Çatır çatır!
İSTANBUL seçimi buralarda LEFKOŞA seçiminden fazla ilgi gördü.
Sevinç büyük.
Çünkü adanın tümünde tabana yayılmış AKP ve ERDOĞAN öfkesi var.
Bu hem bir “otoriter”e duyulan tepki!
Hem de Kıbrıs karışmacılığına...
***
Oysa çok değil 15 sene önce ortada ciddi bir sempati vardı.
Şimdi neredeyse nefrete dönüştü.
***
Peki, Kıbrıslı Türklerin bu tepkisel ruh hali ada siyasetine nasıl yansıyor?
Çok “derin” bir sessizlikle!
İster “korku iklimi” deyiniz ismine, ister “şirinlik” halleri...
***
Kıbrıslı Türkler aslında tarihsel olarak "biat" kültürüne çok yatkındır.
Gücü sever, sebeplenmeye bakar.
O nedenle İngiliz gelirken şilinler önde, ahali ardında yürümüştür.
Türkiye’nin musluğuna çenesini dayamış pek çoğunun seçime dair “cılız” bir ses, jest, mimikle durması da bundandır.
Hele bir devir değişsin, böyleleri, en ateşli “Erdoğan karşıtları”na dönüşür.
Sonra da “kral öldü yaşasın yeni kral" motivasyonu başlar.
***
Türkiye'nin daha fazla demokrasiye, özgürlüklere ve hoşgörüye ihtiyacı var.
Adalete de ihtiyacı var, eşitlikçi bir yönetime de, evrensel hukuk değerlerine de...
Bunların tümüne Türkiye'nin Kıbrıs siyasetinde de ihtiyaç var.
“Dediğim dedik” tavırlar, "güç dayatması" ve “kaba kuvvet” bir yere kadar!
***
İstanbul nasıl ki İstanbul olduğu zaman anlamlı, kendi özgün kimliği, dokusu, çok kültürlü yapısıyla...
Kıbrıs da Kıbrıs'a benzediği zaman
Kıbrıs Türkiye'ye benzedikçe manası kalmıyor, sırıtıyor, eğreti duruyor.
Ha bunu kim ne kadar anlıyor, ayrı mesele... Baksanıza, Kılıçdaroğlu'na dahi anlatamamışız, halen, "KKTC'yi tanıtalım" siyaseti istiyor.
Bilmiyor ki, Erdoğan Türkiye'si ne kadar tutarsa, “darbe artığı” KKTC de o kadar!
***
Dünyanın neresinde "diktatör" heveslisi bir siyaset çatırdıyorsa, kutlamak ve umutlanmak gerekiyor.
Hele de bize bu kadar yakınsa!
Umalım ki buralarda da devrilmeye başlar, ayrılıkçı ve kışkırtıcı yaklaşımlar; evrensel değerlerin koluna girerek, vicdan adaya da uğrar.