavırlarıyla konuşuldu.

"Gelen gideni arattı" sözünü doğruladı çoğu…

Büyükelçi’nin böylesine özne olduğu bir başka ülke var mı?
buyukelci-belge-1.jpg

***

Sorunun temeline bakalım.

Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçileri normal bir "Büyükelçi" gibi gelmiyor adaya...
"Diplomatik temsiliyet" ötesinde bir rol, yetki ve görev üstleniyor.

TC Lefkoşa Büyükelçisi kimi zaman bir "vali" gibi davranıyor, kimi zaman "Cumhurbaşkanı"nın ötesine geçiyor. Türkiye'nin diplomatik bir memuru değil, ada yarısının "amiri" postunu giyiyor.

Büyükelçiler, görev yaptıkları ülkenin içişlerine müdahale etmezler; yetkileri, gönderen ülkenin çıkarlarını savunmak ve temsil etmekle sınırlıdır.

Uluslararası anlamda en temel prensip budur.

"TC Lefkoşa Büyükelçisi" için böyle olmuyor.
Bunun sebebi "alt yönetim" kültürü ve pratiğidir.

Kıbrıs'ın kuzeyi Türkiye'nin bir "alt yönetimi" gibi konumlandıkça gelen Büyükelçi'nin ismi Murat ya da Metin olmuş hiç fark etmeyecek gibi görünüyor.

"Böyle olmaz" diyenler de - Kaya Türkmen gibi – birkaç ayda geri alınıyor zaten…
Siyasi atama büyükelçiler çoğaldıkça işler iyice çığırından çıkıyor.

***
Büyükelçinin kendi kişiliği ötesinde çok daha ciddidir meselemiz.
TC Lefkoşa Büyükelçiliği organizasyonu gerçekten de “sömürge valisi” gibi hareket etmektedir.
Lütfen bunu marjinal bir söylem olarak okumayınız.
Her dilde “sömürge valisi”nin tanımını araştırınız, okuyunuz, göreceksiniz ki anlatılanlar, “TC Lefkoşa Büyükelçiliği”nin eylemleriyle tümüyle örtüşecek.

Yurttaşlıktan mülkiyete, eğitimden kültüre, Evkaf'ın arazi dağıtımından parti kurultaylarına, dini örgütlenmelerden yerel yönetimlere genel bir organizasyon olarak TC Lefkoşa Büyükelçiliği'nin el atmadığı alan yoktur.

Büyükelçi Halil İbrahim Akça, emeklilere ve sendikalara kafayı takmıştı örneğin!

Büyükelçi Başçeri, Ulusal Birlik Partili "küs" vekilleri Beyaz Ev'de barıştırma toplantısı yapmış, Büyükelçi Feyzioğlu "kimlerin aday olacağına" karar vermişti.

İngiltere'deki Türkiye Büyükelçisi bunu yapabilir mi?

Ya da Türkiye'deki Fransız Büyükelçisi!

Tarihsel olarak geriye doğru gidersek her TC Lefkoşa Büyükelçisi'nin böylesi marifetlerini görebiliriz.

"KKTC Bakanlar Kurulu"nu belirleyen Büyükelçilerden, ihaleleri yöneten Büyükelçilik kadrolarına kadar onca çarpıklık gözlerimizin önünde yaşanmıştır.

Tabii buna çanak tutan yerli siyasi aparatları da unutmamak gerekir.

***
Hep yazıyorum ama pek aldırış eden de olmuyor.

"Protokol Listesi"nde TC Lefkoşa Büyükelçisi, bakanların ve seçilmiş milletvekillerinin önünde yer alıyor. Yüksek mahkeme başkanı ve ana muhalefet partisi başkanının da önünde!

Büyükelçi'yi geçtim, "Büyükelçilik Müsteşarı" örneğin belediye başkanlarının önünde yer alıyor protokol listesinde...

"Türkiye ile kuzey Kıbrıs ilişkileri diğer ülkelere benzemez" diyeceksiniz.
O zaman Ankara'daki KKTC Büyükelçisi neden Türkiyeli vekillerinin önünde protokole girmiyor?

***
Kıbrıs’ın “normalleşmeye” ihtiyacı var.
Bunun önündeki bir engel de “TC Lefkoşa Büyükelçiliği”nin yüklendiği rol ve üstlendiği misyondur.

“Cumhurbaşkanı” olarak anılan kişi bir köy evinde molehiya ayıklarken, Büyükelçilik üzerinden yönetilen ülkenin ne dünyada yeri olur, ne de kendi içinde saygınlığı…
 


Niyet, bilgi ve etik

niyet-bilgi-etik.jpg

"Niyetim kötü değildi."

Eczacı kadını zorla öpmeye çalışan sapık mahkemede kendini böyle savundu.

Terbiyesiz.

***

Ne gelmişse bu "iyi niyetten" geldi ya başımıza...

"Anladık iyisin, ama neye yarıyor iyiliğin" demişti şair.

Bunlar iyi insanlar da değil üstelik...

***

Çok daha geniş bakalım meseleye...

Elektrikte milyon dolarlık ihale yolsuzlukları belgelendi ve üzerinden neredeyse iki sene geçti.

Müdür'den Sayıştay'a, bakandan işletmeciye kimi sorsanız "iyi insanlar."

Bedelini hep birlikte ve olanca kötülüğü ile ödüyor toplum…

***

Sahte diplomaları basanlar, dağıtanlar, alanlar, yalana ve hileye ortak olanların çoğu da hep "iyi niyetli..."
Kapı ardından istihdam edilenler, bunu kabul edenler de öyle…
“Ne yapsınlar?”
İyilikten kırılıyoruz!

“Elçilik müdahalesi” gündeme getirildiği zaman “gülüp geçerim” diyen kişi için de “niyeti kötü değil” diyorlar.

İyi adam canım!
O nedenle en yakınlarına ayrımcılık yapıyor, kamusal kaynaklarla yandaşlarını istihdam ediyor, itaatten körelen gözleri ve makam hırsıyla yıkılmadık değer bırakmıyor ama yine de kucaklanıyor, seviliyor, destekleniyor.

Rüşvet iddiasıyla yargılanan özel kalemin de kötü niyeti yok sorarsanız…

***
İnsanların niyetlerini ölçmek için henüz icat edilmiş bir makine yoktur.
Ama yeteneklerini, kapasitelerini, ilke ve değerlerini, haysiyet ve etiklerini anlayabiliyoruz.

Kıbrıs'ın kuzeyinde yönetim ve yönetici kalitesinin giderek düşmesi, bilgi ya da deneyimin değil, çok farklı ilişkilerin belirleyici olması; alanında uzmanlaşmış isimlerin dahi "yaranma" ya da "memnun etme" güdüsüyle hareket etmek zorunda kalması yaşadığımız çıkmazın en temel sebeplerinden değil midir?

Çözüm üreten değil mevcut kurulu düzene uyumlaşan, dönüştüren ya da değiştiren değil kendi statüsünü korumaya kilitlenen, eşitsizliğe karşı çıkmayan, şeffaflığı gözetmeyen, yaratıcı olmayan, en önemlisi de adalet aramayan onca “iyi niyetli” insan var (!)
Sonuç “kötülük” üretiyor…

Bu yazı toplam 3104 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar