1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3.  Cenevre’de Kritik Zirve
Ünal Fındık

Ünal Fındık

 Cenevre’de Kritik Zirve

A+A-

Bugüne kadar İsviçre’nin kentleri ya da kasabaları çok kez Kıbrıs müzakerelerine ev sahipliği yaptı.

17-18 Mart 2025’de Cenevre’de bulunan Birleşmiş Milletler sarayı bir kez daha bu müzakerelere ev sahipliği yapacak.

BM’den her iki tarafa da bu yöndeki resmi davetler geldi. 5+1 olarak gerçekleşecek zirveye Kıbrıs’tan Türk ve Rum liderleri ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere temsilcileriyle BM Genel Sekreteri Guterres katılacak.

Guterres’in mektubunda, gayrı resmi 5+1 konferansın amacının Kıbrıs sorununun gelecekteki gidişatı için özlü bir görüşme gerçekleştirilmesi olduğunu, BM’nin Kıbrıs sorununda ileri gidilebilmesi amacıyla Kıbrıs’taki liderleri desteklemeyi taahhüt ettiğini ve görüşmelerin, gelecek için daha olumlu bir dinamiğin başlaması amacıyla diyaloğun yenilenmesi amacını güttüğünü vurguladı.

Rum lider Hristodulidis resmi daveti aldıktan sonra yaptığı açıklamada “uzlaşılmış çözümün dışında hiçbir şeyi görüşmeyeceği” mesajını verdi.

Hristodulidis açıklamasında “Hedefimiz, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden, uzlaşılmış çerçeve temelinde yeniden başlamasıdır. Başka bir şeyi görüşmeyiz” şeklinde konuştu.

Hristodulidis’in son gerçekleştirilen Ulusal Konsey toplantısında Rum siyasi parti liderlerine, kendisiyle Cenevre’ye gelmeleri davetinde bulunduğunu, bu davetin ELAM dışındaki tüm partilerce kabul edildiği belirtildi.

Bu durumda Rum tarafı zirveye kalabalık bir heyetle katılacak ve ırkçı ELAM dışındaki tüm parti liderleri de zirve sırasında Cenevre’de olacaklar.

Türk tarafında ise ne böyle bir ön hazırlık toplantısı, ne de siyasi parti liderlerine Cenevre’ye birlikte gitmeleri için bir davet yapıldı.

Rum tarafından gelen bilgilerde bu zirveden olumlu bir beklentileri olmadığı anlaşılıyor. Buna rağmen zirve öncesi ciddi bir hazırlık süreci yaşadılar. Ayrıca Rum lider kendi ekibi dışında tüm siyasi parti liderlerini de Cenevre zirvesine götürüyor.

Türk tarafı ise her şeyi Türkiye’ye bıraktı. Zirveden olumlu bir beklentileri olmayabilir. Buna rağmen bu kritik zirve öncesi ciddi bir hazırlık yapılmalı ve en geniş katılımın sağlanması için tüm siyasi parti liderleri bu sürece dahil edilmeli, ayrıca Cenevre’ye de tüm siyasi parti liderleri davet edilmeliydi.

Bunun yapılmaması ciddi bir eksiklik olmasının yanında Tatar’ın liderliği döneminde Kıbrıs Türk tarafının görünmez olduğunun da kanıtıdır.

Tatar sanırım bu süreci iyi okuyamadığı için farklı görüşleri dinleme gereği bile duymamıştır.

Ancak gerek Guterres’in mektubunda belirtilen hususlar, gerekse de Hristodulidis’in zirve öncesi söylediklerine baktığımızda bu zirvenin Tatar’ın ezberlenmiş tezlerini tekrarlayacağı bir zirve olmayacağını söyleyebiliriz.

Türkiye’de gerek Erdoğan, gerekse de Hakan Fidan tarafından son günlerde yapılan açıklamalara baktığımızda AB üyeliği sürecini gündeme getirdiklerini görürüz.

Özellikle Ukrayna konusunda ABD ile ters düşen Avrupa ülkeleri NATO dışında ortak bir Avrupa güvenlik şemsiyesi oluşturmanın peşindedir.

Bu durum Avrupa’nın en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye’ye ihtiyacı da artırıyor. Bunu Erdoğan da, geçen hafta Londra’daki Ukrayna konferansına davet edilen Hakan Fidan da seslendirdi.

Türkiye hem mültecilerin AB ülkelerine gidişine engel olacak, hem de güçlü ordusuyla Avrupa’nın oluşturmaya çalıştığı yeni güvenlik şemsiyesine katkı koyacak.

Türkiye bu arada “Terörsüz Türkiye” hedefine ulaşmak için İmralı’da tutuklu bulunan Öcalan ile masaya oturmuş ve bu görüşmelerin sonucunda Öcalan PKK’ya ve diğerlerine silah bırakma ve kendini feshetme çağrısı yaptı.

Bu çağrı Kandil’den olumlu yankı aldı. Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi devreye girecek ve demokratik dönüşümleri yaparak terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması için üzerine düşeni yapacaktır.

Kendi demokratikleşmesini tamamlayan, siyasi tutukluları, gazetecileri, teröre bulaşmamış düşünce suçlularını serbest bırakan bir Türkiye’nin AB üyeliği önünde geriye bir tek engel kalır.

O da Kıbrıs sorununun çözümüdür. Rum tarafı iki devletli çözümü konuşmayacağına göre ve BM zemininde ısrar edeceğine göre yapılması gereken tek şey bizim de BM zemininde bir çözüm için masaya oturmamızdır.

Bunun için çok geç olmadan Kıbrıs Türk tarafı olarak hazırlıklara başlamalı ve yeni bir yol haritası oluşturmalıyız.

Bu yazı toplam 952 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar