CEVABINI KİM VEREBİLİR Kİ?
Aklın ve vicdanınla demokrasiyle uyuşabileceğin kanaatinde misin?
Aklın ve vicdanınla her kesin senin kadar söz hakkı olduğunu kabul ediyor musun?
Biraz tevazu göstermeye,
Biraz özeleştiri yapmaya hazır mısın?
Kulakların, karakterin ve özün eleştiriye alışık mı?
Demek ki, bir insanın konsensüs inşa edebilmesi için,
Önce aklıyla ve vicdanıyla hesaplaşması ve baş başa kalması gerekir...
Sonrasında ise anlayışında farklılıklara,
Farklı yeteneklere, düşüncelere ve fikirlere değer vermesi lâzım...
Neden barış süreçleri hep çöküyor?
Çünkü her iki taraf da konsensüs inşa edebilecek "hakikatler" zemininden koptu...
Evet, her iki taraf da!
Önce biz, "hakikatler" zemininden koptuk...
Koptuk!
Sonra inançla özdeşleştik!
Bu inançla Rum malları da bizim oldu...
Ve bu inanç gücüyle gerçekleri çatıştırmaya başladık!
Bugün "gerçekler" gitti mi?
Gitti...
Şimdi artık mantık ötesini de görüyoruz!
Ne var bu mantık ötesinde?
KKTC ve "KKTC Forever"...
Yani inançlarından doğan bir değerler sistematiği!
“KKTC Forever” olsun tamam da,
Bu değerler evrensel mi peki?
Değil!
Hem de o kadar evrensel değiller ki,
Artık bugün bu değerlerin ne olduğunu anlamaya da gerek yok!
Anlamadan tatmin olan binlercesi var çünkü!
Hem de ahlâki bir onaya,
Felsefi bir değerler sistemine,
Hiç mi hiç ihtiyaç dahi duymadan...
Bunun neticesinde, yaratılan bu düzenin sürdürülebilir olması (KKTC Forever) amacı güdülerek,
Etkili bir biçimde işbirliği yapılmasını sağlayan yapay içgüdüler de yaratıldı...
Örneğin, bazı kurallara uygun olarak davranmaya ve belli şeyleri istemeye alıştırıldık!
"Biz ve onlar" ikiliğinin bir parçası olabilmek önemli bir hale geldi bu süreçte...
Kimse Kıbrıs Türk Toplumunun "biz ve onlar" ikiliğinin ötesine geçmesini istemiyor!
Neticede "Ben haklıyım sendromu" gibi çok yanlı bir yaklaşımı benimsiyorsunuz!
“Siyasetinize uymayan” olguları kabul etmiyorsunuz!
Yeterince ve hatta çoğu zaman hiç muhakeme etmeden, "başkaları" ile uyumlu olan "doğruları" kabul ediyorsunuz!
Onların ise kafalarında hep bir "Kıbrıs Türkünün yararına" fikri var!
İşte o fikri desteklemek için siz de ülkeyi başka başka biçimlere sokuyorsunuz...
Mesela “İnsan Hakkı” olarak kabul edilen hakların tanınması gerekir...
Çünkü insan hakları evrenseldir...
Ve kamuoyu gücüyle korunur...
Ama bizim için insan hakları ülkenin iç sorunu olarak görülüyor!
Neden ama bir ülke, insan haklarını "yok sayma" politikasına sığınsın ki?
İnsan hakları bir ülkenin iç sorunu olarak görülebilir mi?
Görülebilir mi?!
Cevabını kim verebilir ki?
Kim?!