ÇARESİZ BİR KADININ ‘ÖBÜR ALEM’LE DANSI (2)
Sonraki günlerde ‘Hoca’nın derdine çare olacağı konusunda kendisini ikna eden başı örtülü arkadaşı, genç kadını Lefkoşa’da evlerde düzenlenen ‘dini sohbetler’e davet ediyor. “Beni çok sevdiler ya!..” diyor.
Başını örtmesi için de ‘telkinler’ geliyor, ama genç kadın bunu kabul etmiyor.
“Neyse, ben 2-3 hafta sonra beynim yıkanmış, belki de büyülenmiş gibi oldum. Eşimin, ailemin uyarılarına ‘Hayır’ dedim, ‘Bana karışmayın. Allah ne derse o olur!..’”
Bu arada ‘hoca’ ile teması devam ediyor. Her gün durum hakkında mesaj atıyor whatsapp’tan… Onlar da ‘hoca’ya bildiriyor durumu… Ve müjde!..
Hoca bir akşam namazı, ‘öbür alem’den kadının ‘tedavi şekli’ni de öğreniyor.
“Tedavi şeklim şöyle: 4 hafta gusül abdestinin ardından tüm vücut bir iğne deliği kalmaksızın zeytin yağıyla yağlanacak!..”
Ama bir sorun var: Genç kadın gusül abdesti almayı bilmiyor.
“Benim arkadaş devreye giriyor: Benim banyomda bana gusül abdesti almayı öğretiyor! Sonra da bir güzel yağlıyor. Allah şifa versin!..”
Böylelikle ‘öbür alem’den gelen ‘tedavi’ fiilen başlamış oluyor.
Ondan sonra alışıyor, gusül abdestini kendisi alıyor. “Yağlamayı da kendi başıma yapamayacağım ya, iyi yürekli hocanın karısı ‘Seni ben yağlarım, gel’ diyor. Gidiyorum. Hem de hiç aksatmadan.
1 hafta geçiyor, gusül ve vücut bitti: Şimdi sadece bacaklar… Bir hafta… Normal abdestle yeterli…”
Her gün gidiyor yağlanmaya… Hocanın ‘iyi yürekli’ karısı, ayaklarını bile yıkıyor. “Allahım” diyor, “Ne kadar da iyi insanlar!..”
2 hafta sonra bu yağlanma bitecek, ama genç kadın 1-2 günlüğüne gittiği tatilde yağlanma işlemini yapmıyor. ‘Hoca’ kızıyor, ceza veriyor hemen: 4 hafta daha uzuyor yağlanma işlemi… Ama ne gam!..
“Hocanın evi her gün gittiğim bir mabet sanki… Oraya gitmek bana inanılmaz huzur veriyor. Ve yaşantım yavaş yavaş çirkin geliyor gözüme…”
Bu arada ‘kefaret’i ödemesi için kolaylık da yapıyor hoca: 5 bin TL’yi taksitlere bölüyorlar. İlk iki taksiti, bin 500’er TL olarak ödüyor. Toplamda 3 bin TL… Ama hala 2 bin TL borcu var.
Tüm bunlar olup bitiyor, ama kadının sağlığında olumlu bir gelişme yok tabii…
“Ben bazı günler mutsuz gidiyorum, bir değişiklik yok diye… ‘Sabır ey kul, sabır’ diyorlar.”
Kullandığı o ‘çok pahalı’ ilaçları da kesmesini istiyorlar. Keserse kan basıncı olacak, ayakları rahatlayacak ve Allah’ın da yardımıyla eskisi gibi yürüyecekmiş. Bunun olması için ilaçlarını içmemesi lazımmış!
Karşı çıkmaya çalışıyor: “Olur mu? MS hastalığı diğerlerine benzemez. Bana bir şey olursa ne olacak, kime ne diyeceğim?”
Kızıyorlar!
“Olmaz! İlaçları bırakmalısın. Yoksa sen bize güvenmiyor musun? Allah’ın şifasına inanmıyor musun? Doktorlar da kim oluyormuş Allahın yanında!..”
Boynunu büküyor. “Doğru” diyor, “Madem bu yola çıktım, onlara güvendim, dediklerini yapmazsam bu yola niye çıktım?”
Korkuyor ama yine de doktorundan habersiz, kesiyor ilaçları… Ve hemen ardından sürekli yorgunluk, uyku hali hissediyor. Soruyor ‘neden’ diye… “Normal” diyor ‘Hoca’, “Vücut yenileniyor. Senin içinde yeni kaslar, organlar oluşuyor.”
MS’in pençesinde ve çaresizlik psikolojisiyle sarıldığının ‘yılan’ olduğunu tam da bu dönemde fark ediyor kadın:
“Gözümü bu yorgunluk, bitkinlik açıyor ve yağlanma işlemine son veriyorum” diyor.
‘Hoca’ ve etrafındakiler ise kadını ‘ailesinden etkilenmek’le suçluyor, ilaç almadan yağlanmaya devam etmesi için manevi baskı uyguluyorlar.
Ama sökmüyor.
“Onlara inancım bitiyor ve Allah’ın iyiliğini reddediyorum” diyor.
Çıktığı yolun sonunun ‘karanlık’ olduğunu anlayıp, bir anda dünyasını değiştiren bu çevreden kopuyor.
“Bu arada 3 bin TL gitti, 2 bin de borcum var ama kurtuldum” diyor.
“Ucuz kurtulmuşsun” diyorum…
Bu ‘ağ’a düşenlerin tümü ucuz kurtulmuyor olabilir.
(BİTTİ)