Cami morglarında bekleyen cenazeler
Zamanlamanın böylesi de her zaman denk gelmez doğrusu!
Tam biz bir Şeftali Kebabı meselesi üzerinden, kendi kendimizi tatminin doruğuna varmak üzereyken, şimdi nereden çıktı bu askerin ayağına gitme işi?
Olacak şey değil!
Bari bıraksaydınız da bir süre kültürümüzün, kimliğimizin ‘namusunu’ kurtardığımızı sanmaya devam edip, keyfini çıkarsaydık bu ‘başarının’!
Olmadı, olamadı…
Kısmet artık başka bahara.
Geçer elbet yine benzeri fırsatlar ele.
Enseyi karartmaya lüzum yok.
***
Merak ettim, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki devlet protokolü listesine baktım. Tümgeneraller protokolde 53’üncü sırada.
Bizde ise protokolün tepesinin, ayağına gittiği makam.
Yadırgıyoruz ya her seferinde, tuhaf olan o aslında.
Yoksa bir Başbakan’ın, bir Tümgeneral’in makamına çağrılması falan değil.
Başka bir ülkede, evet bu tuhaf karşılanabilir, hoş başka ülkede böyle bir şey zaten olmaz da, bizim ülkemizin gerçeği, zaten hep bu değil midir?
Bunun tersi olsa, Tümgeneral Başbakan’ın ayağına gitse, esas o zaman ‘mış gibi’ yapılmış olmayacak mı?
En azından böylesi daha dürüstçe.
Herkes yerini biliyor, protokol oyunlarına girişmiyor.
Ha beğenmiyor muyuz bu tabloyu?
O ilacın reçetesi belli.
***
Sevgili Nafiya Horozoğlu’nun, dün sabah sosyal medyadan, İngiltere’den Kıbrıs’a gönderilmek üzere cami morglarında haftalardır bekletilen 17 Kıbrıslı Türk’ün cenazesiyle ilgili yaptığı paylaşımın bir bölümünü aktarmak istiyorum sizlere.
Bakın ne diyor Nafiya;
“İngiltere’de koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden 91 Kıbrıslı Türk’ten 9’unun cenazesi ile doğal nedenlerden ölen 8 kişinin cenazesi morglarda KKTC'ye gönderilmeyi bekliyor. Vasiyetleri ülkelerine defnedilmek olan Kıbrıslı Türkler’in cenazeleri günlük kira bedeli karşılığında haftalardır cami morglarında bekletiliyor (…) Buradaki vatandaşlarımızın son isteği Kıbrıs’ta toprağa verilmek, Kıbrıs’ta toprak olmak. Bize uçuşlar yok denildi, hatta şimdilik İngiltere'ye gömün daha sonra KKTC'ye getirilir bile denildi. Türkiye'den her hafta İngiltere'ye kargo uçakları geliyor. Cenazeler İngiltere'den İstanbul'a, sonra Mersin'e ve oradan da KKTC'ye ulaştıralabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Mersin Gümrük Müdürlüğü yardımcı olmak için hazır (…) Türkiye kökenlilerin cenazeleri ülkelerine giderken, Kıbrıslı Türkler’in cenazeleri gidemiyor. İngiltere’de ölen Kıbrıslı Türkler’in 'beni ülkeme gömün' vasiyeti yerine getirilmeli!”
***
Başbakan Tatar’ın önceki gün Tümgeneral Öztürk ile yaptığı görüşmenin ardından söylediklerine bakılırsa, Türkiye’den Kıbrıs’a asker sevkiyatı, basına yansıyan bu son parti nakille sınırlı değil. Belli ki sevkiyat zaten hiç durmamış, K.T. Barış Kuvvetleri Komutanlığı, belli aralıklarla asker gönderip asker getirmeye devam etmiş. Eğer açıklanan sayı doğruysa, sadece bu son seferde gelen asker sayısı, 5 yüz küsur. 10 Mart’tan bu yana daha kim bilir ne kadar giriş oldu ülkeye.
Bir yandan salgının önüne geçmek için ülkeye girişleri tamamen kapattığınızı söyleyip (ki doğru olan budur), sanki savaş tehdidiyle burun burunaymışız gibi binlerce askeri sessiz sedasız içeri sokacaksınız, üstelik bu kez, (sadece bu kez mi, o da şüphe kaldıran bir bilgi), ‘istisnai’ durum iddiasıyla 28 kişilik bir asker ailesi kafilesini de içeri alacaksınız, ama diğer taraftan, 17 cenazeyi, haftalarca, ilaçlı tabutlarda cami morglarında bekleteceksiniz!
Binlerce askere karantina koşulu sağlayabiliyorsunuz, ama 17 vatandaşınızın cenazesini toprağa vermek, ailelerinin acısını bir nebze de olsa hafifletmek, sizin boyunuzu aşıyor!
Gücünüz/gücümüz, ancak bir Şeftali Kebabı tarifine çemkirmeye yetiyor!