CB Erdoğan Elini Taşın Altına Koyuyor Ya, Taş Nasıl Kalkacak?!
Türkiye Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan boş yere Kıbrıs sorunu çözümü için geçmişte Annan Planı’na verdikleri desteği ve katkıları anımsatıp, yeniden elini taşın altına koyabileceğini söylemedi… Türkiye o dönemde olduğu gibi şimdilerde de ekonomide kırık-dökük hallerde ve o dönemde olduğu gibi gene yurtdışında kendini kanıtlamış yetkin Türk ekonomistleri Türkiye ekonomisini ayağa kaldırmak için görevlendirmiş bulunuyor. Ama yetmez…
Türkiye’nin AB üyelik süreci de geçmişteki o dönemde olduğu gibi başlayabilmeli, AB üyeliği olumlu sonuçlanmalıdır. Bunu sağlayabilmenin üç koşulu var, Türkiye ekonomi ve demokrasisini AB’nin Maastricht ve Kopenhag Kriterlerine uygun hale getirmek, Kıbrıs sorununu da çözmek… CB Erdoğan için bu üç koşuldan kısa sürede yapabilecek olan Kıbrıs sorununun çözümüne vasıta olmaktır. Bunu yapabilirse, diğer iki kriterde AB’nin bazı hoşgörülerine mazhar olabilir ve Türkiye’nin AB üyeliği gerçekleşebilir. Polonya, Bulgaristan ve Romanya gibi bazı ülkeler Maastricht ve Kopenhag Kriterlerini tam tamamına gerçekleştirmiş olmadan AB üyeliğini elde etmişlerdi… Dolayısıyla, CB Erdoğan biliyor ki Kıbrıs sorununun BM Ölçütlerinde çözümüne Annan Planı döneminde olduğu gibi katılımcı ve katkı koyucu olursa, AB üyelik süreci hız kazanacak, bazı eksiklikler de hoşgörü ile karşılanıp, tam üyelik gerçekleşebilecek. Dolayısıyla elini taşın altına koymaya hazır olduğunu uluslararası topluma duyurmuştur.
Süreç nasıl çalışacak? Şimdilerde uluslararası toplum ve siyaset yaz tatilinde; BM’nin yeni dönem çalışmaları Eylül ayında yapılacak olan açılış toplantısı ile başlayacak. Bu toplantıya geleneksel olarak dünyanın devlet ve hükümet başkanları katılıp, açılış toplantılarında sıra ile genel kurula hitaben konuşmalar yaparlar… Dolayısıyla, Kıbrıs sorununun iki yerel, üç de garantör taraflarının en üst yetkilileri New York’ta olacak. Açılış törenleri günlerinde taraflar resmi ve/veya gayri resmi temaslar yapıp Kıbrıs sorununun çözüm sürecini BM çatısı altında başlatmanın ön hazırlıklarını konuşacak. Törenler bittikten sonra da bu ön hazırlık mutabakatlarını BM Genel Sekreteri ile görüşerek, onun süreci başlatma inisiyatifini almasına zemin hazırlayacaklar; BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel temsilcisini atamasına da onay verecekler… Sonrasında herkes evine…
Ardından, atanan yeni temsilci Kıbrıs sorununu ayrıntıları ile öğrenmek, görüş alış-verişinde bulunmak üzere taraflara ziyaretlerini başlatacak… Geldik mi Noel ve yılbaşı tatili dönemine?! Ardından da Nisan 2024’te Türkiye’de yerel seçimler var… Kıbrıs sorunu çözüm süreci açısından durgun ama sonrasındaki süreç için kuluçka dönemi olacak… Yeni özel temsilci gerek Kıbrıslı taraflarla, gerekse garantör ülkeler Yunanistan ve Birleşik Krallıkla gerekse de AB nezdinde mekik diplomasisi yapacak… Bu arada da CB Erdoğan Türkiye-AB üyelik sürecinin görüşmelerini de canlandırma girişimlerinde bulunacak; amaç yerel seçimlere giderken CHP’ye gol atmak, AKP’ye seçmen desteğini artırmak…
Yerel seçimler bitti… AKP başarılı olsa olmasa, halen devam eden ekonomik sorunları çözmek için AB üyeliğine giden süreci verimli bir çalışma temposuna sokmak amacıyla Türkiye Kıbrıs sorununun BM Ölçütlerinde çözüm sürecinde vites yükseltecek… Ancak, gene uluslararası siyasetin yaz tatili başlayacak… Ama olsun; Kıbrıs sorunu çözüm masası tatile girmeyebilir ve hatta uluslararası toplumun tatili bitene kadar, yani Eylül 2024’e kadar Kıbrıslı tarafların görüşmeleri tamamlanıp, Crans-Montana Konferansı için kullanılan tabir gibi 5+1 (veya 5+BM) toplantıları başlayabilir. Böyle bir toplantının sonuç odaklı olmak üzere gerçekleştirileceğini BM Genel Sekreteri söylemişti; dolayısıyla dananın kuyruğunu orda ve 2024 yılı bitmezden önce koparacaklar… CB Erdoğan’ın çok kullandığı bir tabir var, “Kazan-Kazan”… Elini taşın altına koyan Türkiye kazançlı çıkacak taraflardan olacak, AB üyelik süreci önündeki engellerden başlıcası olan Kıbrıs taşı yerinden kalkmış olacak…
2024 yılı sonlarına kadar yaşanacak sürecin senaryosu genel hatları ile böyle olacak. Bu senaryo çok mu akışkan oynanacak?! Hayır… Kıbrıs Rum lideri Hristodulis BM Güvenlik Konseyi tarafından kayıt altına alınan Kıbrıslı Türklerin Birleşik Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’nde siyasi eşit ve etkin taraf olmasını halen hazmedememiş, kabullenememiştir. Bu konuda şahin duruşunu akşamdan sabaha değişecek değil… Kıbrıs Türk tarafı da Hristodulis’in duruşunu değişmemesini kabul edecek değil… Çözüm BM’nin inisiyatifine kalır; BM Güvenlik Konseyi’nin bir kararını Hristodulis’e ya kabul ettirecek ya da kabul ettirecek. Başka yolu yok. Nasıl mı? BM’nin Annan Planı ve Crans-Montana girişimlerini çökerten Kıbrıs Rum tarafına üçüncü bir şansları olmadığını söyleyerek sopayı gösterecek; sopanın tasarımcısı da Türkiye olacak… Ve CB Erdoğan gene taşın altındaki eli ile taşı kaldırabilecek.
Böylesine bir aşamaya gelinmemesi için Kıbrıs Türk çözüm ve barış güçlerinin Kıbrıslı Rum muhatapları ile şimdiden görüşmesi, konuşması, tartışıp, değerlendirmeler yapması ve stratejik eylem planı çıkararak Hristodulis’in Birleşik Federal Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin eşit ve etkin siyasi katılımcılığına karşı olan tavrını terk etmesini sağlamalıdır. Bunu geçen haftaki köşe yazımda da belirtmiştim. Bu konuda Kıbrıs Gazetesi yöneticisi Özer Kanlı gerek telefonda arayarak gerekse kendi köşe yazılarında bana atıfta bulunarak, CB Erdoğan’ın kesinlikle ray değişmediğini iddia etti ve CTP ile AKEL’in görüşerek Kıbrıslı Türklerin eşit ve etkin siyasi katılımcılığı konusunda anlaşmaya çalışmasını önerdi. Özer Kanlı ile farklı siyasi duruşlarımıza rağmen her zaman nitelikli iletişim kurabildik; telefonda kendi görüşlerimizi paylaştık. Onun öngörüsü AKEL’in bu konuda Hristodujlis ile aynı duruşta olduğu için CTP ile anlaşamayacağı üzerindedir. Kendisine de söyledim, buradan da not edeyim, çatışmalı taraflar anlaşamadıkları üzerinde de anlaşabilirler; ama bu bir sonuç olmaz, çatışmaya neden olan sorunu da çözmez… Sadece taraflar kendi pozisyonlarını ve karşı tarafın taleplerini daha sonuç ve çözüm odaklı olarak gözden geçirir, sorgular ve yaratıcı önerilerle yeniden bir araya gelirler. Kıbrıs Türk tarafının eşit ve etkin siyasi katılımcılığı BM Güvenlik Konseyi raporlarında ve kararlarında kayıtlı olduğuna göre, duruşunda zayıf olan ve duruşunu değişmesi gerekecek olan Kıbrıs Rum tarafıdır, AKEL ister Hristodujlis gibi düşünsün ister CTP gibi…
Sonuç… CB Erdoğan elini taşın altına koyuyorsa, bu taşı kaldırmak için ona çok yardımcı olabilecek bir taraf daha var: Kıbrıslı Türk ve Rum çözüm ve barış güçleri…