1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. Çavuşoğlu: “Oyun, sanatsal, edebi ve betimleme noktasında ciddi sıkıntılar barındırıyor”
Çavuşoğlu: “Oyun, sanatsal, edebi ve betimleme noktasında ciddi sıkıntılar barındırıyor”

Çavuşoğlu: “Oyun, sanatsal, edebi ve betimleme noktasında ciddi sıkıntılar barındırıyor”

Çavuşoğlu, devlet tiyatroları gündemli basın toplantısı düzenledi

A+A-

“Ortada sansür de, yasaklama da yok” 

“Bize sunulan oyun, kapılarını açan her sahnede oynanabilir”

“Oyun, sanatsal, edebi ve betimleme noktasında ciddi sıkıntılar barındırıyor”


Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Devlet Tiyatroları’nda sansür iddialarının maksatlı ve kurumları itibarsızlaştırmaya yönelik olduğunu savunarak, “Oyun edebi kurul tarafından sergilenmeye uygun bulunmadı, repertuvara alınmadı, ortada sansür de yasaklama da yok” dedi.

Çavuşoğlu, Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları ile ilgili düzenlediği basın toplantısında, bu konuda son günlerde bir kaşık suda fırtına koparıldığını, bu fırtınanın hükümete, bakanlığa, müdürlere ve şahsına yönelik hakaret kampanyasına dönüştürüldüğünü iddia etti.

Nazım Çavuşoğlu, ortada bazı bölümleri değiştirilmiş veya yasaklanmış bir oyun olmadığını belirterek, “Ülke genelinde oynanması yasaklanmış bir oyun yok. Bize sunulan oyun, kapılarını açan her sahnede oynanabilir” şeklinde konuştu.

Çavuşoğlu, kurul üyelerinden, sanatçılarından ve konunun uzmanlarından söz konusu oyunla ilgili görüş aldığını da söyleyerek, “Oyun gerek sanatsal, gerek edebi, gerekse içinde kullanılan betimlemeler noktasında ciddi sıkıntılar barındırıyor” değerlendirmesinde bulundu. 

Kendilerine yapıldığı gibi kimseye saldırmayacaklarını vurgulayan Çavuşoğlu, “Biz her zaman olduğu gibi sanatı ve sanatçılarımızı ayakta alkışlamaya devam edeceğiz” dedi.

Eğitim Bakanı, tiyatro binasının inşası, tiyatro çalışanlarının özlük hakları, yasa çalışmaları, tiyatro oyunlarını değerlendirecek kurullarla ilgili atılacak adımlar konusunda da açıklamalarda bulundu. 



'Basın Toplantısı' düzenlendiği açıklanarak, Eğitim ve Kültür Bakanlığı'ndan Bakan Nazım Çavuşoğlu'nun şu açıklaması servis edildi

 

“Olay nettir, açıktır. Ortada edebi kurulumuz tarafından Devlet tiyatrolarında sergilenmeye uygun bulunmamış, repertuvara alınmamış bir oyun vardır.”

“Ortada ne bir sansür vardır, ne de bir yasaklama. Ortada  sergilenmeye uygun bulunmamış bir oyun vardır.”

“Tiyatro her daim eleştirmeli ancak ötekileştirmemeli, kutuplaştırmamalı ve hiçbir kesime hiciv yollu dahi olsa hakaret etmeyi, o kesimleri aşağılamayı bir misyon saymamalıdır.”

“Devlet Tiyatrolarımız üzerinden, siyasi ve kişisel bazı kazanımlar elde etmek adına, bilinçli bir şekilde çıkarılmaya çalışılan bazı krizler, bizim insanca duruşumuzu bozmamıza asla bir gerekçe olmayacaktır.”

Bakan Çavuşoğlu’nun konuşması şöyle;

Sözlerime başlamadan önce,  Kıbrıs Türk Tiyatroları'nın geleceği ile ilgili önümüze koyduğumuz projeler ve son günlerde kamuoyunda yer alan bazı konularla  ilgili düşüncelerimi ilk kez sizlerle paylaşacağım basın toplantımıza hoş geldiniz derken, ekranları başında bizi izleyen tüm halkımızı da en içten duygularımla selamlıyorum.

William Shakespeare'in son derece muhteşem bir sözü vardır.   "Tiyatro insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır."

Bu muhteşem tanımlamanın içerisinde yer alan, insanca kelimesini ayrıca önemsiyorum. Çünkü, insan olmak ve insanca davranmak fikri,  şahsen benim de her zaman  yaşam felsefesi olmuştur.

Sadece bu konuya ilgili değil, yaşamımda yer alan tüm konuları ele alışımda, her zaman insanca bir duruş ve insanca tavırlar vardır. Hele hele bir edebiyat öğretmeni olarak sizlerden Tiyatroya bakışımı ayrı bir eksende değerlendirmenizi de rica ediyorum.

İşte son günlerde, Devlet Tiyatrolarımız üzerinden, siyasi ve kişisel bazı kazanımlar elde etmek adına, bilinçli bir şekilde çıkarılmaya çalışılan bazı krizler, yukarda da belirtmiş olduğumuz gibi bizim bu insanca duruşumuzu bozmamıza asla bir gerekçe olmadı ve olmayacaktır.

Bu süreçte, Tiyatromuza, sanata, sanatçılarımıza ve ülkemizdeki sanatsal hayata herhangi bir zarar vermemek adına, soğukkanlı bir şekilde gelişmeleri sadece takip etmeyi daha uygun bulduk.

 Sansasyonel çıkışlardan uzak durduk.

Bu yapay krizi bilinçli çıkaranların ve sanata bizden çok saygı duyduğunu iddia edenlerin de bu hassasiyeti göstermesini bekledim.

Ama görüyoruz ki, karşımızdakiler kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye ve olayı siyasete alet etmeye devam ederek, bu olaydan rant sağlama yolundan  geri adım atmıyorlar.

Devlet Tiyatrolarına, oradaki sanatçılarımıza, çalışanlarımıza ve görev yapan yetkililere  ısrarla zarar vermeye, biz yoksak siz de olamazsınız, tiyatro da olmaz, şeklindeki anlayışlarına devam ediyorlar.

Sahnelerde değil ama sosyal medyada ve basın yoluyla sergiledikleri bu mecazi anlamdaki tiyatroyu, figüranları ile birlikte sergilemeye devam etmekten ve bunu hükümetimize bir saldırı aracı olarak kullanmaktan geri durmuyorlar.

İşte bu anlayış, bugün düzenlediğimiz basın toplantımızın en önemli gerekçesi olmuştur.

İşin detaylarına çok fazla girmeden konuyu özetleyecek olursak, son günlerde bir kaşık suda çıkarılan ve gerek hükümetimize, gerek bakanlığımıza gerek müdürlerimize gerekse de şahsımıza karşı adeta bir hakaret kampanyasına dönüştürülen bu fırtına, Devlet Tiyatrolarına oynanmak için sunulan bir oyunun, edebi kurul tarafından sergilenmeye uygun bulunmaması ve repertuavara alınmaması olayından başka bir şey değildir.

Yani ortada ne bir sansür vardır, Ne de bir yasaklama vardır, Ortada  sergilenmeye uygun bulunmamış bir oyun vardır. Yani, yasaların kendine yüklediği sorumluluğu, yasalar çerçevesinde kullanan ve yasal şekilde teşkil edilen bir kurulun, yasalar çerçevesinde ortaya koymuş olduğu bir karar vardır.

Sansürün temel anlamda ne olduğunu bilmeyen bazı kişilerin ve kesimlerin sansür var iddialarını şiddetle reddediyoruz. Çünkü sansür denen şey, haber, yazı, kitap, film, resim, tiyatro oyunları gibi sanatsal eserlerin bazı bölümlerinin ya da tümünün yasaklanması olayıdır.

Burada ise net bir şekilde görülmektedir ki, ortada ne bazı bölümleri değiştirilmiş ne de yasaklanmış bir oyun yoktur. Ülke genelinde oynanması yasaklanmış bir oyun hiç yoktur.

Yani bize sergilenmek üzere sunulan oyun kapılarını kendine açan her sahnede özgürce oynanabilir.

Değerli arkadaşlar, altını çizerek yeniden vurgulamak istiyorum; Olay nettir, açıktır. Ortada edebi kurulumuz tarafından Devlet tiyatrolarında sergilenmeye uygun bulunmamış, repertuvara alınmamış bir oyun vardır.

Sansür iddiaları tamamen mesnetsizdir. Maksatlıdır.

Ve kurumlarımızı itibarsızlaştırma çabasından başka bir şey değildir.

Kurulumuzun hangi kriterlere dayanarak oyunu uygun bulmadığı sorusunu detaylı bir şekilde yanıtlayabilmek için oyunun içeriğini kamuoyu ile paylaşmamız gerekiyordu.

Ancak takdir edersiniz ki, bize okumamız adına iletilen oyunun bir sahibi var.

Biz bir sanat eserini, eserin sahibinden bağımsız bir şekilde kamuoyu ile paylaşmayı etik açıdan uygun bulmuyoruz.  Ama dilerse oyun sahibi bir örneği de bizde bulunan oyunu ve içeriğini kamuoyu ile paylaşabilir.

Kaldı ki; edebi kurulumuzun hangi noktalarda edebi uygunsuzluklar bulduğunu kamuoyuna paylaşmak gibi yasal bir zorunluluğu da yoktur.

Nasıl ki, bundan önce uygun bulunmayan pek çok oyunun içeriği, hatta hemen bizden önceki hükümet döneminde de uygun bulunmayan bir çocuk oyununun içeriği kamuoyu ile paylaşılmadıysa,  biz de bunu paylaşmayı kimseyi rencide etmemek adına uygun bulmadık.

Ancak  az önce de ifade ettiğim gibi sanatçı isterse kendi yazmış olduğu oyunu kamuoyu ile paylaşabilir.

Ama ille de konu ile ilgili olarak çok kısa da olsa bir yorum yapmam gerekiyorsa;

Gerek kurul üyelerimizden, gerek sanatçılarımızın gerekse konunun uzmanlarından almış olduğum görüşler üzerine şunları söyleyebişlirim ki; Oyun gerek sanatsal, gerek edebi, gerekse içerisinde kullanılan betimlemeler noktasında ciddi sıkıntılar barındırmaktadır.  Ayrıca oyunda kullanılan bazı ifadelerin,  gerek  ülkede yaşayan bazı kesimleri, gerekse cinsiyet odaklı bazı yaklaşımların ,  özellikle kadınlarımızı ciddi şekilde rahatsız edebilecek şekilde oyunda yer aldığı da arkadaşlarımız tarafından bana iletilmiştir.

Bizler Tiyatronun bütünleştirici, iyileştirici, eleştiren ve geliştiren misyonunu önemsiyoruz. Tiyatro bütünleştirmeli ama ayrıştırmamalıdır.

Tiyatro iyileştirmeli. Tiyatro her daim eleştirmeli ancak ötekileştirmemeli, kutuplaştırmamalı ve hiçbir kesime hiciv yollu dahi olsa hakaret etmeyi, o kesimleri aşağılamayı bir misyon saymamalıdır.

Tiyatro geliştirmeli, edebi bir değeri olmalı, insanlara ve insanlığa bir şeyler katmalı. Her şeyden önemlisi, tiyatro oyunu tiyatroya bir değer  katmalıdır.

Bizler özgür bir şekilde sanat eserlerinin üretilmesine, sergilenmesine hiçbir zaman engel olmadık olmayız. Ama ifade ettiğim gibi, tiyatro bazı kimselere ya da bazı kimselerin egolarına değil topluma hizmet etmelidir.

Şu bilinmelidir ki; Devlet tiyatroları ne bir zümrenin sözcüsüdür, ne bir ideolojinin sesidir, ne de toplumun elitist bir kesiminin başka kesimlere istediği gibi hakaretler yağdıracağı bir yer değildir.

Devlet tiyatroları sahnesi, evrensel sanat anlayışı ile halkın ortak hassasiyetlerini ahlaki çerçevede harmanlayan ve bunlara saygı gösteren bir anlayışla,  her türlü zorlu koşula rağmen, emekle, sebatla, sahnede yuttukları toz ve sahneye akıttıkları terle ülke sanatını yaşatmaya yeminli sanatçıların ve insanların sahnesidir.

Ülkedeki tüm tiyatro sanatçılarını bir kenara koyarak, ülke tiyatro sanatının bir kişi veya grup üzerinden değerlendirilmesi, Hamlet’in de dediği gibi "Olmak ya da olmamak gibi, bütün meselenin bu kişi veya zümreye bağlanması, bizlerden de önce bu ülkedeki tiyatroculara yapılan bir hakarettir.

 

Sadece ülkemizde değil, dünyada da bugün halkın karşısına çıkarılan tüm medya uygulamaları ve sanat unsurları belli denetimlerden geçmekte ve kamu yararı görülmeyen noktalarda gerekli girişimler ve değerlendirmeler yapılmaktadır.

Örneğin filmlerde sigara ve benzeri zararlı maddelerin kullanımı özendirici olmasın diye bazı görüntüler kapatılmaktadır.

Yollarda sokaklarda panolarda alkol reklamı yapılamamaktadır. Dilediği kadar sanatsal bir içeriği olsun, madde kullanımını özendiren unsurlar denetimden geçememektedir.

Diğer yandan, toplumların örf adet ve geleneklerine, dünya görüşlerine, inançlarına, cinsel tercihlerine, cinsiyetlerine, kişi hak ve özgürlüklerine saldırı niteliği taşıyan içerikler de kamu yararı açısında ele alınmakta ve değerlendirilmektedir.

En büyük özgürlük düşünce özgürlüğüdür. Düşündüklerini özgürce ifade etme özgürlüğüdür. Ancak düşünce ve ifade  özgürlüğü karşınızdakilere, hakaret etme, onları aşağılama, irite etme özgürlüğü şeklinde yorumlanmamalıdır.

Devletimiz, bu ülkede yaşayan tüm insanların, düşünce ve ifade özgürlüklerine, o düşünceler başka düşüncelere saygı duyduğu müddetçe ve o ifadeler başkalarının kişilik haklarına saldırı içermediği müddetçe, saygı duyan, bu özgürlüğü her kesime tanıyan bir devlettir. Ortada duran gerçekler, sosyal medyada yazılanlar ve çizilenler, gazetelerde yer alan yazılar bunun en somut göstergeleridir. O yüzden bu ülkede anayasamızca en temel haklardan biri olan düşünce ve ifade özgürlüğünün sansürlendiğini söylemek abestle iştigalden başka bir şey değildir. Maksatlıdır. Ve iftiradır.

 

Sevgili kardeşlerim,

Sizleri biraz empati yapmaya davet ediyorum, tiyatrolarımızda hiçbir denetim mekanizması olmamış olsa idi ve keyif almak için gitmiş olduğunuz bir oyunda üstelik devlet sahnesinde, Atatürk'e akla hayale gelmeyecek hakaretler yöneltildiğini duysaydınız neler hissederdiniz. Ya da aynı şekilde bir oyunda cinsel tercihlerinden dolayı insanların aşağılandığını görseydiniz ne hissederdiniz. Denetimsiz bir ortamda sahneden uyuşturucunun alenen çocuklarınızın önünde özendirildiğini görseydiniz ne hissederdiniz.

Bu örnekleri tiyatrodan çıkararak hayatın her alanına taşımamız mümkündür. Aramızda hız tutkunları var. Bundan son derece keyif duyanlar da var. Ancak herkese açık yollarda hız limitlerimiz de var. Aslında pek çok denetim, kendinize de başka birilerine de zarar vermeyin diye var. Şimdi birilerinin, ben hızlı gitmek istiyorum, bu benim özgürlüğüm, bunu elimden alamazsınız demesini normal karşılar mıydınız. Bunu o bahsedilen özgürlüklerden görebilirmiyiz.

İşte tam da bu noktada devreye, akıl, evrensel kriterler, yasalar ve yönetmelikler giriyor. Yani bizi bir arada, ortak bir alanda mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşatmanın evrensel kriterleri.

Sanatın hangi  kurumlar üzerinden denetleneceği ayrı bir tartışma konusudur. Oturulur üzerine düşünülür. Varsa eksiği  gözden geçirilir, ele alınır değiştirilir veya geliştirilir. Ancak bir denetim her zaman var olur.

Devlet tiyatrolarına yıl boyunca sergilenmek üzere gelen pek çok oyun vardır. Ancak sizler de biliyorsunuz ki, tiyatronun oyun sergileme kapasitesi bellidir. Dolayısı ile teşkil edilen kurulların, bu oyunlar arasından seçimler yapması aynı zamanda bir zorunluluktur.

Bugüne kadar sunulmuş ve sergilenememiş onlarca oyun bulunmaktadır. Elbette bu oyunların her birinin pek çok farklı sergilenmeme gerekçeleri bulunmaktadır. Ancak kamuoyu sanki ilk kez böyle bir seçim yapılmış gibi yanlış yönlendirilmeye devam edilmektedir. Repertuar ne ilk kez oluşturulmuştur ne de son kez oluşturulacaktır.

Bir araya geldiğimiz pek çok tiyatrocu kardeşimiz de edebi kurulun ortaya koymuş olduğu kararın doğruluğunu bizlere teyit etmiş durumdadır. Buradan teker teker isimlerini sayacak değilim ancak özellikle oyunu oynayacak sanatçıların çok önemli bir bölümü ve ülkemizin önde gelen pek çok tiyatro sanatçısı içeriği hakkında bilgi sahibi olduktan sonra dile getirdikleri görüşlerinde oyunla ilgili verilmiş kararın karşısında olmadıklarını ve kararın haklı gerekçeler içerdiğini şahsıma defalarca ifade etmişlerdir.

Bazı üst makamlar bizi sanatı 40 yıl geriye götürmekle suçlamışlardır. Bu bizi derinden üzmüştür. Oysa bizzat kendileri, 40 yıl önceki tavırlar  içerisine girip, konuyu sadece bir kişiden dinlemek yerine, çağdaş bir anlayışla bizlerden de bilgi almayı tercih etmiş olsalardı, hem Kıbrıs Türk halkı adına hem de sanat adına böylesi yanlış bir açıklama yapmış olmazlardı.

Diğer yandan biz, bazılarının bize saldırdığı gibi kimseye bazı küfürlü sıfatlar takıp yakıştırmalar yapmayacağız. Biz her zaman olduğu gibi, kimseyi sıfatlandırmadan, sanatı ve sanatçılarımızı ayakta alkışlamaya devam edeceğiz.

Hükümet olarak, son derece uyum içerisinde, birbirimizin farklılıklarına da saygı göstererek uyumlu bir şekilde çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Ortak kararlar üretip bu kararların arkasında ortak bir irade ile durmaktayız.  Hükümetimizin almış olduğumuz  kararın arkasında saygı ile durduğunu da herkes bilmelidir.

 Dolayısıyle almış olduğumuz kararlardan rahatsız olunmamalı ve bize güvenmeye devam edilmelidir diye düşünüyorum..

Her ne kadar bu kriz  gerçek olmasada ülkemizde suni yaratılmış siyasi bir manipülasyonla karşı karşıya olsak da, biz olayı yine iyi tarafında değerlendiriyor ve bu vesile ile Tiyatroların Sorunlarının gündeme gelmesini önemsiyoruz.

Her kriz fırsatları da beraberinde getirir anlayışından hareketle, dün tiyatrocularımızla bir araya gelerek tiyatromuzun sorunlarını tek tek ela aldık ve onların da görüşleri doğrultusunda gerekli adımları atma kararlılığındayız.

Bu bağlamda;

Tiyatro Binasının inşası noktasında gerekli iradeye sahibiz ve bunu hayata geçirmekte hükümetimizin ortak bir iradesi söz konusudur.

Diğer yandan tiyatro çalışanlarımızın yıllardır çözülemeyen özlük hakları ile ilgili konularda gerekli yasa çalışmalarını çok kısa bir sürede tamamlanması ve konunun çözülmesi için gerekli adımları atıyoruz.

Tiyatrolarımızda yıllardır devam eden kadro eksikliklerinin giderilmesi noktasında da gerekli çalışmaları hızlandırma kararı almış bulunuyoruz.

Tiyatro oyunlarını değerlendirecek kurulların en şeffaf şekilde görev yapabilecekleri bir yapıya kavuşturulması adına yeniden ele alınması da önümüzdeki günlerde görüşeceğimiz konuların başında gelmektedir.

Sözlerime son verirken, tekrarlamakta fayda görüyorum. Bilinçli, maksatlı ve siyasi çıkarlar gözetilerek yaratılan kriz ortamı bizlere aslında mecaz anlamda ülkemizde oynanmaya çalışan tiyatro oyununu ve o oyunun figüranlarını da gösterme fırsatı tanımıştır.

Herkes müsterih olsun. Bu ve benzer oyunlar ülkemizde toplumu gererek, birbirine kırdırarak bu işlerden siyasi rant elde etmeye çalışanların oyunudur.

Günlerdir sergilenen bu oyun sanatın özgür kılınması adına sergilenen bir oyun değil, bu işten nasıl fayda sağlarız, üç oy beş oy daha nasıl kazanırız oyunundan başka bir şey değildir.

Biz ülkemizde sergilenen bu ve benzeri mecaz anlamdaki oyunların değil, gerçek sanatsal çalışmaların, ve tiyatro oyunlarının yani sahnelerimizde sergilenecek gerçek oyunların arkasında durmaya devam edeceğiz.

Gerçek sanatın ve gerçek sanatçıların, özgür bir şekilde üretecekleri eserleri ayakta alkışlamaya devam edeceğiz.

William Shakespeare’in bir güzel sözü ile sözlerimi tamamlamak istiyorum;

 Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder…

Bizler de bu sahnedeki rolümüzü oynamaya devam ettiğimiz sürece, ülkemize, halkımıza en iyi şekilde hizmet etmeye devam edeceğiz.

Sizlere teşekkür eder en içten saygılarımı sunarım….

 

 

Bu haber toplam 2156 defa okunmuştur
Etiketler :
İlgili Haberler