1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Çarpık Ayaklı Melek”
“Çarpık Ayaklı Melek”

“Çarpık Ayaklı Melek”

“Çarpık Ayaklı Melek”

A+A-


Jerus alem
 

[Mané Garrincha için ...]

En sığ anlamıyla futbol ve hayatın örüntüleri karşı konulmaz şekildeiçiçe geçmiş vaziyette. İplikleri devamlı birbirlerini dokuyorlar. Futbol, her daim üzerinde konuşulması gereken bir olgu. Neredeyse bir kurtulamadığınız zorunluluk. Hatta ara ara kültürel nevroz gelgiti ya da ağır merkezcil çekimini hissettiğimiz bir sarkaç. İşin kötü tarafı,  futbol söylemi o kadar kapsayıcı bir hal almış ki, şu sıralar sanki görünürde tek bir çatlak bile yok hissine kapılıyorum. Yine de bir futbol literatürü hakkında konuşmak çok zor. Çoğunlukla entelektüeller ağız birliği etmişçesine spor dünyasına ve futbolculara karşı karşı iğrenme ve acıma arasında bir temsil geliştirmişler. (Boniface, S. 3 )Bütün bu “kaçınılmazlık” duygusuna rağmen futbolu cahil fanatiklerin “spor gevezeliği” addedenlerin sayısı azımsanamaz. İnsanın doğasında oyuncul bir varlık olduğu gerçeğine itibar eden Umberto Eco’nun bile(1986), futbol ile münasebeti kültürel horgörü ve acıma tonlarına işaret etmiyor değil. (S. 163). Eco açısından futbol, politik konuşma seviyesinin Dantevari cehennemin yedinci katında bir “sahte vicdan” işlevine tekabül eder. (1986: S. 163). Özellikle konuşacak konu ya da yetkinlik yokluğunda. Öyle ki Terry Eagleton’a göre, “futbol, sıradan insanları uzmanlara çevirir (...) sosyologların bunca eziyet çektiği bir sorunu çözer.” Yapısal Marksistler, futbolun depresif politik-ekonomisi veya eleştirel teorinin mirasından, özellikle Frankfurt Okulu’ndansa hiç bahsetmeyeceğim. Bütün tartışmalar süredursun, futbol bir şekilde devam edecek yol buluyor. Bu da onun telos odaklı düz bir yörünge ya da kronolojik çizgi olmamasından, daha doğrusu, prizmatik süreçlerden geçmesinden, çatallanan yollarda dolanmasından kaynaklanıyor gibi. Çünkü futbol dili içerisinde bu unsurlardan çok daha fazlası var. Allan Hutchinson’a başvuracak olursak, pek çok şeyin iç içe geçtiği, türüne ender rastlanan bir karışımdır futbol. Metinsel kurgular olarak anlaşılabilecek futbol maçları, ilk bakışta her ne kadar kurallarca belirlenen etkinlikler olsalar da aslında hiç de göründükleri gibi değildirler; görünenden daha fazlası söz konusudur. (S. 125)

TUTKU
Futbolun dünya görüşüne biraz kafa yorulacaksa - dünya görüşü’ uygun düşerse tabii - futbol oyununun sembolik sistemi, zaman ve mekanı, etkileme gücü vardır. “Bir oyun” der Simon Kuper (2003), “milyarlarca insan için önemli olduğu takdirde sadece bir oyun olmaktan çıkar. Futbol sadece futbol değildir. Savaşlar çıkmasına ve devrimler yapılmasına neden olur, mafyayı ve diktatörleri adeta büyüler.” (S.34) İşin nerelere vasıl olabileceği bilinsin diye dikkat çekmekte yarar var;  futbolda“biz”i kendine çeken o güçlü ivmenin hakkını, oyun alanının (ki Jacques Derrida touchline der) olasılıklara meydan okuduğu gerçeğine teslim etmek fena olmaz. Zira, bu minneti “futbol camiasının geri kalan kısmının henüz görmediği ya da mümkün olamayacağını düşündüğü olasılıkları ortaya çıkarabilmesi”ne borçluyuz (Hutchinson, S. 127) İnsanı gülümseten bir açıklıkla, Eduardo Galeano, futbola hasestetik hazlarının tetiklediği kendi ruh halini şu sözlerle bize de hissettiriyor: futbol “beklenmedik olanı, öngörülmeyeni bünyesinde barındıran bir sanat dalı”dır. (S. 296) Biraz farklı söyleyecek olursak, futbolun büyüleyici ve güzel yanlarından biri, imkansız sandığımız uzak düşleri ve zevkleri gerçekleştirmesi, gördüklerimizin de ötesine kapı aralayabilecek eşik duygularına haiz olması. Futbolda olmayacak şey yoktur. Nerede okumuştum anımsayamıyorum ama tıpkı hayatta yapılamayacağını düşünülen şeyleri bir “deli”nin yapması gibi. Aynı solukta, belki de bellicoğrafi köklere ve kimliklere bağlı olmaksızın – o lirik Krzysztof Kieslowski karelerini anımsatırcasına - insanları birleştiren bazı etkilerin varlığı futbol için de geçerli. Arsenal ile yatıp kalkan Nick Hornby’nin Futbol Ateşi’ni okurken “anidenlik” veya “can alıcı bir sürpriz öğesi” ifadelerinde karşılaştığımız futbol kipleri, Hornby veGaleano’nun birbirlerine benzer paralellerde “hayran olunacak bir duygu” yaşadıkları vehmine kapılmama sebep oluyor. (Hornby, 2000: S. 162- 222) Bu iki futbol hastasının ışık tuttuğu deneyimleri aslında şunu anlamamıza yardımcı oluyor: Beklenmedik şeylerle karşılaşabilirsiniz. T.E. Hulme’den yola çıkan Franco Moretti’nin bize gösterdiği gibi“anilik basmakalıpları unutmamızı sağlar.” (2005: S. 263)İşin ilginç yanı, “biz” futbol tutkunlarını Sirenlerin uçuşkan ve özgürleştirici şarkılarına bağlanır gibi futbola bağlayan akıldışı “imkansızlıklar” bağı, aslında sahada güçlü bir rakibi olduğu kadar, hakikat iddiaları ve üzerinde uzlaşılmış egemen temsil sistemlerini de krize sokabilen meşrepten imkansızlıklardır. Bu tutkununsa taraftar açısından bir arketip veya görev duygusunun ötesinde olduğu çok açık.

***

Kaynakça
Boniface, Pascal. Futbol ve Küreselleşme. Çev: İsmail Yerguz. İstanbul: NTV Yayınları,
Eco, Umberto. “The World Cup and Its Pomps” İçerisinde Travels in Hyperreality. Çev. William Weaver.  Pp. 167-173. Orlando: Harcourt Brace & Company, 1986.
Eagleton, Terry.  2010.  Futbol: Kapitalizmin can dostu. Çev: Hasan Keser. http://www.sendika.org/2010/06/futbol-kapitalizmin-can-dostu-terry-eagleton/ (Alındığı tarih, Ocak 12, 2011)
Galeano, H. Eduardo. Gölgede ve Güneşte Futbol. Çev. Ertuğrul Önalp ve M. Necati Kutlu. 4. Basım. İstanbul: Can Yayınları, 2008.
Hornby, Nick. Fever Pitch. London: Penguin, 2000.
Hutchinson, Allan C. “Derrida Futbol Oynamış Olsaydı”. İçerisinde Dünya Gözüyle Futbol. Çev: Erkan Ünal. Yaz 2010. N63. 120-134. İstanbul: Cogito YKY.
Hutchinson, Allan C. If Derrida Had Played Football. İçerisinde German Law Journal. v6, n1. 53-63. 2005
Kuper, Simon. Futbol Asla Sadece Futbol Değildir. Çev: Sinan Gürtunca.İstanbul: İthaki Yayınları, 2003.
Moretti, Franco. Modern Epik.Çev: Nurçin İleri ve Mehmet Murat Şahin. İstanbul: Agora, 2005.

***

Bu futbol yazısı, Işık Kitabevi’nin geleneksel hale gelen “Pazartesi Söyleşileri”nin “Futbol, Kimlik ve Tutku” üzerine 21-05-2012 tarihinde Naci Talat Vakfı’nda gerçekleştirilen sunumun geliştirilmiş halidir.  Daha sonra yazının geliştirilmiş hali Kült Neşriyat tarafından yayımlanan Çağrılamayan Cemaat’tın ilk sayısında yer almıştır.

Bu haber toplam 1361 defa okunmuştur
Gaile 214. Sayısı

Gaile 214. Sayısı