BUZ KESİNCE...
'Hava buz kesti (!)'
Çok soğuk oldu mu böyle anlatılırdı bizim evde, çocukken.
Ve çoklarının, belki bugün utansa da pijama üzerine gri pantolon giymişliği vardı, okula giderken.
Hani pijamayı iyice çorapların içine yedirirdik, özenle...
Üstelik o pijamalar Kıbrıs'ta üretilirdi, pamuklu, sıcacık.
Her ne kadar hareket alanını daraltsa da, iyi gelirdi hepimize...
***
'Havalar buz kesince' ilk bu gelir aklıma, pijamalı derslikler...
Kimse anlatmazdı bir diğerine, yine de anlardık.
Ele verirdi kimilerini, belinden taşan lastikli çizgiler.
***
Sonra bir Sunay Akın şiiri gelir aklıma, çok üşüyünce...
İlk okuduğum günden bugüne hep ezberimde.
"Saçak altına sığınmış göçmen kuşun / kar tanecikleri arasında düşen beyaz tüyünü de
görebilmek / İşte sevmek.
***
Nöbete uyandığım saatler gelir aklıma, askerde.
Nefes verdikçe boğazımdan çıkan buğuya içli bir küfür karışırdı ve nasıl da ağırlaşırdı, bedenimizde kamuflaj, avuç içinde daha bir soğurdu kabze.
***
Soğuk havalarda, Burgenstock zirvesi gelir aklıma, bir de...
İsviçre'nin karlı tepelerinde içimizi hayaller ısıtırdı, bizi doğuran ada 'yurdumuz' olacaktı birlikte...
Ve dünyaya dokunacaktık, Kıbrıs trajedisinin kanattığı ellerimizle.
Olmadı!..
Oysa ne kadar güzeldi karlar çözülürken ve Lüzern Gölü tüm romantizmiyle yüzünü gösterirken bize, zirveden gelen müjde!..
***
Havalar buz kesti mi emekçiler gelir aklıma!..
Biri gazete dağıtıyor şimdi sabahın ayazında, biri çamur yoğuruyor.
Elektrik direği üzerinde 'arıza' için çalışıyor biri...
Ve bir çoban gün doğumuyla tarlaya çıkıyor, hayvanlarının peşinde; bir balıkçı ağlarını topluyor, yüzünü ısıtan nefesiyle.
Bir belediye işçisi yolları süpürüyor, öteki çöpleri topluyor; sabah nöbetinden yeni çıkan bir hemşire beyaz önlüğüne sarılıyor.
***
Havalar buz kesti mi 'sıcacık' bedenler gelir aklıma, illa ki doyamadığım...
Ve annemin tarhana çorbası.
Bir de barış ateşleri...
Niye söndü ki...