Çağdaş Kıbrıs Türk Fotoğrafı & Ceyhan Özyıldız
Çağdaş Kıbrıs Türk Fotoğrafı & Ceyhan Özyıldız
Simge Çerkezoğlu
Hayatını kitapların arasında geçiren, bunun yanında fotoğrafçılığa gönül veren Ceyhan Özyıldız günümüz Kıbrıs Türk Fotoğrafçılığına dair belge niteliğinde bir eseri fotoğraf severlere kazandırdı.
Özyıldız, ‘Çağdaş Kıbrıs Türk Fotoğrafı’ isimli kitabında fotoğrafçılığa dair söyleşi, teknik ve düşünceleri bir araya toplarken on yedi Kıbrıslı Türk fotoğraf sanatçısı ile birebir görüşmeler gerçekleştirdi. Kadir Kaba’dan, Ümit İnatçı’ya, Buket Özatay’dan Kerim Belet’e kadar geçmişten günümüze pek çok sanatçı ve eserini bir araya toplayan kitap, Kıbrıs Türkü’nün fotoğrafçılık sürecine ilişkin arşiv niteliği de taşıyor.
“BASILI ESER AZ”
Kıbrıs Türk fotoğrafçılığına ilişkin bir kitap yazmak nereden aklınıza geldi?
Ülkemizde sanatın her alanında kültürel devamsızlık söz konusu, fotoğrafta da benzer sıkıntılar yaşanıyor. Şu an belki çok fotoğraf çeken var ancak geçmişten bugüne bir devamlılıktan söz etmek zor. Bunun temel nedeni basılı eser sayısının az oluşu ve tecrübelerin birbirine aktarılmayışı. Kitabı yazmaktaki amacım hem eski kuşaklardan hem de şu anki fotoğrafçılarından fikir almak ve bunları okuyuculara aktarmaktı.
Sanırım daha önce başka kitaplar da yayınladınız…
‘Çağdaş Kıbrıs Türk Fotoğrafı’ üçüncü kitabım. İlk kitabım sadece öykülerden oluşuyordu. ‘Yastık Altı GülKurusu’ 2012 yılında yayınlandı. Buradaki öyküleri 2004 ve 2008 yılları arasında kaleme almıştım. Birçoğu dergilerde de yayınlanmıştı ama tümünü bir yerde toplamak istedim. Ardından ‘Sonra A Matu’ geldi. O da 2012 yılının son aylarında yayınlandı. Sanatların birbirini etkilemesi çerçevesinde bu kitabın içinde hem fotoğraf hem öykü hem de anlatılar bulunuyor. Böylece fotoğrafı edebiyatla buluşturmuş oldum bu da tasarım ve içerik olarak çok fazla yapılmayan bir şeydi.
“KLASİKTEN UZAKLAŞTIM”
Kitapta klasik röportajın dışına çıktığınızdan söz ediyorsunuz? Hangi açıdan bu gelenekselliği kırdığınızı düşünüyorsunuz?
Daha çok çözümleme odaklı olarak hazırlandım. Fotoğrafçıların fotoğraflarını ve fotoğrafa dair kimliklerini çözümlemeye çalıştım. Soruları uzun tuttum. Bunun nedeni de sorup bilgi almaktan öte, bilgi sahibi olduğum bu kişilere dair onların sanatlarına ilişkin derinlikli cevaplar almak. Bu sebeple klasikten uzaklaştığımı düşünüyorum.
Kitabın giriş bölümünde seçtiğiniz isimlere dair “başkası da olsa benzer isimleri seçerdi” ifadesi bulunuyor. Yine de sormak istiyorum bu isimleri neye göre belirlediniz?
Kitabın önsözünde de belirttiğim gibi bu isimler seçilirken subjektif davranmaya çalıştım. Fotoğrafın bazı türlerini ve bu türlerde çalışan isimleri önüme aldım. Bu kategorilerde bugün ve geçmişte kimlerin çalıştığına baktım. Çağdaş Kıbrıs Türk fotoğrafçılığının 1980’li yıllarda başladığını göz önünde bulundurdum ve o günden bugüne ülke fotoğrafçılığına ivme kazandırmış, dönüm noktalarında bulunmuş ve yeni soluk getirip yaptığı işlerle ileriye yönelik çalışan insanları ele almaya çalıştım. Aklımda daha başka isimler de vardı ama onlar için biraz daha zamana gerek olduğunu düşündüm. Belki birkaç kişi daha alınabilirdi ama her türde bir kişi seçtiğim için onu da yapmam mümkün olmadı. Ancak bu kitabı yazarken ilk kitap olarak düşündüm. Zaman içinde çıkacak yeni isimler ve tekniklerle bu kitabın devamı da gelecektir.
“KEŞKE ALABİLSEYDİM”
Bu isimleri seçerken diğer yandan birilerine haksızlık ettiğinizi düşündüğünüz oldu mu?
Haksızlık değil de keşke alabilseydim dediğim isimler oldu. Özellikle de şu sıralar çok iyi işler çıkarıyorlar ve fotoğrafçılığı da kendilerine dert ediniyorlar. Mustafa Evirgen, Mutafa Müezzinoğlu, İsmail Gökçe ve Veysi Soyer bunlardan bazıları. Yine de bazı taşların tam olarak yerine oturması için zaman gerekiyor.
Kitabı Türkiye’de bastırmış olmanızın özel bir nedeni var mı?
Açıkçası özel bir sebebi yok ama öykü kitabım Yastık Altı Gülkurusu’nu orada bastırdım çünkü edebiyat ve sanatımızın çok çıkış kapısı olmasına rağmen ana çıkışı Türkiye. Bu sebeple de Türkiye’ye de açılabilmenin bir aracı olarak o kitabımı Türkiye’de bastırmıştım. Bu kitaba gelince Kıbrıs Türk fotoğrafçılığına dair bir kitabın Türkiye’de de ilgi uyandıracağını düşündüm çünkü orada da bu sektörde çalışan çok insan var ve çok gelişti. Bana göre bir sanatla ilgilenen insan o sanata dair tüm kitapları okumalı. Bu başka bir ülkenin sanatı da olsa kaldı ki burada sözü geçen çoğu fotoğrafçı Türkiye’de de tanınan bilinen insanlar. Kadir Kaba, Teyfik İleri, Hikmet Uluçam veya Buket Özatay gibi isimler hep biliniyorlar. Bu isimlerin de Türkiye’ye açılmasına katkıda bulunmak adına orada da satışa sunuldu.
PROJELER
Yeni projeleriniz var mı?
Önceliğim edebiyat, o yüzden önümüzdeki yıllar için nitelikli bir öykü kitabı çalışmam var. Ona başladım ancak acele etmiyorum. İyi bir kitap olsun istiyorum. Bu arada şair ve öykücü Mehmet Kansu’ya bir söz vermiştim bu yıl 55. sanat yılı dolayısı ile onun çalışmalarını kitaplaştırmamız olacak. Kansu’nun eserlerini beş fotoğrafçı fotoğraflarımızla eşleştireceğiz. Sanırım iki ay sonra raflarda yerini alacak ve kendine özgü bir kitap olacak. Kafamda hep projeler var belki kolektif olarak açılacak bir fotoğraf sergisi de yapabiliriz. Bir de sosyal sorumluluk projesi yapmak istiyorum. Bunu mutlaka yapacağım. Sanatçı ve yazarlar toplumun aynası ama toplumun yaralarına da daha çok eğilmeli ve onlarla içli dışlı olmalı diye düşünüyorum.
Sizin nasıl bir fotoğrafçılık anlayışınız var?
İnsan bir fotoğrafa baktığında aslında o fotoğrafta fotoğrafçıya dair çok şey görebilir. Belki çektiğimiz başkalarının hayatı ama benliğimizin derinliğinde bu dünyaya bakışımızdaki izler var. Biz aslında kendi dünyamızın biraz daha farklı hallerini fotoğraflaştırıyoruz. Kendi umutlarımızı veya acılarımızı… Her fotoğrafçı kendi beğendiği şeyleri çeker. Bu nedenle de her fotoğrafçı aslında kendini çeker. Ben geçmişten çok besleniyorum. Odak noktam otantik şeyler özellikle eski Kıbrıs kültürü ve kerpiç evler. Oradaki yaşantılar ve bıraktığı izler.