1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Çevre ve İnsan
Çevre ve İnsan

Çevre ve İnsan

Çevre ve İnsan

A+A-


 Leyla Kıralp

Doğa’nın sözlük anlamı kısaca şudur: İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yaratan ve değiştiren güç. Canlı ve cansız maddelerden oluşan varlıklar bütünü. Çevre ise bir şeyin yakın ilişki içerisinde bulunduğu ortam anlamına gelir. İnsanlar daha anne karnındayken çevre ile etkileşmeye başlarlar. Tıpkı diğer canlılar gibi… Huzurlu, temiz bir çevrede yaşayan, sağlıklı beslenebilen bir annenin karnındaki bir çocukla bunun tersi bir ortama sahip olan bir annenin çocuğu arasında büyük farklılıklar oluşmaktadır. Tıpkı barış ve huzur içerisindeki bir ülkede doğan ve büyüyen bir çocukla savaş, ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı sıkıntılar yaşayan bir ülkede doğan bir çocuk arasındaki yürek sızlatıcı farklılıklar gibi. Doğa her geçen gün insan eliyle zarar görmekte ve değişime uğramaktadır. Bu zarar ve değişimler insanlara daha büyük zararlar olarak geri dönmektedir.

Doğal döngü içerisinde üreyen ve yaşamını sürdüren canlılar insan kaynaklı etkilerden dolayı zarar görmekte ve nesilleri tükenmektedir. Doğadaki canlı türlerinin azalması da insanlara ve diğer canlılara zarar vermektedir. İklimler değişmekte, hastalıklar şekil değiştirerek yayılmakta ve bunlar büyük oranda insanlardan kaynaklanmaktadır. Doğaya ve çevreye zarar vermeden yaşamak bilinç ve eğitim meselesidir. Çocuk dünyaya geldikten itibaren önce ailesinin, sonra çevresinin sonra da okuldaki eğitiminin temelinde yetişir. Aile eğer çevre hakkında eğitimli bir aile ise çocuk çevre ile dost olarak doğar ve yetişir. Okullarda etkili ve ciddi bir çevre eğitimi edinen çocuklar ileride çevre dostu birer birey olarak yetişirler. Fakat aileler ve eğitim sistemi çevre bilincini göz ardı ederse yetiştirdikleri bireyler çevreye zarar vermeme alışkanlığını oluşturamaz. 


İçinde yaşadığımız toplum çevre dostu bir toplum mudur? Arabalardan yollara atılan çöpler, caddelere atılan meyve kabukları, sigara izmaritleri ve daha neler… Bir orman yürüyüşüm esnasında inanılması güç de olsa evden toplanarak ormana atılan çöp halinde çamaşırlara rastladım. Bunun yanında mangal keyfinden sonra piknik alanında bırakılan çöpler ve kırılan cam şişeler de gördüm. Daha da vahimi, köpeğini gezdirirken köpeğin herkesin kullandığı kaldırım üzerine yaptığı dışkıyı bir poşete koyma zahmetinde bile bulunmayan insanlara neredeyse her gün rastlıyorum. Bütün bunlar bana toplumumuzun çevre bilincini sorgulatmakta.

Fazla uzakta değil, Güney Kıbrıs’ta, çevre konusunda sistematik bir bilinç var. Yol kenarlarında bizdekiler misali rengârenk ve başıboş reklam tabelaları yok. Yerli olsun, yabancı olsun, Güney Kıbrıs’ta yaşayanlar çöplerini atarken geri dönüşümde kullanılabilecek maddeleri ayrı bidonlara atıyor. Avrupa Birliği temelli ve yasalarla uygulanan bir anlayış birkaç kilometre ötemizde bir çevre bilinci yansıtırken, Kıbrıs’ın Kuzey’inde ciddi bir çevre bilinci yoksunluğu göze çarpıyor. Eğitim sistemimizde çevre bilincine çok az önem veriliyor. Sadece çevre bilincine yönelik derslerin yetersizliğinden söz etmiyorum. Okul bahçeleri “Dikmen Çöplüğü’nü” aratmıyor.

Çevresi ile dost olmayan bir birey “neme lazımcı” bir bireydir. “Neme lazımcı” bireylerden oluşan bir toplum ise “neme lazımcı” bir toplumdur. “Neme lazımcı” bir toplum olduğumuz Beşparmak dağlarının delik deşik edilmesinden, deniz ve sahillerimizin petrol atığı nedeniyle kararmasından, Karpaz’a yapılacak anayolu çevresel duyarlılıkla eleştirmeye çalışanlara “vatan haini” diye saldırılmasından belli değil midir?

Çevre ve doğa hepimizindir. Temiz bir doğa gelecek nesillere bırakılabilecek güzide bir mirastır. Bu yüzden doğaya ve doğal döngünün birer parçası olan canlılara saygı ve özen göstermemiz gerekir. Doğa ile dost olmazsak, doğa bizlere düşman olur ve bizleri bozulan sağlık ve yaşam koşullarımız ile cezalandırır. Doğa ile dost olursak, sağlıklı ve çağdaş bir yaşam sürmemize doğa da katkıda bulunur.

Bu haber toplam 14043 defa okunmuştur
Gaile 249. Sayısı

Gaile 249. Sayısı