CENEVRE İÇİN ÇOK KRİTİK BİR SORU
9 Ocak'ta Kıbrıslı liderler Cenevre'de bir araya gelecekler.
Bir 'yol kazası' olmazsa tabii...
12'sinde ise garantörler de masaya oturacaklar.
Bir 'yol kazası' olmazsa tabii...
Ne tür bir 'yol kazası' olabilir, bilmiyorum.
Lakin Cumhurbaşkanı Akıncı defalarca 'yol kazası' ihtimalinden söz etti bu aralar.
Herhalde bir bildiği, bir kaygısı falan var.
Başta Türkiye'nin durumu olmak üzere, konjonktürel birçok neden var aslında yolun 'kazasız-belasız' aşılmasına engel olabilecek...
Bunları defalarca yazıp söyledik.
Tekrara gerek yok.
2017'nin hemen başında umutsuzluğa da prim vermeyelim hem.
Umutlu olalım, meselelere pozitif yaklaşalım.
Bir senaryo yazalım...
* * *
Ve diyelim ki Cenevre'de 9 Aralık buluşması yapıldı, Akıncı ile
Anastasiadis uzlaştı, konu garantörlere kaldı.
Erdoğan ve Tsipras oturdular, Birleşik Krallık'la da birlikte Kıbrıs'ın güvenliği ve garantileri tartışmaya başladılar.
Adı ister 5'li, ister 4'lü, ister çoklu olsun, Kıbrıslı liderlerin de hazır bulunduğu toplantıda ipler gerildi.
Atina bir yana çekti, Ankara diğer yana...
Kıbrıs'ı konuşurken Ege'ye, adalara, Suriye'ye daldılar.
Dalış o dalış!..
İngiliz de soğukkanlılıkla Kıbrıs'taki ortaklarının tartışmasının bitmesini bekledi, bu arada hiçbir şey söylemedi.
Ve sonuçta masa dağıldı!
Erdoğan ve Tsipras cephelerinden zehir zemberek suçlayıcı demeçler gelmeye başladı.
İki ülkenin çatışmacı basını neredeyse Türk-Yunan savaşı çıkaracak doza ve kıvama geldi.
* * *
İşte Cenevre için en kritik sorulardan biri de senaryonun tam burasında anlam kazanıyor.
Soru şu:
- Kıbrıslı liderler olumlu bir noktaya varmışlarken, Türkiye ile Yunanistan arasında bir uzlaşmazlık olursa Cenevre'de ne yapacaklar?
Cevabı Akıncı ve Anastasiadis verecek.
Kendileri çözüme yaklaşmışken ve 'Kıbrıslı bir çözüm planı' ortaya çıkarmaya ramak kalmışken, sırf Ankara ve Atina istemedi, onların çıkarlarına uymadı diye bütün çabanın çöpe atılmasına, çözüm umutlarının solmasına ve 'kalıcı taksim'e mühür vurulmasına izin mi verecekler?
Yoksa bir buçuk yıldan fazladır emek verdikleri sürecin ve gelinen noktanın arkasında duracak cesareti gösterebilecekler mi?
Kuşku yoktur ki böyle bir durumda kalmak her iki lider için de kolay değil. Dahası, garantörlerin 'evet' demediği bir çözüm bu adada uygulanabilir mi, o da belli değil.
Ama işin şu tarafında var: Bu ada ne Erdoğan'ındır, ne de Tsipras'ın!
Umarım yukarıdaki soru hiç gündeme gelmez, liderler uzlaşır ve garantörler de köstek değil destek olurlar.
Yine de o soruya cevap verme ihtiyacı hasıl olursa, Akıncı ve Anastasiadis'ten 'önce Kıbrıs ve Kıbrıs halkları' demelerini beklerim.
Çok şey mi istedim?