Serhat İncirli

Serhat İncirli

Cenevre!

A+A-

Bu toplantı çok mu önemli?
Yani ne bileyim, Kıbrıs ile ilgili tüm taraflar orada olacak!
BM, İngiltere, Türkiye, Yunanistan!
Hatta gözlemci statüsü” ile AB!

-*-*-

AB’nin orada olacak olmasına “Türkiye”den “onay” verilmiş!
Bence “en olumlu konu” veya “bu konudan olumlu bir şeyler bekleme” belirtisi bu!

-*-*-

Evet, Cenevre’deki bu son buluşma, çok sınırlı bazı temaslara sahne olacak!
Öyle bir program hazırlandı!

-*-*-

Ama, “bir şeyler olmayacaksaydı”, bu kadar ülkeden, ülkemizin iki tarafından bu kadar çok partiden ahaliyi oralara toplarlar mıydı?

-*-*-

Herhalde BM Genel Sekreteri, BM Güvenlik Konseyi hatta İngiltere, Yunanistan, Türiye ve AB’nin tamamı; “Hiçbir şey olmayacak, sadece Cenevre turizmine 200 kişi kadar bir organize tur düzenleyelim ve komisyonumuzu alalım” diye bu buluşmayı düzenlemiş değil!

-*-*-

Evet!
Mutlak bir belirsizlik olduğu açık!
Hatta iddia ederim ki; Kıbrıs Türk tarafının temsilcisi ve ne acıdır “lideri” sıfatı ile orada olacak Ersin Tatar, her hangi bir gelişme ya da plandan haberdar da değil!

-*-*-

Ancak “Kıbrıs Türk tarafını da kapsayan” yetki alanı ile Türkiye, bence tüm gelişmelerden haberdardır, ortaya konacak olan her hangi bir plan da varsa, Tatar hariç her kesimin bu plana onayı ve de katkısı söz konusudur!

-*-*-

Tatar’ın Cenevre’ye gitmeden önce destek aldığı sadece iki grup oldu…
Biri TMT’ci eski mücahitler, öteki de ödül dağıtım işleri ile uğraşan – yıllardır yasal anlamıyla genel kurul dahi yapamamış bir “kumpanya”…

-*-*-

Tatar’ın yaptığı açıklamalara gelince…
Bir netlik yok!

-*-*-

Mesela Tatar dedi ki;  “… Türkiye’nin tam desteğiyle iki eşit egemen devlet temelindeki yeni siyaset bugün sürdürülebiliyorsa 1960 antlaşmalarında elde ettiğimiz kurucu ortak olmamızdandır. Egemen eşit haklarımız özden gelen haklarımızdır”…
Tatar, aynı zamanda, “… Türkiye, 1960 anlaşmasının garantörüdür. Dr. Fazıl Küçük’ün imzalamış olduğu ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Anlaşması’ bizi bugünlere kadar getirmiştir. Kıbrıs Türk halkının egemen eşit bir halk olarak tescil edilmesi açısından bu anlaşma çok önemlidir” cümlesini de kurdu ve söyledi…

-*-*-

Bu söylediklerini yorumladığınız zaman “ortada iki eşit egemen devlet” gibi bir iddia olmadığını görürsünüz…
Ne var?
Egemen eşit iki halk!
Peki bu iki halk bu eşitliği nereden almış?
“Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ve Kuruluş antlaşmaları”ndan!

-*-*-

Aynı Tatar yine demiş ki; “… İki devletin işbirliğine dayalı bir çözüm modelini Türkiye’nin desteğiyle yürütüyoruz… Federal temelde bir anlaşma zemini de yoktur… İki devletli çözüm bizim için mutlaktır…” 
-*-*-

Yani Tatar’a göre veya çok zorlandım belki ama anladığıma göre 
“Eşit ve egemen iki ayrı halk” diyor…
Tamam!
“Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti bizim de devletimizdir ve tüm haklarımız o devletten kaynaklanmaktadır!”
Yine tamam!

-*-*-

“İki devlet” var, o da tamam ama “bu iki devletin, örneğin Tahsin Ertuğruloğlu ve üç tane daha faşistin iddia ettiği anlamda, örnek verecek olursak, “Kanada ve Amerika” ya da “Fransa ve İspanya” veya “Türkiye ve Yunanistan” gibi bir birinden tamamen bağımsız, tamamen ayrı, hatta apayrı, komşu, tam anlamıyla egemen falan olmadıkları ve olmayacakları “galiba” açıktır!

-*-*-

Cenevre!
Önemli mi?
Elbette çok önemli!
Çok önemli olmamış olsaydı, yukarıda da söylediğim gibi, bu toplantıyı organize etmezlerdi!

-*-*-

Bu tamamen benim yorumumdur; “Türkiye, pişirilen yemeği biliyor ve bunu yemek için masaya oturacak. Bu yemekte örneğin helal olmayan domuz eti bulunmadığı gibi, yemek saati de iftardan sonraya sarkacak, kimsenin de orucuna saygısızlık edilmeyecek”…

-*-*-

Tatar mı?

-*-*-

İşbirlikçi zavallıların akıbeti hep aynıdır…
Üzgünüm!
Türkiye, 67 yıldır; kendi çıkarları için, tüm işbirlikçilerini önce kahraman yapmış, sonra silmiştir…

-*-*-

Kıbrıs Türk toplumu mu?
Üç beş bin kişi kaldıysa iyi!
Onların Cenevre’deki temsilcisi de daha çok Nikos Hristodulidis olacak ki, bu toplum adına, günün veya tarihin en büyük acısı da budur!
Bir kez daha üzgünüm ama öyle!
Gerçek, çıplak gözle görülebiliyor!


İbadet özgürlüğü mü işgalin dayatması mı?

Mesele kız çocuklarının saçını – başını örtmesi ya da örtmemesi özgürlüğü değildir!
Mesele, din özgürlüğü, ibadet özgürlüğü meselesi de değildir!

-*-*-

Mesele, KKTC’de uygulamaya konan bandana – bono maskaralığı tüzüğünün dayatma olması meselesidir!

-*-*-

Mesele, kültürel asimilasyonun tam anlamıyla uygulamada olması meselesidir.

-*-*-

Mesele, iradenin KKTC’yi yönetenlerde olmaması meselesidir.

-*-*-

Mesele, laikliğin bir şekilde yabancı bir devlet tarafından “sınırlandırılması” meselesidir.

-*-*-

Mesele, açık ve de sarih bir şekilde “işgaldir, istiladır”.

-*-*-

Kıbrıs’ın Kuzey tarafı artık budur!
Olay da bu kadar basittir!

-*-*-

Ne demiş Ömer Hayyam?
“Bir elde kadeh, / Bir elde Kuran; / Bir helaldir işimiz, bir haram. / Şu yarım yamalak Dünyada / Ne tam kafiriz, ne tam Müslüman!”

-*-*-

Ve Ömer Hayyam sormuş;
“İçin temiz olmadıktan sonra / Hacı hoca olmuşsun; kaç para! / Hırka tespih post seccade güzel; ama / Allah kanar mı bunlara?”


un71089761.jpg

BM Genel Sekreteri António Guterres…  (UN Photo/Manuel Elías)

Bu yazı toplam 1093 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar