Can Dündar ve gazetecinin ‘Devlet Sirri’yla imtihanı
• Gazeteciliğin esas misyonu; kamu yararıyla ilgisi olmayan devlet sırlarını ortaya çıkarmak, devlet olanaklarını kişisel, partisel, zümresel çıkarlar için kullananları deşifre etmektir
• Devlet sırları gerçekte, bize benimsetilmek istenenden çok daha azdır
• Can Dündar’ın MİT TIR’larındaki silahları deşifre etmesi, yasal olup olmamaktan öteye ‘hukuki’dir ve ‘meşru’dur
Türkiye seçimini yaptı, HDP barajı aştı, AKP tek başına iktidar olamadı.Türkiye’deki seçim dönemi basına yönelik baskılarla da atbaşa gitti ve gazeteci Can Dündar’a dava açılması baskıları sembolleştirdi.
Geçen hafta bir öğrencim Can Dündar’ı kastederek, “hocam, bir gazetecinin devlet sırrını açıklaması suç değil mi?” diye bir soru yöneltti.
Devlet sırrı ne kadar sır?
Soru, gazeteciliğin en zor meselelerinden birini karşımıza çıkarıyor. “Sır” ve özellikle de “devlet sırrı” karşısında nasıl bir tavır takınılacağı, gazeteciler ve basının en önemli tartışmalarından birisidir?
En baştan alırsak, saklanması gereken “sır” sadece devletle ilgili bir kavram değildir, kişilerin ve kurumların da açıklanmaması gereken sırları vardır, ancak özellikle kişisel sırları, yani özel hayatın gizliliğini, devlet sırrıyla karıştırmamak gerekir.
Açıklanması durumunda kişilik haklarına saldırı ortaya çıkarabilecek sırlar, kimse gibi gazeteciler tarafından da açıklanamaz. Tüzel kişiler, yani kurumlar da açıklanması durumunda kurumun zarar görebileceği sırlara sahip olabilir. Eğer bir kamu yararı yoksa bu sırlar açıklanamaz.
Devletin bilgisini kamudan saklamak
Gelelim ‘devlet sırrı’na; Basın özgürlüğünün zaman zaman karşısına çıkarılan bu gerekçe, gerçekten kamusal bir hayatiyeti mi ifade ediyor? Yoksa ‘devletin manevi şahsiyeti’, ‘ülkenin bölünmez bütünlüğü’ gibi ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayan, muğlak ve tanımlanmması zor kavramlardan birisi mi?
Kamu yararına çalışan bir mekanizma olan devletin kamudan saklayacağı ne gibi sırları olabilir ki? Gerçekten de olmamalı ve bu yüzden yurtaşın devlete ait bilgilere ulaşabilmesini güvenceye alan ‘bilgi edinme hakkı’, Avrupa Birliği ve bir çok ülkede yasal güvenceye alınmıştır.
Sırlar güvenlikle ilgili
Ancak devlete ait bazı bilgilerin açıklanmasının, kamuya zarar verebileceği gerekçesiyle ‘sır’ olarak korunması da bütün dünyada Kabul gören bir gerekçedir. KKTC’de de yürürlükte olan Bilgi Edinme Hakkı Yasası’nın ‘Devlet Sırlarına İlişkin Bilgi veya Belgeler’ başlıklı 16. Maddesi şöyledir:
“Açıklanması halinde Devletin güvenliğine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek olan veya ilgili mevzuatta Devlet sırrı olarak tanımlanan gizli bilgi veya belgeler bu Yasa kapsamı dışındadır.”
Türkiye’de geçerli olan yasada da ‘devlet sırrı’yla ilgili ayni ifade var.
İyi de bir bilginin devlet sırrı olup olmadığına kim karar verecek? Esas mesele bu. Pratik de göstermiştir ki, devleti yönetenler, ‘devlet sırrı’nın arkasına sığınarak büyük suçlar işliyorlar, büyük çıkarlar elde ediyorlar, sayısız cinayetler işliyorlar.
Gazeteciliğin esas misyonu
İşte gazeteciliğin esas misyonu bu noktada ortaya çıkıyor; kamu yararıyla ilgisi olmayan devlet sırlarını ortaya çıkarmak; devlet olanaklarını kişisel, partisel, zümresel çıkarlar için kullananları deşifre etmek.
Bu gibi gelişmeler gazeteciliğin olayları ve söylenenleri aktarmaktan ibaret olmadığını bize hatırlatması açısından da yararlıdır. Bilmemiz gerekir ki devlet sırları, bize benimsetilmek istenenden çok daha azdır ve gazetecilerin ortaya çıkarmasını bekleyen çok fazla gizlenmiş bilgi bulunuyor.
İnsanlık düşmanlarına giden silahlar
Can Dündar’ın açıklamakla suçlandığı devlet sırrına bakalım: MİT TIR’ları ile Suriye’deki muhalif gruplara gönderilen silahlar. Aslında sır olmaktan çoktan çıkmış bir bilgi. Mevcut Türkiye hükümeti’nin Suriye’de IŞİD ve benzeri çetelerini desteklediği, silah yardımı yaptığı bütün dünya tarafından biliniyor. Eksik olan sadece hükümetin bunu resmen kabul etmemiş olması.
Bir hükümet, halkın vergileriyle, kendi halkının onayı olmadan, geniş bir konsensus sağlanmadan, üstelik halkın önemli bir bölümüne ciddi acılar yaşatan ve ülkeyi karanlık bir geleceğe götüren bir eylemi ‘devlet sırrı’ adına gerçekleştirebilir mi?
İşte bu nedenle Can Dündar’ın TIR’lardaki silahları deşifre etmesi, yasal olup olmamaktan öteye ‘hukuki’dir ve ‘meşru’dur.
Yakın geçmişten birkaç devlet sırrı örneği daha verelim.
Nükleer santral devlet sırrıymış?
Kıbrıs’ı da çok yakından ilgilendiren Mersin’deki Akkuyu Nükleer Santral’i ile ilgili olarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) 2014'ün Şubat ayında Türkiye Enerji Bakanlığı'na teslim ettiği ancak AKP hükümeti tarafından ‘devlet güvenliği' gerekçesiyle gizlenen bir rapor olduğunu biliyor muydunuz?
Burda ne gibi bir devlet sırrı olabilir ki? Raporda olsa olsa nükleer santral inşaatının güvenli olmadığı ile ilgili bilgiler yer alabilir ki bunun kamu adına saklanması düşünülemez. Açıkça görülüyor ki siyasi bir zümre ile bazı şirketlerin çıkarları, ‘devlet sırrı’ gerekçesiyle korunmaya çalışılıyor.
Dink öldürüldü devlet sırrı korunuyor
Bir başka örnek de Hrant Dink cinayeti ile ilgili: Dink davasının görüldüğü mahkemenin talep ettiği bazı bilgiler, ‘devlet sırrı’ içerdiği gerekçesi ile MİT tarafından gönderilmedi. Hrant Dink ve daha nice insan, devlet içinde oluşan çetelerce öldürülüyor ve bu çetelerin tam olarak ortaya çıkarılmasını sağlayacak bilgiler ‘devlet sırrı’ olarak saklanıyor.
Hangisinde kamu yararı var? Dink ve benzeri cinayetlerin devam etmesi mi, yoksa kesin olarak engellenmesi mi?