Cesaretle
Ekonomik ve siyasal bağımlılığı sonlandırmanın formülü çözümdür.
“Yolların ortasına refüj yapacak paramız dahi yok” biçareliğinin bitmesi de böyle aşılacak, ömrümüzü kuşatan sıradanlığın ve köhneliğin devrilmesi de...
Kimliğimiz yok oluyor kaygılarından ancak “gerçek bir devlet” sahibi olduğumuz zaman kurtulacağız.
Kimseler de böylesine hoyratça “çirkef” ya da “besleme” diyemeyecek bize...
İçine dünya girmemiş bu kuytuluktan çıkmanın neredeyse tek çaresidir çözüm!
* * *
Yaşadığımız koşullarda siyasetin ya da ekonominin normalleşmesini beklemek saflıktır.
Özgürlükleri büyütmek mümkün değildir...
Kendimizi yönetmek ve güçlü bir iradeye sahip olmak bugünün koşullarında “oyun” gibidir.
Kurcalanır, didişir, parçalanır, sırnaşır dururuz, birbirimizle...
* * *
Lefkoşa’nın güneyinde, Enorasis Sosyal Kulübü’nün sohbet toplantısına katıldım.
Politis’ten gazeteci dostum Dionysis Dionysiou, sıradan bir Kıbrıslı Rum’un duygularını şöyle özetledi:
“Bir savaş yaşadık, büyük can kayıpları verdik; önemli oranda malımızı ve mülkümüzü yitirdik, yine de ayağa kalkmasını bildik. Devletimize sarıldık, dünya bizi tanıdı, Avrupa Birliği üyesi olduk, ekonomimiz sarsılsa da hepsinin üstesinden geldik, kimselerin kontrolüne girmedik, itaat etmedik, boyun eğmedik, şimdi niye yeni bir maceraya girelim, tüm bunları niye Kıbrıslı Türkleri dahi korkutan bir ülkeyle paylaşalım?”
* * *
Gazeteci dostum bu düşünceye ve hissiyata elbette karşı çıktı.
“Türkiye’yle değil Kıbrıslı Türklerle paylaşacağız” dedi...
“Kuzeyde Türkiye’nin etkin ve fiili kontrolü olduğunu söylüyorsunuz ama oradaki siyasetçiler de buna direniyor ve Kıbrıslılar, kendi temsilcilerini orada da seçiyor” dedi.
“Ada bu halliye asker ve mühimmat deposudur, savaş gemileri denizlerimizdedir, asıl tehlike şimdidir, asıl güvensizlik bu statükodur” dedi.
“Siyasi eşitliği içimize sindirecek, Kıbrıslı Türkleri korumak ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için etkin oy hakkını onlara verecek, milliyetçilikten arınmış bir ortaklıkla yurdumuzu bütünleyeceğiz” dedi.
“Avrupa Birliği’nde nasıl ki 700 bin nüfuslu biz, 50 milyonluk ülkelerle ortak karar alıyoruz, Kıbrıs’ta federasyonun da böyle bir ortaklık olduğunu anlayacağız” dedi.
“Kıbrıslı Türkler de garantörlük sisteminin hepimize yaşattığı endişeyi anlayarak, Avrupa Birliği’ndeki diğer 27 ülke gibi aslında güvenliğin en önemli teminatının çözümün kendisi olduğunu görecek” dedi...
“Avrupa Birliği avantajıyla Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu satmanın bir ekonomik model olduğunu anlayacak, tıraşlanan mevduatlarımızı hatırlayacak, güçlü bir ekonomiye güçlü bir ortaklıkla sahip olacağız, Maraş’ı açmak dahi hepimize kazandıracak” dedi.
“Çözüm daha fazla istihdam, daha güvenli bir ülke, daha güçlü bir ekonomi, daha iyi bir gelecektir” dedi.
* * *
Çoğu zaman “yeni bir Kıbrıs”a yüklediğimiz korkuların, şu anki hayatımızın gerçeği olduğunu unutuyoruz.
Asıl korkmamız gereken çözümsüzlük!
Ne ekonomiye dair bir gelecek var böyle, ne de kimliğe...
Duvarları yıkmak “taviz” diye hepimize ezberlettiklerini sorgulamakla başlayacak.
Cesaretle...
Kaybedecek neyimiz kaldı sahi?