Ceza Yasası’na tepkiler
İngiliz Sömürge döneminden kalma Fasıl 154 Ceza Yasası’nda önceki gün onaylanan değişiklikler, temel insan hak ve özgürlükleri bakımından ilgili yasal mevzuatta bizi modern hukuk devletlerinin seviyesine taşıyan, son derece önemli adımlar.
Gerek hukuk sistemleri gelişmiş devletlerin yasal düzenlemeleri, gerekse taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı dikkate alınarak değiştirilen yasa, fiilen uygulanmasa da mevzuatımızda bulunan ölüm cezasının kaldırılmasının yanı sıra, cinsel nitelikli suçların yeniden düzenlenmesi bakımından son derece önemli.
Fasıl 154’te yapılan değişiklerden biri, eşcinsel ilişkiyi suç olmaktan çıkarması.
Tam da bu değişiklikten hareketle, toplumda yasayla ilgili ‘tatsız’ bir ayrışma yaşandı.
Eşcinsel ilişkiyi, tıpkı heteroseksüel ilişki gibi doğal bir yönelim olarak kabul edip, eşcinsel bireylerin de eşcinsel olmayanlar gibi temel özgürlüklerini kullanabilmelerinin gerekliliğini savunanlar ve de yasaya destek verenler...
Eşcinsel ilişkiyi kendi ahlak anlayışlarına ters olduğu gerekçesiyle doğru bulmayanlar ve bu nedenle yasaya karşı çıkanlar...
Ve bir de, ‘memlekette onca sorun varken, en acil mesele bu muydu?’ diyenler ve bu yüzden yasaya muhalefet edenler...
Önceki gün kabul edilen yasal değişiklikler, ölüm cezasıyla eşcinsel ilişkiden ibaret değil.
Çok daha geniş bir kapsamla; tecavüz gibi, çocuklarla ya da zihinsel engellilerle cinsel ilişkiye girilmesi gibi çok ciddi tahribata yol açan, hepimizin vicdanlarında derin yaralar açan cinsel nitelikli suçları da barındırıyor.
Dolayısıyla yasayı kendi ahlaki değerlerimiz üzerinden politize edip de küçümsemek ne kadar doğru?
Eşcinsellik, ne sonradan edindiğimiz bir alışkanlık, ne de yasalarda yapılan değişikliklerle özendirilebilen bir tercih!
Eşcinsellik, doğumla birlikte bizimle gelen bir yönelim.
Esas doğal olmayan, bir insanı olmadığı bir kişi gibi davranmaya zorlamak, o insani kendi ‘ahlaki’ değer kalıplarımıza sokmaya çalışmak.
Nasıl ki siz karşınıza bir erkek bir de kadın koyup, ‘acaba duygusal ve cinsel açıdan hangisine ilgi duysam?’ diye bir iç sorgulama yapmıyorsanız, bu seçimi vücudunuzda taşıdığınız genler içsel bir dürtüyle yapıyorsa, eşcinsellerin duruma da sizden farklı değil.
Bu nedenle bu konuda yapılan düzenlemeler, eşcinsel olmayan kişileri eşcinsel yapmaz.
Bilimin de kabul ettiği gibi eşcinsel olunmaz, eşcinsel doğulur.
Dolayısıyla son derece önemli bir yasanın sırf bu ‘sanrı’ üzerinden dışlanması, ‘kaka’ ilan edilmesi ne kadar adil?
Eşcinsellik konusunda yasa yapıcılarla aynı şekilde düşünmüyor olabilirsiniz.
Bu düşüncelerinizi beğeniriz ya da beğenmeyiz, doğru buluruz ya da bulmayız, o ayrı mesele.
Siz de bizimkileri beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, doğru bulursunuz ya da
bulmazsınız, o da ayrı mesele.
Sonuçta bu bir süreç meselesidir.
Ancak eşcinsel ilişkinin suç olmaktan çıkarılmasının yanı sıra, tecavüz gibi, çocuklarla ve zihinsel engellilerle cinsel ilişkiye girilmesi gibi (kadın ve erkek ayrımı yapılmaksızın) suçları yeniden tanımlayıp cezalarını ağırlaştıran bu değişikliklere sırtımızı dönmek, nasıl bir motivasyon olabilir ki?
Unutmayalım, bu yasalar hepimiz için.
Hepimiz, her an her türlü suçun mağduru olabiliriz.
Ve son bir not; ülkemizde pek çok sorun var diye bu ve bunun gibi yasaları değiştirmeyi ertelemek niye ki?
Elektriğe zam yapıldı, tüp gaza zam yapıldı diye, tecavüz suçu işleyenler komik cezalar almaya devam mı etsin?
Döviz yükseldi ve alım gücümüz bir anda düştü diye, yasalarda boşluk olduğu için cinsel saldırıya uğrayan erkek çocuklar iki defa mağduriyet yaşamaya devam mı etsin?
Bu nasıl bir karşılaştırma?
Sorunun önemlisi önemsizi yok.
Bu yasal değişiklikler için çok uzun yıllardır sürdürülen bir mücadele var.
Geç oldu, güç oldu ama sonunda oldu.
Eleştirmek yerine, destek olalım.
Çünkü ekonomik refah, illâ ki ‘iyi’ yaşam koşulları demek değildir.
İYİ yaşamak, her anlamda iyi ve adil yaşamakla mümkündür.