Buyurun yapın demek, doğru yol değil..!
Olayların karşısında taraf olmak, artık, kaçınılmaz bir duruş haline geldi..
Hem statükoyu koruma eğiliminde,
Hem de değiştirme eğiliminde olamazsınız.
"Özgür" insan ekonomik özgürlüğe sahiptir!..
Basın özgürlüğüne de sahiptir .
Adil bir mahkemeye hakkı da vardır!..
Bazı çevrelerin kaprislerine bağlı, "iki dudak arasında" bir sistemin savunucusu durumda kalmak, özgürlük için siyaset yapmak değildir.
Solculuğun temel dürtüsü nedir?
Toplumsal "ilerlemeyi" teşvik etmektir.
Sivil alanı örgütlü tutmaktır.
Tek etnisiteye dayalı, etnokültürel yapıya karşı çıkmaktır.
Sermayenin insana değil, insanın sermayeye hükmetmesidir.
Barıştır, insan haklarıdır, çevreyi korumaktır, eşitliktir, özgürlüktür...
"Ortacı" tutumlar takınmak bize yakışıyor mu?
Agresif yancı olmak yakışıyor mu?
Hayır!
Bize yakışan, vaat ettiğimiz siyaseti, kendi nefsimiz üzerinde de uygulayabilmektir...
Ama "eskiyle" hesaplaşmadan bu mümkün gibi görünmüyor.
Başa dönersek, Marksist gelenekten gelme değişim denince, biz ne anlıyoruz?
Kadroların yer değiştirmesini mi ?
Atama ve becayiş mi?
Bu şekilde, vesayet biçimi demokrasiye indirgemeyi mi?
Hayır!
Halk rejim mücadelesi veriyorsa,
Biz çözüyormuş gibi yapıp,
"koltuk mücadelesi" veremeyiz...
Böyle "denge yaratma" olmaz.
Vesayeti yıkmak,
Taşıyıcısı durumuna gelmemek lâzım...
Biat kültürü böyle mi kırılır?
Yarın bu rejimi "biz değişeceğiz" diyenlerin karşısına "hayır değişemezsiniz" diye çıkmayı mı vizyon edindik?
Şimdilik bu kadar.
Ama ne kadar "yol" varsa, hepsini yürümekte kararlı olmalıyız...
Bize yakışan, vaat ettiğimiz siyaseti, kendi nefsimiz üzerinde uygulamaktır.
"Buyurun yapın" demek, bana hiç de doğru yol gibi gözükmüyor...