Çadır (!)
Evsiz... Çadırda yaşıyor...
Üstelik çadır demeye de bin şahit ister yaşadığı yer, derme çatma...
Hem de 1987’den bu yana...
Nerede mi?
‘Zengin’ Amerika’da...
Küçük bir eyalette...
Saçı sakalına karışmış adam...
Daniel Defoe'nun “yeni yüzyıl Robinson Crusoe”u gibi...
Ve geçtiğimiz hafta, bir benzin istasyonundan 3 dolara ‘kazı kazan’ bileti alıyor...
Kazıyor...
50 bin dolar kazanıyor !..
“Şimdi ne yapacaksınız” diye soruyorlar...
“Dişlerimi yaptıracağım” diyor...
“Biraz da çadırı toparlayacağım...”
Ve “devam edeceğim...”
Nereye?
“Çadırda yaşamaya...”
***
- Nedir yeni belediye başkanından beklentiniz, diye soruyoruz, pekçok Lefkoşalı’ya...
- “Çöpümüz toplansın, yeter” diyor...
Giderek “küçülüyor” beklentilerimiz...
Daha ileri bir yaşam seviyesini, daha fazla demokrasi ve özgürlüğü konuşmuyoruz dahi..
“Evlere kapanınız, sayacağız” diyorlar, kapanıyoruz..
Sayıyorlar..
Sonra bir tam günlük sayımın ardından dahi hazırlanamıyor, seçmen listeleri...
‘Ölüm bildirimleri’ dahi düşmüyor, ortak bir bilgi havuzunun içerisine...
Sonra..
Bir bakıyorsunuz, “ahiretten” seçmen bekliyoruz, gelsin de oy kullansın diye...
Ne sağlık hizmetinde daha fazla beklentimiz var “bir doktor bulalım yeter”in ötesinde ne de eğitimde...
Yol bulalım, yürüyecek, mutluyuz..
Bir de ay başı ‘maaş’...
Daha ne ki!..
***
Onca “rezillikten” sonra Lefkoşa ve kuzeyin tümünde...
UBP “ikinci” alternatif olabiliyor, hâlâ...
Kimse sorgulamıyor artık, “sahi, ne oldu kurultay dönemi yapılan onca delege yakını istihdamı...”
Hatta göreceksiniz, bir gün, biri çıkar bu insanları kapı önüne koyarsa, hep birlikte yüreyeğiz “kıyıma son” sesleriyle...
Bekliyoruz sadece, ‘bize yakın birileri gelsin, biraz da bizim işleri görsün’ diye..
Külliyeyi falan unuttuk gitti...
Hangi birini sayayım ki!..
***
Bir ‘çadır’a kapanmışız adeta, dünyamız o kadar... Ve razıyız, biraz ‘süs püs’le aynı çadırda yaşlanmaya...
Amerikalı, dişlerini değişiyor en azından (!)
Biz kazıdıkça ‘statüko’ çıkıyor ha bire!