1. YAZARLAR

  2. Ayşemden Akın

  3. CENAN DAYI VE ‘DİNSİZ KIBRISLILAR’
Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

CENAN DAYI VE ‘DİNSİZ KIBRISLILAR’

A+A-

Okul tatil olur olmaz Kıbrıs’a gelirdik. Havaalanından dağ yoluna dönen çembere kadar olan yol, görülebilecek en sıkıcı, en kötü yoldu benim için çocukken. O sıkıcı yol, dağ yolunun tehlikeli virajlarıyla devam ederdi ta ki kıvrıla kıvrıla bir yol önümüze çıkıp, sağımızı solumuzu çam ağaçları sarana kadar. Sonra deniz çıkıverirdi ezbere bildiğim virajın ardından karşıma tüm maviliğiyle. İşte derdim ‘evimize geldik’. Yaseminler dizile, taş fırınlar yakıla, paluzeler, sucuklar dizile.

Her gün bahçeye kurulan uzun uzun masalar, çocuklar bir yerde, büyükler bir yerde. Büyüklerin masasında içki gırla. Bir saatten sonra başlasın şarkı türkü. Tut tutabilirsen dayımı. Peşkiri sallayıp şöyle bir, ‘yef’ çekip başlardı sirtaki oynamaya. İstinasız her akşamımız böyle geçerdi.

Cenan Dayı da elinde bastonu ile camiye (kilise) ezan okumaya giderken soluklanmak için mola verirdi dedemlerin evinin önünde. Ananem bir şeyler ikram eder, hürmet gösterirdi. Cenan Dayı köyün imamıydı. Kıbrıslıydı. ‘Nur yüzlü’ dendiğinde aklıma hala o gelir. Sesi kadife gibiydi. Sabaha karşı okuduğu ezanda kısık bir ses kullanırdı. Ninni söyler gibi gelirdi bana. Oysa saygısındandı. Evimiz kilisenin (cami) hemen dibindeydi. Kuzenimle her Cuma sabahı camiye giderdik. Cenan Dayı köyün çocuklarına dua öğretirdi. Gül suyu ikram edip, lokum dağıtırdı. Yumuşacık sesiyle hikayeler anlatır, bizi oyalardı. Bundan otuz sene önce...

Oysa Ankara’da böyle bir şey yapmama ailem asla izin vermezdi. Ben de istemezdim zaten. Çünkü okulda din dersi zorunluydu ve öğretmenin anlattıklarından hiç memnun değildim. İlkokulun ilk dersinde din öğretmeni kendimizi tanıtmamızı istemiş, nereli olduğumuzu, anne-babamızın ne iş yaptığını sormuştu. Annemin Kıbrıslı olduğunu öğrendiğinde tüm sınıfa dönüp Kıbrıslıların Hıristiyan olduğunu söylemişti. Sadece bu bile kendisinden nefret etmem için yeterliydi. Üstelik Cenan Dayı sayesinde ezbere dua okuyan nadir öğrencilerdendim. Aynı okulun lise bölümüne geldiğimde bu din dersi ‘hocası’, kız öğrencilere tacizden okuldan atılmıştı.

Neyse, Cenan Dayı’ya dönelim. İçkili masada ikram kabul edip, kadınlarla sohbet eden, yiyip, içen demokrat Cenan Dayıma... Yıllar geçtikçe saçları ağardı, sert yokuşları bastonuyla çıkamaz oldu. Sonra bir gün yol onun için de bitti. Öldüğünde bütün köy ağladı. Hem çocuklar, hem büyükler Cenan Dayısını kaybetmişti. Ölülerimizi gömen, dualar okuyan, bizimle ağlayan Cenan Dayımız toprak oldu, yağmura karıştı. Şimdi kilisenin önünden geçerken yine bahçesindeki badem ağacının altında oynayan çocukları görüyorum. Onların nur yüzlü bir Cenan Dayısı yok artık bunu çok iyi biliyorum. Taşıma imamla mümin olunmayacağını da... Göle maya çalıp beklemeye duranlar ‘ya tutarsa’ diyorsa boşuna zaman kaybı derim.

Geçtiğimiz gün bir gazetede manşet olan haberde, Eğitim Bakanı’nın din dersini seçmeli hale getirip, öğretmen eksikliğinden de faydalanarak dersin seçilmemesini sağlama niyetinde olduğu, bu durumun öğretmen göndermeye hazır olan Türkiye’nin hoşuna gitmeyeceği imaları yer aldı. Haberde ayrıca müjdelercesine, “Hala Sultan İlahiyat Koleji’nde geçtiğimiz haftalarda yaşanan Türkiye’deki 28 Şubat benzeri diploma skandalı ardından seçmeli din dersi tartışmaları da dineceğe benzemiyor” ifadeleri yer aldı. Yani birileri bize sürekli ‘küçük Türkiye’ olacaksınız diyor, yine aba altından sopa gösteriyor. Din dersi seçmeli olursa başınız ağrıyacak diyor. İnsanın aklına da şu geliyor: İslam’ı yaşayışı ve bakış açısıyla belki de tüm dünyaya örnek olabilecek hoşgörüdeki bu halkın Müslümanlığını sorgulamaya kalkanlar, İslam’ın bağnaz yüzünün savunuculuğunu mu yapıyor Kıbrıs’ta?

 

 

Bu yazı toplam 5311 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar