1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Cenk'in sorusu: Eroğlu bu anketlerde neden birinci çıkıyor, buna bakalım!..
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Cenk'in sorusu: Eroğlu bu anketlerde neden birinci çıkıyor, buna bakalım!..

A+A-

Cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanya süreci bakımından gün eksiltmeye başladı. Saatin tik takları ve takvimin yaprakları her geçen günle birlikte eksilmeye devam ediyor.

Bu sürecin içinde kampanyaya dönük algı yaratmak için, ayni zamanda, anket furyası da devam ediyor.

Kimisi yayınlanarak, kimisi ise fiskosla veya sosyal medya aracılığı ile servis ediliyor.
Eğer işi anketler bitirecekse, o zaman seçime ne gerek var?
Ancak bu anket furyası ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde Cenk Mutluyakalı bir değerlendirme yaptı. Sordu.

Özetle, bu anketleri o bu, kendine göre ikinci tur için değerlendirmektedir, ama neden Eroğlu bu anketlerde birinci çıkıyor diye sorgulamıyoruz dedi.
Evet, bu önemli.

Eroğlu ve ekibi istediği kadar ifade etsin, birinci turda bu seçimin  sonuçlanması mümkün görülmemektedir.
Seçimin ikinci tura kalma ihtimali çok yüksek.
Zaten 2010' da 300 civarında oy ile ilk tur sonuçlanmıştı.
İşte bu noktada Cenk'in bu sorusu önem taşıyor.

Bana göre bunun böyle oluşmasının nedenlerinden biri, belki de ilk başta geleni, Sayın Eroğlu'na alternatif olarak çıkan adayların bir kısmı, hemen hemen Sayın Eroğlu'nun siyaseti ve uygulamalarına dönük ciddi bir sorgulama, eleştiri getirmiyor ve alternatif de önermiyor.
Bakın Sayın Eroğlu’nun uygulamalarına dönük şu anda belli eleştirileri yapan yalnız Sayın Sibel Siber’dir.

Bunu elbette ki yeterli mi değil mi diye tartışabilirsiniz. Ama tek eleştiri ve önerme Sibel Hanım'dan gelmektedir.
Geriye kalan adaylar ise Sayın Eroğlu'na oy verme potansiyeli olan kesimleri ürkütmemek  ve onlardan oy alma amacı ile  onun uygulama ve görüşlerine dönük ciddi bir eleştiri ve önerme yapmamaktadır.

Bunu yapmazken, kendilerine avantaj sağlamak içinde, destekçileri vasıtası ile kendilerine tek hedef olarak da Sayın Sibel Siber'i seçmişlerdir.
Onun üzerine dönük özellikle, Eroğlu ve ekibinin tecrübesizdir, hatta bilgi ve yeteneğini de değersizleştirmek için yaptığı kampanyaya sarılmaktadırlar..

Yani hem Eroğlu, hem de Sibel Siber dışındaki adaylar, kendi meşreplerine göre şekillendirdikleri söylemlerle ayni noktaya atış yapmaktadırlar.
Üstelik bu seçimde Sayın Eroğlu bir şekli ile 11Şubat 2014 Belgesini imzalamak zorunda kaldığı koşullarda seçime gitmek zorunda kaldı.

Ama  ayni zamanda da Sayın Anastasiadis'in kendisine sunduğu masayı terk etme kıyağını da kullanıyor.
Bu yüzden kendisinin de çözümü istediği söylemini yapmaktadır.
Böylece çözümü arzulayan, ama orta sağda olan kesimlerin bazıları içinde bugün, dün, Annan Planı döneminde ve referandum sürecinde açıkça görülen destek yitirmeye tam anlamı ile ulaşmadı.

Görüşme sürecini, 2010'dan beri izlediği siyasi hat ile çökerten Sayın Eroğlu’nun, tüm uygulamalarına, orta sağ kesimlerden oy alma umudu ile rakiplerden eleştirisel değerlendirme sorgulama ve alternatif ciddi bir bakış açısı gelmemesi nedeni ile Sayın Eroğlu ciddi bir taban kaybına uğramasına karşın, sonuç itibarı ile anketlerde hala birinci çıkması söz konusu olmaktadır.

Çünkü bir kesim orta sağ insan, Sayın Eroğlu’nun, özellikle, 11 Şubat 2014 belgesini imzalaması nedeni ile onun çözüme dönük dünkü karşıtlığından şimdi uzaklaştığı inancını korumaktadırlar.

Ama oy hesabı ile Sibel Siber'i eleştirenler ne halse Sayın Eroğlu’nu eleştirmemektedir. Bu yüzden o da bu boşluktan istifade eskiyi, yeni boya ile piyasaya sürmektedir.
Düşünün, dün Sayın Eroğlu ve destekçilerinin kullandığı ve statükoyu meşrulaştırmak için formüle ettiği "çözüm çözümsüzlüktür"" tezini,  artık bunun çökmesi nedeni ile doğrudan kullanamıyor.

Ama bu teze, şimdi boya sürerek ve eski tezi, yeni boya ile ileri sürüyor.
Şimdi de, "barış diyorlar, halbuki barış var, mesele çözüm olmaması". Söylemine sarıldılar.
Bunu dünün, çözüm çözümsüzlüktür tezinin yerine kullanıyor.
Halbuki bu sözde yeni söylemin temeli de ayni.

Çözüm çözümsüzlüktedir derlerken de bunu aynen şöyle formüle ediyorlardı.
" Barış dememek lazım, çünkü barış var, olmayan çözüm, çözüm içinde antlaşma lazım, madem antlaşma olmaz, o zaman çözümsüzlükte çözümdür"  çıkartmasında bulunuyorlardı...

Şimdi çözümsüzlüğü kutsayan, onu yeniden halka yedirmek içinde, bu kez, bu eskiyi boyanmış bir şekilde, bu ifade ile yeniden gündeme taşıdılar.
Ama bu yaklaşıma dönük olarak, maalesef, kendilerine Kıbrıs'ın Çipras'ı diyenlerden tutun, Yeni Sol diye söz söyleyenlere, hatta en bilgili olarak kendini takdim edenlere kadar ulaşan bir yelpazede, ciddi bir sorgulama yapılmıyor. Üstelikte bunun çözümsüzlüğü beslemek için üretilmiş bir yaklaşım olduğuna dair bir eleştiri ve sorgulama da göremiyoruz.
Ama CTPBG' nin seçim kampanyası, ya da varlığına dönük eleştiri yapan, yanlış anlaşılmasın, bundan gocunduğum yok, ama bunu yapanların, şunu ifade etmesine doğrusu üzülüyorum.

"Neden Eroğlu’nu eleştireyim ki ben daha doğru iş yapsın diye CTPBG 'yi eleştiriyorum "
E neden?
Çünkü zaten Eroğlu biliniyor.
Evet biliniyor, ama statüko kendini var etmek için her değişen konjonktürde kendini boyayarak insan bilincini etkilemenin marifetini de biliyor.
İşte bu yüzden Cenk'in sorduğu, neden Eroğlu her ankette birinci çıkıyor sorusunun nedenlerinden birinin de bence,  ona rakip olanların, onun politikasını ciddi bir sorgulamaya almamaları olduğuna inanıyorum.

Çünkü bunun kökeninde var olan mantık, seçimde en iyi ikinci olmak ve ikinci turda diğer adayların destekçilerine oynayıp, bununla seçilebilme açıkgözlüğüdür.
İşte bu sözde açıkgözlüğün ise Sayın Eroğlu’nu rahatlatan bir atmosfer oluşturduğu da açıktır.

Bu yazı toplam 3030 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar