1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çehov’dan görgülü insanın formülü
Çehov’dan görgülü insanın formülü

Çehov’dan görgülü insanın formülü

Çehov’dan görgülü insanın formülü

A+A-

 

Ulaş Gökçe

Bugünlerde Lefkoşa sahnelerinde Anton Çehov’un çeşitli oyunları oynuyor. Bu dünyada sadece 44 yıl yaşamış ve 112 yıl önce ölmüş Çehov, geride yüzyıllarca yaşayacak şerefli bir miras bırakmıştı. Uzun yıllar fakir köylüleri taşrada tedavi eden hümanist Dr. Çehov, bir Rus Klasiği olarak dünya edebiyatına büyük bir dramaturg ve kısa öyküleriyle geçmişti. Yüzden fazla dile çevrilen eserleri tüm dünyada okunan, Lefkoşa’dan New York’a Vanya Dayı, Martı, Üç Kızkardeş, Vişne Bahçesi gibi eserleri sahnelenen Çehov’un mektupları da edebiyat tarihi açısından büyük önem arz ediyor. Bugün yazarın 1886 yılında, yani sadece 26 yaşında kardeşi Nikolay Çehov’a yazdığı mektubun Rusçadan Türkçeye gerçekleştirdiğim çevirisini yayınlıyoruz. Anton Çehov, sık sık yazıştığı kardeşine, davranışlarını düzeltmesi amacıyla bir terbiyeli, görgülü ve aslında ahlaklı insanın ne yapması gerektiğini kaleme alır. Ressam olmak isteyen, oldukça eğitimli kardeşi bu mektuptan 3 yıl sonra veremden ölecektir. Anton Çehov ise 15 yıl sonra, aynı hastalıktan hayata gözlerini yumacaktır.

1886, Moskova
(…)
Bana sık sık, ‘seni anlamadıkların’dan şikâyet ederdin. Bundan Goethe ve Newton bile şikâyet etmemişti. Seni çok iyi anlıyorlar. Eğer sen kendini anlamıyorsan bu başkalarının suçu değil. Kardeşin ve yakının olarak seni anladığıma ve tüm kalbimle derdini hissettiğim konusunda seni temin ediyorum. Beş parmağımı bildiğim gibi tüm iyi özelliklerini biliyorum, duygularına değer veriyorum ve onlara derin saygıyla yaklaşıyorum. Eğer istersen, seni anladığımın ispatı olarak, bu özellikleri sıralayabilirim. Bana göre sen aşırı derecede iyi kalplisin, gönlün yücedir, bencil değilsin, son kuruşunu bile paylaşırsın, samimisin; kıskançlık ve nefret senden uzaktır, alaycı değilsin, kindar değilsin ve insanlara güvenen birisin. Sana, göklerden, başkalarında olmayan bir şey lütfedilmiş: sen yeteneklisin. Bu yetenek seni milyonlarca insandan yukarıda kılıyor. Çünkü dünyadaki 2 milyon insana bir sanatçı düşüyor.
Yetenek seni özellikli bir konuma yerleştiriyor: Yetenekliyse bir kurbağa veya örümcek de olsan sana saygı duyarlar. Çünkü yetenekli insanlara her şey mazur görülür. Tek bir kusurun var. Yanlış yolun, kahrın, barsak iltihabının bu kusurda saklı. Bu ise senin aşırı görgüsüz olmandır. Lütfen beni affet ama veritas magis amicitiae*… Mesele şu ki hayatın kendi şartları vardır. Entelektüel bir ortamda kendini yerinde hissedebilmek, bu ortamda yabancı kalmamak ve rahatsız olmamak için genel anlamda görgülü biri olmak gerekiyor. Yetenek seni bu ortama sürükledi ve bu ortama aitsin ama… bu ortam seni itiyor ve kültürlü kesim ile vis-a-vis** insanlar arasında kalıyorsun. Şarap mahzeninin yanında, kıt kanaat ve kırbaçla büyüyen şehirli özün kendini gösteriyor. Bunu yenmek zordur, hem de çok zordur.
Bana göre görgülü insanlar aşağıdaki şartlara haiz olmalıdırlar:
1. Terbiyeli insanlar şahsiyete saygı duyarlar. Bu nedenle her zaman müsamahalı, yumuşak, kibar ve tavizkardırlar. Bir çekiç veya kaybolan silgi nedeniyle isyan çıkarmazlar; birileriyle yaşarken bunu bir lütuf olarak göstermezler. Ayrılırken de “Sizinle yaşanmaz” demezler. Gürültüyü de, soğuğu da, çok pişmiş eti de, aşırı biberli yemeği de, evde yabancıların bulunmasını da affederler.
2. Sadece fakirlere ve kedilere karşı merhametli değildirler. Onlar ruhlarıyla dertleri ve çıplak gözle görülemeyecek şeyleri hissederler…
3. Başkasının mülküne saygı duyarlar ve bu nedenle de borçlarını öderler.
4. Temiz kalplidirler ve yalandan, ateşten korktukları gibi korkarlar. Basit konularda dahi yalan söylemezler. Dinleyen için yalan hakarettir ve yalan konuşan onun gözünde sıradanlaşır. Gösteriş yapmazlar, evde nasılsalar sokakta da öyledirler, onlardan daha aşağıdakilere sahte davranışlarda bulunmazlar. Geveze değildirler ve sorulmadığında mahremiyetlerini ısrarla anlatmazlar. Başkalarının kulaklarına saygıdan dolayı genellikle susarlar.
5. Diğerlerinin acıması ve yardım göstermesi için kendilerini hakir göstermezler. Başkalarının iç geçirmesi ve onlara dadılık yapması için başkalarının duygularını sömürmezler.
6. Gösteriş budalası değildirler. Ünlülerle tanışmak, bir mağazada gördüğünden fevkalade etkilenmek, meyhanelerde tanınmışlık gibi sahte mücevherler onların ilgisini çekmez.
7. Eğer yetenekleri varsa yeteneklerine saygı duyarlar. Yetenekleri için kadınlardan, şaraptan, dünyevi şeylerden fedakârlık gösterirler.
8. Estetik duygularını geliştirirler. Giysilerle uyuyamazlar, duvarda tahtakurularıyla dolu çatlak göremezler, berbat bir havayı teneffüs edemezler,  pislik içinde yürümezler, ocaktan yemek yemezler. Cinsel içgüdülerini olabildiğince dizginlerler ve asalet katarlar. Terbiyeli insanlar bu anlamda sıradan değildirler. Kadından yatmayı, ihtiras teri, sahte hamilelikle kandıran bir zekâ ve durmadan yalan söylenmesini beklemezler. Onlar, özellikle de sanatçılar, tazeliğe, zarafete, insancıllığa ihtiyaç duyarlar. Durmadan votka içmezler, dolap koklamazlar. Çünkü domuz olmadıklarını bilirler. Meşgul olmadıklarında, gerektiğinde içerler. Çünkü ihtiyaç duydukları şey sana in corpore sano’dur*** vs. Görgülü insanlar böyledir. Görgülü olmak ve bulunduğun çevreden daha alt bir seviyeye düşmemek için Pickwick’i okumak ve Faust’tan bir monoloğu ezberlemek yeterli değildir. Bir faytona binip Yakimanka’ya gidip, oradan bir hafta sonra kaçmak yeterli değildir. İhtiyacın olan aralıksız çalışmak, durmadan okumak, etraflıca öğrenmek ve sebattır. Her saat değerlidir. Yakimanka’ya gidip gelmek fayda etmez. Cesaretle bunu bırakıp hızlıca atılım yapman gerekir. Bize gel, votka şişesini kır ve okumaya otur. En azından okumadığın Turgenyev’i oku.
 

 

*Latince: Hakikat, dostluktan yücedir.
**Latince: Yüz yüze
*** Latince: Sağlam ruh, sağlam vücutta bulunur

Bu haber toplam 16124 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 284. Sayısı

Adres Kıbrıs 284. Sayısı