Cenevre Senaryoları
Eğer Kovid-19 ya da başka inandırıcı bir nedenle yeniden ertelenmezse, Kıbrıs için 27-29 Nisan’da Cenevre’de yapılacak 5+1’li Kıbrıs toplantısının sonuçlarını merak edebiliriz.
Öncelikle, henüz gerçekleşmesi pek mümkün görünmeyen bir olasılıktan bahsedelim:
BM Genel Sekreteri her iki liderin ortasında, diğer katılımcılar onların yanında dizilmiş halde, her iki liderin ellerini kavrayarak havaya kaldırdığı bir tablo!
BM Genel Sekreteri gülümseyen bir yüz ifadesiyle, ‘tarafların yapıcı bir görüşme gerçekleştirerek müzakerelerde izlenecek yol ve aşamalar konusunda fikir birliğine vardıklarını’ ilan eder!
Bunun ardından, her önemli Kıbrıs zirvesinde yaptığı gibi, elindeki yazılı bildiriyi okur!
Bu bildiri, daha öncekilerde varolanlara birkaç yeni unsurun eklenmesiyle ortaya çıkan, ortaklaşa benimsenmiş bir çerçevedir!
BM Genel Sekreteri, Kıbrıs soronuna çözüm müzakerelerinin, iki liderlik arasında varılan uzlaşmalar dahil, BM parametreleri zemininde süreceğini, maraton müzakere sürecinin bşladığını, Stratejil Anlaşma’nın imzalanması amacıyla yapılacak toplantı dizilerini eklemeyi ihmal etmez!
Şimdilik bu senaryonun oldukça uzağındayız.
Bunun gerçekleşmesi için, öncelikle, Türkiye-Batı ilişkilerinin içinde bulunduğu siyasi türbülanstan kurtulması, daha açıkçası Türkiye’nin Batı kurumlarına dönüş yapması gerekir.
Şubat sonu ile Nisan sonu arasında iki aylık bir süre var. Böyle bir gelişmeyi, bu kısa süreye sıkıştırmak oldukça zordur.
Kaldı ki önce bu yönde bir niyetin ve hazırlığın olması gerekir.
Bunlardan hiçbiri şimdilik meydanda yoktur.
O zaman gerçekleşmesi mümkün olan senaryolara dönelim.
En Güçlü Senaryo: Guterres’ten Yeşil Işık
BM, tarafların isteyerek veya istemeyerek vereceği onayla, müzakere zeminini güçlendirmek amacıyla görüşmelerin devam edeceğini açıklar.
Ama bu müzakere sürecinin ne zaman başlayacağı, hangi süreçleri izleyeceği çok belirgin olmayacaktır.
Yani, tarafların, Lute’a söylemedikleri-söyleyemedikleri yeni fikirler de dinlenmiş, bunlara dönük karşılıklı tepkiler ölçülmüş, nereye varmak istedikleri en üst düzeyden gelen ifadelerle anlaşılmış olacaktır.
Bu senaryo, Guterres’in ‘galiba yeşil ışığı gördüm’ diyerek, etrafı sakinleştirmeye koyulacağı senaryodur.
Böylece bir dizi gizli-açık diplomasi trafiğine kapı aralanmış olacaktır.
Basında adına ‘İngiliz Planı denilerek dolaştırılan fikirlere bakıldığında, her iki tarafı da heyecanlandıran unsurların bulunduğunu unutmayalım.
‘Havanda su dövme’ senaryosu
Tarafların, birbirlerini ikna amaçlı çabalarına rağmen, ortada kamuoyuna yansıtılacak olumlu bir unsur bulunmayabilir.
Aslında, taraflardan birinin veya her ikisinin, yeni açılım diye ortaya koydukları tutumların, geçmiştekilerden pek farklı olmadığı bir sonuç pekala mümkündür.
Yani, taraflar hem ‘görüşme-diyalog-müzakere’ yolunu açık tutmak istiyor, hem de aralarında var olan uçurumu kapatacak bir ortamı yaratmıyor/yaratamıyor.
Bu senaryoyu olasılıklar arasına iten iki önemli unsur vardır:
Birincisi, KıbrıslıRum tarafının, Türkiye-Batı ilişkilerinin, zaman geçtikçe daha da derinleşip bir kopuş noktasına gelmesinin kendisi için daha faydalı olacağına inanması/inandırılmasıdır.
İkincisi de, Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafının, Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşan dış politika tercihlerinin sonucunda, zaman geçtikçe, sorunun çözmünün, iki devletli modele doğru kayacağına inanması/inandırılmasıdır.
Bu senaryo, ister istemez, Genel Sekreterin ortaya çıkan zorlukları rapor ederek, BM Güvenlik Konseyi’nin yeni bir yaklaşım oluşturmasını beklemeye koyulması anlamına gelecektir.
En zayıf senaryo: Guterres’in kırmızı ışık yakması
Genel Sekreter’in göstereceği kırmızı ışık taraflardan birine başarısızlığın faturasını çıkarması ve BM Güvenlik Konseyi nezdinde sorumluluk yüklemesi anlamına geliyor.
Çok zor, ama olasılık dahilinde.
En azından, hangi koşullarda gerçekleşeceğinin bilinmesi önem taşıyor.
KıbrıslıRum tarafına kırmızı ışık yakılması olası mıdır?
Çok zor, hatta neredeyse imkansız.
KıbrıslıRum tarafının yaptığı açıklamalara bakılırsa, böyle bir olasılıktan şimdiden kaçınmaya çalıştığı kolaylıkla anlaşılır. Yani hazırlıklı oldukları yolunda mesaj veriyorlar.
BM parametrelerine ve sanki sayın Anastasiadis’in icadıymış gibi ‘iki-toplumlu, iki-bölgeli, siyasal eşitliği barındıran federal çözüm’e bağlılığın bu kadar vurgulanmasının başka geçerli bir nedeni ortalıkta görünmüyor.
KıbrıslıRum tarafı sadece bir koşul altında kırmızı ışığı görebilir:
Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafının BM parametrelerine dönüşüne karşılık verememesi ve kendini bir anda bu parametrelerle çatışır halde bulması.
Türkiye ve KıbrıslıTürk tarafı ise şimdiden bu kırmızı ışığı görmeye daha yakın.
Tek bir nedeni var:
İki tarafça oluşturulan uzlaşmaların tek yanlı bir girişimle hükümsüz olduğunu söylemeye devam etmek ve BM parametrelerini reddetmek!
Bu senaryoların, önümüzdeki iki ayda nasıl şekilleneceğini anlamak için Türkiye ile Batı arasındaki ilişkilerin seyrini izlememiz gerekiyor.