1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Çanlar Kimin İçin Çalıyor”
“Çanlar Kimin İçin Çalıyor”

“Çanlar Kimin İçin Çalıyor”

"Çirkinlik üreten, yıkıcı antagonizme dayalı siyasetlere, karı insanın, doğanın ve kültürün üstünde tutan anlayışlara karşı geliştireceğimiz tepkilerimizi küreselleştirmek zorundayız."

A+A-

Çeviren: Niyazi Kızılyürek

 

Hiç Kimse Bir Ada Değildir

“Hiç kimse bir ada değildir.
Ne de bütünüyle kendisi,
Her insan kıtanın bir parçasıdır,
Gövdenin bir bölümü;
Bir toprak parçası deniz tarafından alıp götürülse, Avrupa azalır.
Tıpkı haritadaki burun gibi,
Tıpkı senin veya bir arkadaşının sahip olduğu mülk gibi;
Bir insanın ölümü beni azaltır,

Çünkü ben insanlığın içindeyim,
Öyleyse asla haber gönderip sorma

Çanlar kimin için çalıyor diye; Onlar senin için çalıyor.”

Ernest Hemingway’in İspanyol iç savaşını ve faşizme karşı mücadeleyi konu alan “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” adlı ünlü eserinin önsözünde yer verdiği John Donne’un (1572-1631) yukarıdaki şiiri, hümanizm ve enternasyonalizm gibi insanlığın büyük ideallerini anlatıyor. Korona virüsüne karşı verdiğimiz mücadelede bu ideallere hayatın bütün alanlarında bu ihtiyacımız var. Ekonomik, toplumsal, siyasal, eğitim, atletizm, kültürel, dinsel vs. bütün faaliyetlerimizde bu büyük değerlere sarılmalıyız.

Karşılıklı anlayış, diğerkamlık, dostluk, dayanışma, fedakarlık ve işbirliği hümanizmin ve enternasyonalizmin ayrılmaz parçalarıdır. Bu değerleri benimseyerek egomuzdan ve kişisel çıkarlarımızdan uzaklaşacak erdemi ve cesareti kendimizde bulabiliriz. Sevgiyi ve cömertliği ön plana çıkarabiliriz. İhtiyaçlı olan devletlere, halklara, nüfus gruplarına, hastalara veya olanakları sınırlı olan komşularımıza elimizi uzatabiliriz.  

Bu kültürler ötesi ölüm ortamında, John Donne’un Hemigway’e ilham veren, “bir insanın ölümü beni azaltır, çünkü ben insanlığın içindeyim” mısralarını bir an olsun içimizde hissedersek, devletlerin “senin ölümün benim yaşamımdır” saplantıları, hesaplı ve antagonist tavırlarına rağmen umutlu olabiliriz.

Çin ve ABD birbirleriyle rekabet ediyor. Avrupa Birliği, yakın geçmişte ekonomik krizde yaptığı gibi, dayanışmadan uzak, ekonomik ve mali kaygılarla davranıyor. Üye ülkeler kendi yoluna gidiyor ve Avrupa Birliği’nin dağılmasını isteyenlerin eli güçleniyor.

Fakat devletlerin tavırlarından farklı olarak yerelde, Avrupa’da ve bütün dünyada pek çok insanın duyarlılık ve diğerkamlık sergilediğini, yardım etmek istediğini görüyoruz. Renkli bir gök kuşağı gibi hümanizmin ve dayanışmanın yükseldiğini idrak ediyoruz ve insanlığın bütününü kapsayan etik değerlerinin güçlendiğine tanıklık ediyoruz.   

İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü koşullarda, birbiriyle bağlantılı olan üç ayrı mücadele alanı söz konudur. Birinci alanda, mücadelenin en ön saflarında yer alanlar vardır. İnsanların yaşamlarını kurtarmak için uğraşan, korona virüsünün yayılmasını engellemeye çalışan ve kahramanca mücadele eden bu insanların başında, doktorlar, hastabakıcılar, araştırmacılar ve bilim insanları geliyor. Devletlerle halklar umutlarını, hayatlarını tehlikeye atan bu insanlara bağlamış durumdadır.

İkinci mücadele alanında hükümetler yer alıyor. Alacakları kararlara bağlı olarak ya durumun iyileşmesine katkı yapacaklar ya da her şeyin daha kötüye gitmesine yol açacaklardır. Hükümetlerin yapması gereken, sağlık sektörünü güçlendirmek, gerekli malzeme ve donanımları sağlamak ve virüse karşı yurttaşları koruyan cesur önlemleri hayata geçirmektir. Bu mücadelede, korkak davranmaya, kararsızlığa yer yoktur. Ne de mali zorluklardan söz edilebilir. Siyasetçilerin yüzeysel tutum ve davranışlarına, partiler arası kavgalara ise hiç yer yoktur. Rasyonel olmaya ve toplumsal duyarlılığı ön plana çıkarmaya ihtiyaç vardır. Devletlerin ve siyaset erbabının inandırıcılığı bunlara bağlıdır.  

Üçüncü bir mücadele alanı daha vardır ki, kanımca günümüz, özellikle de gelecek açısından hepsinden önemlidir. Bu, insanın etik ve estetik olarak yeniden doğmasıdır. Bu büyük mücadelede, toplumlara yön veren entelektüellere, edebiyatçılara, sanatçılara, atletlere, kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor. Eğitim ve öğretim alanında çalışanlara da öyle. Fakat belli alanların uzmanları olarak değil, pedagog olarak, eğitimci olarak... Çocukların ve gençlerin etik ve estetik açıdan eğitilmeleri, toplumsal duyarlılık geliştirmeleri onların elindedir. Ve elbette ailelerin tutumu da çok önemlidir. Çocukların karakterlerinin oluştuğu aile ortamında etik değerlerin ve toplumsal duyarlılığın öne çıkması hayati öneme haizdir.     

Her gün can kaybıyla karşı karşıya kaldığımız, ekonomilerin çöktüğü, kişi başına gelirimizde ciddi  kayıplara uğradığımız bu trajik dönemde, ayakta kalmalıyız. Bunun için her yerde, yerelde, Avrupa’da ve bütün dünyada kişi başına düşen etik değerleri yükseltmeliyiz. Çok güzel ve anlamlı bir mücadele sloganı olan «Evrensel düşünür, Yerelde eylerim» sloganı, küllerinden doğan Anka kuşu gibi, yeniden hayat bulmaktadır.

İnsanların yaşamlarını kurtarmak için birinci ve ikinci mücadele alanlarında yapılanlara ek olarak, üçüncü mücadele alanında da başarılı olmak zorundayız. Bunu, etik ve manevi değerleri, hümanizm ve enternasyonalizm düşüncelerini öne çıkararak yapabiliriz. İnsan topluluklarının kültürel gelişimi konusundaki düşüncelerimizi küreselleştirmeliyiz. Çirkinlik üreten, yıkıcı antagonizme dayalı siyasetlere, karı insanın, doğanın ve kültürün üstünde tutan anlayışlara karşı geliştireceğimiz tepkilerimizi küreselleştirmek zorundayız.

Çanların kimin için çaldığının farkında olan, hepimiz ve ve bütün dünya için çaldığını bilen bütün ülkelerin düşünceli, duyarlı ve sorgulayıcı insanları birleşin!    

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 5468 defa okunmuştur
Etiketler :