ÇALKANTILAR
Son günlerde Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, Kıbrıslı Türklerin Eğitim tarihlerinde görülmedik ve yasalara da uymayan bir biçimde, hem de bir plansızlık ve programsızlık örneği sergileyerek akademik yılın ilk döneminin ortasında, tüm to
Son günlerde Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, Kıbrıslı Türklerin Eğitim tarihlerinde görülmedik ve yasalara da uymayan bir biçimde, hem de bir plansızlık ve programsızlık örneği sergileyerek akademik yılın ilk döneminin ortasında, tüm toplumda büyük tartışma ve toplumun önemli bir bölümünde endişe yaratan Haspolat Meslek Lisesi bünyesinde-nasıl bir teknik eğitim olduğu sorgulanan-“İmam Hatip Bölümü açılması kararı alınmış ve okulda süren grevlere, eğitim camiasından yükselen bilimsel farklı görüşlere ve sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin eleştirilerine rağmen bu bölüme öğrenci kayıtlarına başlanmıştır.
Haspolat Meslek Lisesi bünyesinde İlahiyat Bölümü açılması kararına karşı yapılan eleştirilerde dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ki, hemen hemen hiçbir kimse veya kurum ülkenin insanlarının dini inanışlarına karşı bir negatif tutumu ya da özellikle belli bir inanışa bağlı insanların inanışlarını yerine getirmesi için ihtiyaç duyulduğu söylenen din görevlisi yetiştirilmesine karşı olan bir görüşleri bulunmamaktadır.
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından İlahiyat Bölümü açılması ile ilgili olarak alınan kararında, gerek planlama-programlama, gerek yasa ve tüzüklere uyma, gerekse de sosyolojik boyutları ile düşünüldüğünde sıkıntılar olduğu görülmekte; toplumun çeşitli kesimlerinden getirilen yapıcı eleştiri ve öneriler dikkate alınmamakta; özellikle de toplumsal tedirginlik yaşanması dahi göz önünde bulundurulmayarak, sanki de eleştiri yapıp farklı öneriler geliştirenlerin ötekileştirilerek din karşıtı ya da din eğitimi alınmasına karşıymışlar algısı yaratılarak, toplumsal yapı içerisinde olmaması gereken yeni bir kutuplaşma alanı daha yaratılmak istenmektedir.
Ülkemizde yüzyıllardır çeşitli meslek dallarında olduğu gibi din görevlisi yetiştirilmesi konusunda da her türlü olanaksızlığa rağmen çözüm yolları üreten Kıbrıs Türk Halkı tarihin hiçbir döneminde mesleksiz ve zanaatkarsız kalmamış ancak özellikle 1974 sonrası oluşan yeni durumda bilhassa TC destek ve önerileri ile gelişmesini ve ekonomik yapılanmasını sürdürmeye çalışmış, çeşitli alanlarda Türkiye’den denetimli ya da denetimsiz bir biçimde gelen farklı meslek gruplarından kişilerin toplum yapısı içerisinde artmaya başlaması, eğitim sisteminin toplumun yapısına ve ihtiyaçlarına dönük insan yetiştirmemesi ve üretime dönük planlanmaması nedeniyle birçok alanda olduğu gibi din görevlileri bağlamında da TC’den gelen görevlilere bağımlı bir duruma getirilmiştir.
Yıllardır yazıp çiziyor ve eğitim sisteminin ülkenin genel ihtiyaçları düşünülerek üretime dönük yeniden yapılandırılması, ezberci bir eğitim paradigması olan davranışcı eğitim sisteminden eleştirel ve yaratıcı bir eğitim sistemi olan yapılandırmacı eğitim paradigmasına geçilmesi gerektiği, bireysel-toplumsal ve evrensel ihtiyaçlara göre insan yetiştirilmesinin önemi ve özellikle ülkenin toplumsal-ekonomik ve demografik yapısı göz önünde bulundurularak toplumun reel anlamda ihtiyacı olan insanın yetiştirilmesine dönük planlı-programlı ve vizyonlu bir stratejinin ele alınması gerektiğini ısrarla ve yılmadan vurgulamaktayız.
Ancak görülüyor ki Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı mensubu bulunduğu hükümetin tam da eş uygulamalı politikaları ile sırf ekonomiyi denkleştirebilmek adına insan olgusunu hiç dikkate almadan ve 3-5 kuruş daha kredi alabilmek uğruna kendi kendini yönetme erkini başkalarının gailelerine göre düzenlemekten çekinmemekte ve hicap duymayacak kadar kendilerini kaybetmektedirler. Bu son uygulama, uygulama yöntemi, toplumu dikkate almama, sonuçlarını kestirememe ve yasa ve tüzükleri hiçe saymayı bir kez daha gözlerimizin içerisine sokmuştur. Artık eğri oturup doğru konuşma zamanı gelmedi mi toplum olarak? Artık geleceğimizin nasıl şekilleneceğinden endişe duymanın neredeyse son demlerinde değil miyiz sizce? Daha ne olmasını bekliyoruz ayağa kalkmak için?