Carrar Ananın Silahları, Kadın ve Şiddet
Carrar Ananın Silahları, Kadın ve Şiddet
Cansu N. Nazlı
[email protected]
Duvara Tebeşirle Yazılan
"Savaş istiyoruz!"
En önce vuruldu
bunu yazan
Bertolt Brecht
Bertolt Brecht’in kaleme aldığı “Carrar Ananın Silahları”, Arabahmet Kültür Evi'nde Baraka Tiyatro Ekibi tarafından sahnelenmeye başladı. İspanya İç Savaşı’nda geçen oyun, eşini savaşta kaybedip çocuklarını savaşa göndermek istemeyen bir kadının hikâyesini anlatıyor. Tarafsız kalarak, savaşın acılarından ailesini korumaya uğraşan Carrar Ananın tutumu tenkit ediliyor oyun süresince. Kulağa bir hayli insani gelen sevdiklerini koruma güdüsünün neresi sorgulanabilir diye düşünebilirsiniz.
Oyunda Carrar’ın kardeşi kadının evindeki silahları almak için cepheden geliyor, çocuklar savaşmak için can atıyor. Çocuklarına engel olan kadın eleştirilerin odağı haline geliveriyor. Üstelik de bu oyun, okuduğunda insanı sarsan, en iyi savaş karşıtı dizeleri yazan bir kalemden çıkıyor. Hem savaşta tarafsızlığa karşı durmak hem de savaşa karşı olmak. Kulağa bir dilemma gibi geliyor değil mi?
Ama değil işte. Benzer bir durumu biz feministler, şu sıralar en çok Nevin Yıldırım davasında yaşıyoruz. Nevin, kendisine silahın namlusu doğrultulmuş vaziyette tecavüzden kurtulmaya çalışırken, saldırganın ölümüne sebep olmuş. Feministler, Nevin aleyhine hükmedilen müebbet hapis cezasına isyan ediyorlar diye, tecavüzcülerin katledilmesini ve “adam” öldürmeyi mi savunmuş oluyorlar? Bilakis, kadına şiddete karşı mücadele ediyorlar ve tecavüzcülere idam ya da hadım gibi cezalar verilmesine karşı duruyorlar. Düz mantıkla bakıldığında söz ile eylem birbirini tutmaz gibi görünse de kendileriyle çelişmiş sayılmıyorlar. Zira verili durumda zaten ezen- ezilen ilişkisi mevcut ve ezilenin bundan kurtulmasının yolu kendini savunmaktan, bir başka deyişle direnmekten geçiyor.
Sahi, kadına şiddete karşı olduğundan şüphesi olmayan; ancak karısını, çocuklarını döven komşuyu, kendisine ve ailesine bulaşmasın diye polise şikâyet etmekten imtina eden “tarafsızlar” ile sarılı değil mi etrafımız? Misal, kadının şiddete uğradığı esnada, komşularının çığlıklarını duyduğuna yönelik tanıklık etmediği için, elini kolunu sallayarak mahkemeden çıkabiliyor adamlar.
Susmak, gerçekte ezenin ezilen üzerindeki tahakkümünü kolaylaştırıyorsa, tarafsız olmak da ezene biat etmek sayılmaz mı? Oyunun geçtiği tarihi kesitte, seçimle göreve gelen Cumhuriyetçi Halk Cephesi hükümeti alaşağı ediliyor, demokrasi “faşist generallerin komplosu”na kurban gidiyor. Sorgusuz sualsiz insanlar kurşuna dizilirken, sokaklarda İspanya halkı faşizme geçit vermemek için direniyor. Hâl böyle iken tarafsız olmak kime hizmet ediyor? Oyunda tam da bu sorgulama yapıldığı esnada, beni en fazla etkileyen söz, Carrar’ın erkek kardeşi Pedro’dan geliyor. Kendisinin bu savaşta taraf olmadığını söyleyen rahibeye doğru yönelen Pedro, kadının ellerini iki yana doğru kaldırması üzerine şöyle diyor:
“İnsanın tarafsız olduğunu belirtmek için yaptığı hareket ile teslim olduğunu belirtmek için yaptığı hareket nasıl da aynı…”
Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi’nde egemenlerin vazgeçilmezi manipülasyon, boyun eğdirme ve kültürel istila karşısında halka tanıklık etmenin (kendi bağlamında analiz etmek gerekliliğine vurgu yaparken) tarihsel olarak değişmeyen özelliklerini şöyle sıralıyor:
“Söz ve eylem arasında tutarlılık; tanıkları, varoluşu sürekli bir risk olarak yaşamaya mecbur eden bir cesaret; hem tanıkları hem muhataplarını gittikçe daha fazla eyleme yönelten radikalleşme(sekterlik değil); sevme yürekliliği( zalim bir dünyaya uyum sağlamak değil, insanların giderek özgürleşmesi uğruna bu dünyanın dönüştürülmesi); ve halka inanç, çünkü tanıklık onadır.”
Mühim bir anekdot…
İspanya İç Savaşı’nda verilen mücadelenin öznesi olan kadınlara işaret etmek için, oyunda Carrar Ananın çocuklarından biri erkek yerine kadın olarak özellikle kurgulanmış. Gerçekte de kadınlar, İspanya’da faşizme karşı direnişte aktif bir rol oynamışlar. Lakin milis güçlerin dağıtılıp, düzenli orduya geçilmesiyle kadın cephe gerisine itilmiş, hasta bakımı ve aşçılık etme gibi geleneksel rollere dönmeye zorlanmıştı. Oyunda yer yer bu konuya da, Carrar’ın savaşa katılmak isteyen kızı Josefin aracılığıyla eleştirel biçimde değiniliyor.
Bir dramla ilk kez seyirci karşısına çıkan Baraka Tiyatro Ekibi, “Carrar Ananın Silahları” ile kendimizi sorgulatıyor, duygulandırıyor, yer yer coşkulandırıyor. Yine de oyunla ilgili son sözü kanımca oyunun yazarı Brecht hak ediyor.
İyilik Neye Yarar?
1.
İyilik neye yarar,
Öldürülürse iyiler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?
Özgürlük neye yarar,
yaşarsa bir arada
özgürlerle tutsaklar?
Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese,
akıl neye yarar?
2.
İyi insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
iyilik beklenmesin!
Özgür insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
kavuşsun özgürlüğe herkes,
özgürlük sevgisi geçersiz olsun!
Akıllı insan olacağınıza,
öyle bir yere götürün ki dünyayı,
akılsızlık zararlı olsun!