1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Çevre ve Eğitim Üzerine Yeniden Düşünmek
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Çevre ve Eğitim Üzerine Yeniden Düşünmek

A+A-

Geçtiğimiz hafta, yeniden kamu arazisi olan ormanlık alandaki sembolik piknik etkinliğine katılma fırsatı buldum. Deyim yerindeyse, tüylerinizin diken diken olduğu, boğazınızın düğümlendiği ve durumu ifade etmekte kelimelerin yetersiz kaldığı bir görüntüyle karşılaştım. Hem bölgedeki tahribatın boyutu, hem de Girne’yi tepeden gören bir konum olmanın avantajıyla Girne’nin betonlaşmış manzarasının vahameti iliklerinize kadar işliyor…

Dünyanın birçok yerinde, insan eliyle doğa tahrip ve talan edildiğini biliyoruz. Ancak bu tahribatının yaşadığımız topraklarda ve bu boyutta olması kabul edilebilir değildir.

Hal böyle olunca; ister istemez insanın aklına şu sorular geliyor: Bu toplumu oluşturan insanların çevre duyarlılığı hangi düzeydedir? Ülkeyi yönetenlerin, siyasilerin, politika yapıcıların çevre ile ilgili hassasiyetleri var mı, varsa hangi düzeydedir? İş insanlarının, mimarların, mühendislerin çevre konusundaki tutum ve değerleri nelerdir?

Bütün bu soruların yanıtı, bireylerin nitelikli bir çevre eğitimi alıp-almadığı ile doğru orantılıdır. Bizim eğitim sistemimizde çevre eğitimi var mı? Evet var. Ancak bu eğitimin niteliği, sistemdeki tüm diğer disiplinlerin niteliği kadardır hatta bazen daha da düşüktür…

Nasıl bir çevre eğitimi olmalı?

Çevre için eğitim, çevrenin yaratıcısı, öğesi ve kullanıcısı olan insanın çevre açısından ve çevre bağlamında eğitilmesi işlemlerinin bütünüdür. Başka bir ifadeyle çevre eğitimi, çevrenin korunması için tutumların, değer yargılarının, bilgi ve becerilerin geliştirilmesi ve çevre dostu davranışların gösterilmesi ve bunların sonuçlarının görülmesi sürecidir. Nitelikli bir çevre eğitimi;

  • Sürekli bir süreçtir ve tüm yaşam boyu sürmelidir.
  • Birçok bilim alanını kapsar, multidisiplinerdir.
  • Teknolojik ve toplumsal yönleriyle birlikte çevreyi bir bütün olarak ele alır.
  • Bölgesel, ulusal ve uluslararası işbirliği gerekir.
  • Yetişkinler de dahil her yaş grubuna eğitim verilmelidir.
  • Eleştirel düşünce ve sorun çözme becerisi başat olmalı, öğrencilerin çevre sorunlarının gerçek nedenlerini kendilerinin bulması sağlanmalıdır.

Ve son söz; Çevre eğitiminin temelleri, doğayı ve doğal kaynakları koruma eğitimine dayanır. Toprak, su, orman gibi doğal kaynakları geliştirme ve korumaya ek olarak biyolojik çeşitliliği ve eko sistemleri içine alacak biçimde tüm çevreyi korumak ve iyileştirmek üstüne kurulur.

Bu anlayışın üstüne oturmayan hiçbir eğitim sistemi nitelikli birey yetiştiremeyeceği gibi, ne ülkesi ne de tüm insanlık anlamlı bir değer yaratması da pek mümkün değildir.


Biliyor muydunuz?

Doğa Dersi

UCL (University College London/Londra Üniversitesi Akademisi) Eğitim Fakültesi araştırmacıları, açık havada düzenli olarak gerçekleştirilen aktivitelerin çocuk sağlığı üzerindeki etkileri konusunda bugüne değin yapılmış en kapsamlı araştırmayı gerçekleştirdiler. Araştırmaya 450’den fazla ilkokuldaki 9-10 yaşlarındaki bir grup çocuk katıldı.

İşte o araştırmanın bulguları:

  • Açık havada zaman geçirmek, çocukların yaratıcılığını teşvik etmenin yanı sıra onlara pek çok başka fayda da sağladı.
  • Çocukların bireysel mutluluk ve sağlıklarında zaman içinde artış görüldü.
  • Çocukların %90’ı doğal hayat konusunda yeni bir şey öğrendiklerini hissettiler.
  • %79’u doğa deneyimlerinin akademik çalışmalarına yardımcı olabileceğini hissetti.
  • %81’i öğretmenleriyle daha iyi ilişkiler kurduklarını söyledi.
  • %79’u sınıflarındaki diğer çocuklarla daha güçlü bağlar kurduklarını belirtti.
  • Doğadaki etkinliklerden sonra çocukların %84’ü çaba gösterdiklerinde yeni şeyler yapabilme becerileri olduğunu hissetti.

 


Anlayana Gülmece

Tren Kaçtı

Üç arkadaş tren istasyonuna varır… İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet alır ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sorar. Gişedeki görevli:

  • Bir saat on beş dakika...

Arkadaşlarına dönerek:

  • Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kafede çay içelim...

Oradan buradan derken lâf lâfı açar... Ancak birden tren düdüğüyle kendilerine gelirler. Koşarak dışarı fırlarlar ve koşmaya başlarlar… İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişir. Üçüncü ise geride kalır ve yetişemez. Tren iki arkadaşıyla uzaklaşıp gider. Geride kalan, derin bir iç çektikten sonra katıla katıla gülmeye başlar. Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sorar:

  • Hem treni kaçırdın hem de gülüyorsun!
  • Nasıl gülmeyeyim!... Onlar beni uğurlamaya gelmişti…
Bu yazı toplam 1053 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar