1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Cenevre’de Kıbrıslı Türkleri kim temsil edecek?
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Cenevre’de Kıbrıslı Türkleri kim temsil edecek?

A+A-


29-29 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan gayrı resmi 5+1 Kıbrıs Toplantısı, kendi içinde belirsizlik taşıyan, Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarları yanında, BM parametrelerinde karşılıklı kabul edilebilir, kapsamlı bir çözümden bizi daha da uzaklaştırabilir.
Bilindiği üzere bu toplantı, Crans Montana sonrası, 2019 Kasımında gerçekleşen 3’lü (BM GS Guterres, Sn. Akıncı ve Sn. Anastasiadis)  toplantıda kararlaştırılmıştı. Toplantının gayrı resmi olması Türkiye tarafının önerisi idi. Yine üçlü toplantıda 3 temel nokta taraflar arasında kabul edilmişti. Bunlar, 11 Şubat 2014 Eroğlu Anastasiadis ortak belgesi; 30 Haziran 2017 tarihli Guterres çerçeve belgesi ve bugüne kadar varılan mutabakatların kabul edilmesi idi. 
2020 Ekim'inde Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Ankara hükümetinin açıkça müdahale ederek, iki ayrı devleti desteklediğini açıklayan Sayın Tatar’ı seçtirmesinin ardından yeni bir durum ortaya çıktı. Çünkü iki ayrı devlet tezi, devletlerin ayrı egemenliği üzerinden KKTC’nin tanınmasını gerektirir. İstenildiği kadar iki devlet üzerinden çözüm iddiası ortaya konsun, bunun çok basit bir açıklaması vardır, o da KKTC’nin tanınmasıdır.
Tüm bu karmaşa içerisinde çok net olan noktalara bakalım:
BM Genel Sekreterinin mandası yani yetkisi, BM Güvenlik Konseyinin almış olduğu kararlarda çizilmiştir ve Genel Sekreter bu yetkinin dışına çıkamaz. Çizilen alan da iki bölgeli, iki toplumlu, tek egemenlikli, tek uluslararası kimlikli bir federal çözümdür. Yine, toplantıya olası farklı (BM GK kararları dışında) görüşler gelir ise (ki Tatar getirecek), bu görüşler sadece tutanağa not edilecektir. Eğer (BM GK kararlarından) farklı görüşler bir uzlaşıya dönüşürse, ancak o zaman BM Genel Sekreteri bu konuyu BM Güvenlik Konseyine sunar.
Bugüne dek yapılan resmi açıklamalara baktığımız zaman, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Rusya, Fransa, İngiltere, ABD ve Çin’in almış oldukları kararlar çerçevesinde bir duruş sergilediklerini görürüz. Bu siyasi duruşa Avrupa Birliği’ni de eklemek mümkün. Bu duruşun dışında iki ayrı devlet diyen iki taraf var: TC hükümeti ve Kıbrıs Türk toplumu adına Sn. Tatar.
Yine Kıbrıs’taki toplumların tercihlerine (bu yönde kaynak verebileceğim pek çok araştırma var) baktığımız zaman ise, BM parametrelerinin çözüme ulaşma, sürdürülebilirlik ve karşılıklı kabul edilebilirlik açısından yegane çözüm modeli olduğu bilimsel çalışmalarca da kanıtlanıyor. Elbette 2004 Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türk toplumunun iradesi de canlı.
Şu ana kadar, KKTC’yi tanıyabileceğini işaret eden hiç bir ülke de yok.

Tüm bu veriler ışığında, 5+1’e yol alırken, yeni diyebileceğimiz İngiltere’nin aldığı inisiyatiftir. İngiltere, sorunun siyasi eşitliğe dayalı çözümü için inisiyatif almış durumdadır. Bunun perde gerisinde ne olduğu belirsizdir. Türkiye ile olan ilişkilerinin son dönemde iyileşmesi dikkat çekici olmakla birlikte, pazarlık denkleminin nasıl kurulduğu meçhul. Ancak, adada İngiliz toprağının varlığı ve Yunanistan’ın Kıbrıs Cumhuriyeti yanında AB üyesi olması çerçevesinde Türkiye’nin, ayrı devlet/yapı/toprak olgusu üzerinden, Kıbrıs’ın kuzeyinde kendini stratejik bağlamda “garanti” edecek, kendine mutlak bağımlı bir yapıyı zorladığı ortadadır.
Örneğin, Sn. Çavuşoğlu’nun Garantör ülkeler olarak, Yunanistan ve İngiltere Dışişleri Bakanları ile gerçekleştirdiği toplantı dizisi hakkında da bilgimiz yoktur.
İngiltere’nin aldığı inisiyatif, tek egemenlik bağlamında siyasi eşitliğin gözetildiği ve güvenliğin siyasi eşitlik üzerinden kurgulandığı bir yapıyı yaratmak üzeredir. Evet, ademi merkeziyetçi ya da desentralize bir yapıdır, tartışılmakta olan.
Bu veriler ışığında, 5+1 toplantısından ne çıkabilir? Çok büyük olasılıkla yıkım ! Çok küçük olasılıkla da 5+1 toplantılarının birkaç kez devamı…
Sayın Tatar’ın anlamsız bir şekilde, Güven Artırıcı Önlemleri görüşmek istememesi yine not edilmesi gereken bir noktadır.
*       *       *
Gelinen nokta iç açıcı değildir. Uzun yıllardır verdiğimiz mücadele, yarattığımız çözüm kapasitesi ve iradesi ne yazık ki çöpe atılmak üzeredir.
Sn. Tatar atanmış bir kişidir. Kendini atayanların sözünün dışına çıkmayacaktır. Ve elbette Kıbrıslı Türklerin hak ve çıkarlarını Cenevre’deki toplantıda savunmayacaktır. Kıbrıslı Türkler masada olmayacaktır !
Meclise bile gelip bilgi vermekten aciz bir kişinin, Cenevre’de bizi savunacağı,  konuşacağı düşünülmesin.
Tarihi bir kırılma noktasındayız.
Kıbrıslı Türkler, haysiyetsiz bir düzene hapsedilmek istenmektedir. Mesele ne paradır, ne puldur. Ne protokoldür ne de yatırımlardır. Mesele onurlu yaşama meselesidir. Ve bu gidişata karşı, deneme yanılma ile yol alamayacak kadar kritik bir zaman darlığı içindeyiz.
Halk iradesi süratle sahaya inmeli ve Kıbrıs’ta barışı engelleyenlere karşı güçlü tavrını sergilemelidir. Gidişat çok kötüdür.

Bu yazı toplam 2149 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar