Çağlayan Mahallesinin Uzak ve Yakın Geçmişi (4)
1950’li yıllarda bahçenin yola bakan kenarına kesme sarı buri taşından güzel bir ev inşa edilmiştir. Bu eve rahmetlik Nenem ve teyzemle ilk gittiğimde, Şakir’in yaşlı birisi olduğuna ve evine gidenlere niyet açıp muska yaptığına tanık olmuştum
Tuncer Bağışkan
6. HACI ŞAKİR BIYIKLI’NIN BAHÇESİ (BIYIKLI’NIN BAHCA)
Bıyıklı aile bireylerinin ifadelerinden, Şehit Albay Karaoğlanoğlu Caddesi üzerinde bulunan bahçenin en erken 1910 yılı civarında İbrahim Bıyıklı tarafından oluşturulduğu bilgileri edinilmektedir. Bir bahçe olarak oluşturulduğu yıllarda Enver’in kahvehanesinin önündeki Çağlayan geçidi açılmadığından, kent içine ulaşımda zorluklar çekildiği anlaşılmaktadır. Bahçe daha sonra Bıyıklı’nın oğlu Hacı Şakir’e geçmiştir. Bu nedenle “Bıyıklı’nın Bahca” adıyla bilindiği gibi, yaygın olarak “Şakir’in Bahca” adıyla da bilinmekteydi. Çok geniş bir alanı kaplamakta olup eski kışlık Taksim sinemasının doğu hududundan başlayıp Halil Zülhayır’ın çalıştırdığı Shell benzin istasyonunun batı sınırına kadar uzanmaktaydı. Bahçede bir beygirin döndürdüğü bir dolap kuyusu, orta yerde büyük bir havuz, kerpiçten yapılmış iki katlı bir ev ve hurma ağaçları vardı. Bahçenin geçmişinin Çağlayan evlerinden daha da eski olduğu tahmin edilmektedir. Mahallelinin sebze ihtiyacını karşılayan bahçede, marul, patlıcan, kabak, böylürce, biber, kereviz, semizotu, pazı, ıspanak gibi sebzeler üretilmekteydi. Sevgül Uludağ’ın annesi rahmetlik Türkan Niyazi Uludağ’ın çocuklarına anlattığına göre, bahçenin civarında oturanlar evlerinin sebze ile yumurta ihtiyaçlarını bahçeden karşılarlarmış. Hafta sonları bahçeye alış-veriş için gidenler, oradaki dolap kuyusunun çarkının bir katır tarafından döndürmesini ilgiyle izlerlermiş. Bahçede üretilen sebzelerin bir kısmı mahalleli tarafından satın alınırken, geriye kalanlar ise katır arabasıyla Belediye Pazarına taşınıp orada satılmaktaydı.
1950’li yıllarda bahçenin yola bakan kenarına kesme sarı buri taşından güzel bir ev inşa edilmiştir. Bu eve rahmetlik Nenem ve teyzemle ilk gittiğimde, Şakir’in yaşlı birisi olduğuna ve evine gidenlere niyet açıp muska yaptığına tanık olmuştum. Bir zamanlar bu evin gerisindeki alanda horoz güreşleri de yapılmaktaydı. Horoz güreşi düzenleyicileri arasında zamanın ünlü horoz güreştiricilerinden Mustafa Cici, Hammal’ın Mustafa, Adem Allahkerim ve Yorgancı Salahi’nin isimleri hafızalarda yer etmiştir. Daha sonraları bu alan Tezel Matbaasının sahibi olan rahmetlik Salahi Tezel’in küçük oğlu tarafından patent yapılan bir alan olarak düzenlenip hizmete açıldığı anımsanmaktadır.
1950’li yıların başlarında bu bahçeye, Londra Pastanesi, Halk Sineması ve Halk Pastanesi inşa edilir. En sonunda bunlar da yıkılarak yerlerine şimdiki apartmanlar yapılır.
7. PASTANELER
- Londra Pastanesi
Şimdiki Anibal Restorant’ın karşısında bulunan eski Londra pastanesi, Şakir’in Bahçesi’ne inşa edilen küçük bir bina ile çevresindeki açık bir alandan oluşmaktaydı. Bina kışlık pastane olarak kullanılırken, doğu bitişiğindeki bahçe ise pastanenin yazlığı olarak kullanılmaktaydı. 1957 – 1974 yılları arasında Gondo Mehmet’in oğlu Bilelyeli Ertoğrul Özdağ tarafından Londra Pastanesi adıyla çalıştırılmıştı. Harika tatlılarıyla ünlü olan Ertoğrul Özdağ bu sanatı Beyaz Rusyalı Pavlo İvanov’dan öğrendikten sonra belli bir süre Kırnılı tatlıcılardan Ahmet Akpınar’ın yanında da çalışmıştı. 1950’li ve 1960 yılların ilk başlarında tıklım tıklım dolan bahçenin sandalye sayısı 300 idi. Daha sonra Oxilary polis emeklisi olan kardeşi Nevzat Özdağ ile İnönü Meydanındaki dükkânlarında ortaklaşa çalıştıklarından bu dükkanı kapatmışlardır.
Londra pastanesinden sonra burası belli bir süre, Bataryacı Cemal ile Demirci Ahmet’in ortaklaşa çalıştırdıkları tokuşan otomobillere ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca belli bir süre Langırt salonu olarak kullanıldığı da anımsanmaktadır.
- Halk Pastanesi
Bıyıklı’nın bahçesinin doğu ucundaki Halk Sineması’nın dibine yapılmış olup Bıyıklı’nın oğlu Şakir tarafından çalıştırılmaktaydı. Yazlık olduğundan sadece bayramlarda ve yaz aylarında çalıştırılmaktaydı. Çocukluk yıllarımda ailemle birlikte hafta sonları ile bayram günlerinde gezintiye çıktığımızda sadece bu bahçeye oturduğumuzu anımsarım. O yıllarda ısmarladığımız tatlıları pastanede yerken, oraya, bir sini içine koyduğu huni şeklindeki kağıtlara sarılı çitlembikleri satmak için gelen sağır-dilsiz Havva abayı, elinde taşıdığı büyük bir dal üzerindeki bananaları koparıp satan arap Esat’ı, hurma dalları ile ipliklere dizili yasemin ve ful satan çocukları ve elmalı şeker satıcılarını anımsarım.
- Resa Budak Pastanesi
Lefkoşa’nın ileri gelen tatlıcılarından Resa Bey’in 1956 yılında ilk açtığı “Resa Budak Pastanesi”, Çağlayan Çocuk Bahçesi’nin güney gerisindeki Mehmet Boyacı’nın apartmanının zemin katında hizmet vermekteydi.) 1964 - 1967 yılları arasındaki bekarlık döneminde ekmek kadayıfı yemek için arkadaşlarla geceleri uğradığımız yerlerin başında gelmekteydi. Pastane 1970 yılında şimdiki İstanbul Caddesi’ndeki 36 numarada bulunan 3 katlı binaya taşınır. Bu pastanede, bazılarını sadece Türkiye’de yeme olanağı bulabildiğimiz, kazandibi, tavukgöğsü, sup ve ekler gibi tatlılar satılmaktaydı. Bu tatlıların özellikli olma nedenini yıllar sonra kendisine sorduğumda, bana, Kıbrıs’a ilk kez 1970 yılında Türkiye’den izinli olarak getirdiği bir tatlıcı tarafından yapıldığını söylemişti. 1956 yılından günümüze aynı adla varlığını sürdürebilen sayılı işyerlerinden biri olarak bilinmektedir.
8. ÇAĞLAYAN MAHALLESİNDEKİ RESTORAN, BAR VE GAZİNOLAR
8.1 Işıklar Gazinosu
Daha önce de aktardığımız gibi mahalleye Işıklar adının verilmesine neden olan Işıklar gazinosu, 1938 yılından önce Şehit Albay Karaoğlanoğlu caddesindeki 17 numaralı araziye inşa edilen binada hizmete girmişti. Gazino-Bar stilinde hizmet veren bu bina öğretmen Şerife Turgut Işık’ın kayın pederi ile kayınvalidesi olan Şefik Işık ile eşi Şefika hanım tarafından çalıştırılmaktaydı. Binanın önündeki ağaçlı bahçe ise yazlık restoran olarak kullanılmaktaydı. Ancak bu eski bina 1962 yılında yıkılarak yerine şimdiki yeni bina yapılmıştır.
8.2 Çağlayan Bar
Mahalleye adını veren Paşaköylü Hüseyin Çağlayan’ın yaklaşık olarak 1935 yılında Şehit Albay Karaoğlanoğlu Caddesindeki 15 numaraya inşa ettirmeye başladığı “Çağlayan Bar”, 12.Mart.1938 tarihinde mütevazi bir törenle hizmete girer. İşletmenin açılış törenine zamanın Şeri Mahkeme hâkimi Ahmet Burhan Bey, Kitapçı Lütfü Bey ve Lise Müdürü Niyazi bey katılır. Bu bina zamanla büyüyen iş hacmine yanıt vermediğinden zamanla yanına şimdiki binalar da eklenir.
İlk yapılan binanın iki ayrı benzerinden birinin Çağlayan’da, diğerinin ise Köşklüçiftlik’te bulunduğunu belirlemem mümkün olabilmiştir. Çağlayan’daki Yenice Sokak 2 ile Şehit Hüseyin Sokak 1 numarada bulunan konut, şimdiki Çıraklıların babaları Ahmet Çıraklı’nın 1945 yılında inşa ettirdiği konuttur. Şimdilerde Çıraklı’nın eşi Süheyla Çıkarklı’nın ikamet ettiği bu konutun mütahidi Mavridis, usta başı ise 1941 – 1945 yılları arasında faaliyet gösteren Bavlagi/Bavli (büyük bir olasılıkla Aylugalı Bavli) usta olduğu kaydedilmektedir.
Çağlayan Bar’a benzeyen ikinci konut ise Köşklüçiftlik Memduh Asaf Sokak no. 10 numarada bulunmaktadır. Bu konut ise İnsan Hakları Mahkeme hakimi olan Mehmet Zeka bey tarafından inşa edilmişti. 1943 yılında Mağusa’dan Lefkoşa’ya becayiş olan Mehmet Zeka Bey, arkadaşı Ahmet Çırkaklı’nın Çağlayan’da yaptırdığı evi beğendiğinden, ondan izin aldıktan sonra ayni plana göre başlattığı inşaat 1945 yılından hemen sonra tamamlanır. Evin baş ustasının, Evkaf’ın cami inşaatlarına da katılan Aylugalı Bavli usta olduğu bilgileri edinilmektedir. Daha sonra bu ev Hakim Mehmet Zeka beyin ilk kızı Gülten hanımın ikizi Sezen Tarhana verilmiş, 26.9.1978 tarihinde ise Münür Muhtaroğlu ailesi tarafından satın alınmıştır.
Hüseyin Çağlayan’ın Ekim 1990 tarihinde Kıbrıs Gazetesi Muhabiri Ersin Öztürk’e anlattığına göre, Çağlayan Bar’ın önceleri pek fazla müşterisi yokmuş. Ancak iki İngiliz’in burada yedikleri şiş ile şeftali kebaplarını beğendiklerinden lokantanın fotoğraflarını çektikten sonra oradan ayrılmışlar. Bu İngilizlerin yaptıkları yayın etkili olduğundan bir hafta sonra lokanta müşterilerle dolup taşmaya başlamış. Gelenler arasında İngiliz Valisi, İngilizler, Rumlar, zenginler, elçiler, Polisler ve hatta Makarios bile varmış.
1954 – 1963 yılları arasında Türkiye’den gelen sanatçılar da Çağlayan Bar’da sahne almaktaydı. Bunlar arasında Nusret Ersöz, Müzeyyen Senar, Suat Gün, Safiye Ayla ve Dursun Salkım vardı. Hafta sonu olan Cumartesi günleri, İspanyol ile Alman Revülerine bağlı kızlar da, çok orkestralı müzik grupları eşliğinde çeşitli proğramlar yaparlardı. Hint Fakiri gösterisinin çok tutunduğu halen anımsanmaktadır.
Böylece 1954 yılı ile sonrasında burası üst tabakaya hizmet veren bir Bar (gazino) konumuna gelmiş olur. Ayni yerde birlikte çalışan memurlar ile polisler de Çağlayan’ın müdavimleri arasındaydı. 1955 yılının Şubat ile Nisan aylarına ait Çağlayan Barın iki ayrı makbuzunda, bir kişilik yemeğin 1 Lira 13 şilin ile 1 lira 19 şilin arasında değiştiği görülmektedir. Yiyecek ile içeceklerin birim fiatları ise; Visky 5 şilin, yoğurt 2 şilin, salata 3 şilin ve kebap ise 1 lira 5 şilin idi.
Bu arada bir ilki gerçekleştiren Hüseyin Çağlayan, “Kadınlar için öğlenden sonra Eğlence matinesi” düzenlemeye de başlar. Tahminlerin üzerinde ilgi gördüğünden uzun yıllar devam ettiği halen anımsanmaktadır.
Her gece Barda yapılan patatesli fırın kebabı, şeftali ve bumbar menüleri ünlü olduğundan Rumlar ile İngilizler bile bunları yemek için sipariş verirlermiş. Yapılan patatesli fırın kebabının lezzetli olması ise, sininin fırına konmasından önce ağzının ‘banna’ ile ‘terp’ adlarıyla bilinen hayvanların karın yağıyla örtülmesiydi.
Kıbrıs geneli ile dünyaca bilinen bu bar 21.Aralık.1963 olaylarından sonra yedi yıl boyunca kapalı kalır. Bu arada binanın bodrum katı Kırık Kale silah atölyesinde yeni imal edilen silahların denenmesinde bir atış poligonu olarak kullanılır. Hatta atışların sürekli yapılması nedeniyle Hüseyin Çağlayan’ın işitme bozukluğu yaşadığı, bu nedenle Malul Gazi sayıldığı da anlatılmaktadır.
Çağlayan Bar yedi yıl boyunca kapalı kaldıktan sonra nihayet 1970 yılında yeniden hizmete girer. Artık orası sadece lokanta ve eğlence yeri değil, düğün salonu olarak da kullanılmaya başlanır. O yıllarda yemekli düğün törenlerinde ideal bir yer olduğundan bizim evlenme törenimiz de 26 Eylül, 1971 tarihinde barın kapalı düğün salonunda gerçekleşmişti. Nihayet Hüseyin Çağlayan’ın emekliye ayrılmaya karar vermesi üzerine 1986 yılında kapatılır. Değişik zamanlarda restoran amacıyla kullanılması denenmiş olmasına karşın, müşteri azlığı nedeniyle kısa bir süre sonra yeniden kapandığı anımsanmaktadır.
Çağlayan Bar’ın geçmişini düğünler ile sazlı sözlü görkemli eğlenceler taçlandırırken, 22 Ocak, 1967 tarihinde burada tahrik sonucu gerçekleşen bir olayda Fikret Kürşat ile Nevzat Uzunoğlu’nun kurşunlanmalarının, Alpay Mustafa’nın ise tutulduğu polis hücresinde yargısız infaz edilmesinin, Bar’ın tarihi geçmişine kara bir leke olarak kazınarak işlendiğini de anımsamadan edemiyoruz.
8.3 Dönerci Paraşut
Yaygın olarak Paraşut lakabıyla bilinen Kadri Ahmet Paraşut’un dönercilik yaptığı ilk dükkân, Çağlayan Şehit Albay Karaoğlanoğlu Caddesi’ndeki 21 numaralı eve bitişik durumdaydı. Halen varlığını sürdüren bu küçük dükkân daha sonraları Işıl Reklam tarafından kiralanmıştı. Paraşut, Çağlayan’daki bu dükkândan ayrıldıktan sonra Halkın Sesi Gazetesi’nin karşısındaki Guşo’nun Kahvehanesinin yanında kiraladığı dükkâna taşınmıştı. Orada kendisine eşi Akile hanım ve oğlu Özgül yardım etmekteydi. İlerleyen yıllarda restoranını şimdilerde Eğitim Bakanlığı’nın karşı köşesinde bulunan Hacı Ali Apartmanı’nın olduğu yerdeki kesme sarı taştan yapılmış binaya taşır.
DEVAMI HAFTAYA